Bismillah…
Hamd ü senâ âlemlerin rabbi olan Allah’a (cc) mahsustur. O’na hamd eder, O’nu tesbih ederiz. Allah’ın salât ve selamı şükreden kul ve vazifesini hakkı ile yerine getiren elçi Hz. Muhammed’in (sav), ailesinin, sahabesinin ve onun izinden gidenlerin üzerine olsun. Âmin…

Kıymetli kardeşlerim, eskiden beri gençler toplumsal kalkınmanın temel dayanağı, ilerlemenin sırrı, düşüncenin sancaktarı, beslenen umudun ve özlenen zaferin mimarı olmuşlardır. Bir toplum; gençliğini anladığı, ona değer verdiği, onunla iletişime geçtiği ve ona emek verdiği oranda kalkınabilir, insanlık ve medeniyet yarışında kendisine iyi bir yer hazırlayabilir. Gençlerin kendilerini anlatamadığı, deneyim kazanmak ve yeteneklerini geliştirmek için kendilerine zemin bulamadığı toplumların geleceği hususunda ne kadar ümitvar olabiliriz ki? Gençlerle iletişimde; anlamak ve değer vermek yerine anlatmanın ve öğüt vermenin tercih edildiği, tecrübe edinmek ve yeteneklerini geliştirmek için fırsat kollamalarının engellendiği ve taleplerinin karşılanmadığı, bunu yerine ötekileştirildikleri ve değer görmedikleri toplumlar nasıl kalkınabilirler? Böyle toplumlar gençliğin enerjisinden, dinamizminden, azminden nasıl istifade edebilirler?
Gençlerle doğru bir iletişim kurmada, her şeyin değerini en iyi bilip takdir eden ve her şeyi yerli yerine koyan Allah Resûlü’nün (s.a.v.) sünneti, güçlü bir fener gibi önümüzü aydınlatıyor. Fakat bu pak kaynaktan istifade eden insan sayısı o kadar az ki… Hepimiz siyer kaynaklarından Allah Resûlü’nün (s.a.v.) Şam bölgesine göndermek üzere hazırladığı ve içinde Hz. Ebu Bekir ile Hz. Ömer gibi önde gelen sahâbîlerin de bulunduğu ordunun komutanlığına, 19-20 yaşlarında olan Üsâme b. Zeyd adlı genç bir sahâbîyi getirdiğini okuyoruz. Fakat her ne hikmetse günümüzde 30 yaşındaki bir gencin Hz. Üsâme’nin görevinden çok daha kolay bir göreve getirilmesini veya kendisinin böyle bir talebini “Bu iş çoluk çocuğa teslim edilemeyecek kadar ciddi bir iştir” önyargısı ve tahkir ifadeleriyle reddediyoruz!
Toplumumuzda, yönetici makamında olan ve bu yönleriyle ön açıcı olmaları gereken yetişkinler ile gençler arasında iyi bir iletişimin kurulamadığı herkesçe bilinen ve dile getirilen bir hakikattir. Yine bu durumun hayati bir sorun teşkil ettiği de bilinmektedir. Aile müessesinde anne-babaların, toplumsal kurumlarda öncülerin ve devlet yönetiminde idarecilerin, gençlerle güçlü ve sağlıklı bir iletişim kurmak için yeni bir perspektife sahip olmaları zorunluluk arz etmektedir. Tüm nu kesimler, gençleri dışlayan ve yer yer küçük düşüren buyurgan bir dil yerine kuşatıcı, gerçekçi, rol ve sorumlulukların paylaşıldığı bir iletişim yolu benimsenmelidir. Buna mukabil gençlerin de görev ve sorumluluklarının farkında olup mesuliyetten kaçınmamaları, azmi, gayreti, çalışmayı, çabuk pes etmemeyi şiar edinip çağın yozlaştırıcı kötülüklerine karşı kendilerini korumaları ve böylece “arşın gölgesinde gölgelenen gençlerden olmak için” çaba sarf etmeleri gerekir.
Gençler, yüce Allah’ın (c.c.) kendilerine bahşettiği gençlik nimetinin farkında olmalı, yeteneklerini keşfedip geliştirmelidirler. Allah Resûlü’nün (s.a.s.) pak sünnetini iyice araştırmalı ve bu yolda iyi örnekler edinmelidirler. Hz. Ali (r.a.), Üsâme b. Zeyd (r.a.), imam Nevevi, Hasan el-Bennâ gibi genç öncülerin hayatı onların yolunu aydınlatmalıdır. Yer yer geçmişe gidip hayatları Kur’an-ı Kerim’in en muhteşem kıssalarından birisini oluşturan Ashâb-ı Kehf gibi olmayı göze almalıdırlar. “Hakikaten onlar, Rablerine inanmış gençlerdi. Biz de onların hidayetini artırdık.” (Kehf, 13.)
Olumsuz koşullar, gençlerin inanç ve azmini yok etmek yerine daha da bilemelidir. Unutmayalım ki gençler, Ashâb-ı Kehf misali yola koyulduklarında yüce Allah’ın (c.c.) hidayeti, yol göstericiliği ve yardımı onlara eşlik edecektir. O zaman böyle bir genç durdurulabilir mi? Böyle bir gencin heyecanını, azim ve gayretini, ideal ve rüyasını yitirmesi düşünülebilir mi? Ya da tüm heyecanını kaybeden, en ufak bir engelden dolayı yolunu değiştiren biri, sadece yaşı gençlik dilimine denk düşüyor diye genç sayılır mı?
Yazımızı öncü bir gencin, genç kardeşlerine hitabı ile noktalayalım: “Gençler, İmanınızı yenileyin! Gaye ve hedeflerinizi belirleyin! Sahip olacağınız ilk kuvvet imandır, bu imanın neticesi de vahdettir. Vahdetin sonucu da apaçık güçlü bir zaferdir. İman edin, kardeşler olunuz! Bundan sonra da zaferin geleceğini bilin ve gözetleyin!” (İmam Hasan el-Benna, Gençlik Risalesi)
Selam ve dua dileği ile…

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?