Ey insan! Sen. Et, kemik ve kan ile yoğrulan,
Anne ve babasını seçme hakkı olmayan,
Irkını ve rengini seçmede rol almayan,
Ya zamanın öğretmeni veya öğrencisi ol.
Müslüman, yeryüzünde varlık sebebini bilir ve ona göre hareket eder. Bulunduğu zamanın, mekânın ve anın hakkını vermeye çalışır. “Kendisinden istenen nedir? Nasıl yapmalıdır? Yaptıkları Allah’ın rızasına uygun mudur?” gibi sorulara cevap arar, bulur ve yapar.
Zaman, insana verilen ömür sermayesidir. İnsan yaşadığı zamandan ve zamanın içinde yaşadıklarından hesaba çekileceğini unutmamalıdır. Müslüman, bulunduğu zamanın ya öğretmeni veya öğrencisi olmalıdır. Gerisi gaflettir. Zarardır. Hüsrandır.

“Yaratan rabbinin adıyla oku!” (Alak, 1) Okumak, okutmak, öğrenmek, öğretmek, Allah adına, Allah için olmalıdır. Bulunduğumuz zamanı okumalı ve anlamalıyız. Geçmişi okumalı ve ondan ders çıkarmalıyız. Geleceğe yön verecek, gelecekte “Ben de Allah adına varım” diyecek yiğitler olmalıyız. Bunun için de okumalı, öğrenmeli, üretmeli ve öğretmeliyiz. Bu işleri yapanları da sevmeli ve onlara yardımcı olmalıyız.

Okumadan, öğrenmeden Allah’a kulluk yapılabilir mi? Öğrenci ve öğretmen olunabilir mi? Bireysel, ailevi ve toplumsal görevler yerine getirilebilir mi? Okumadan maddi ve manevi güç elde edilebilir mi? Okumadan geçmiş, şu an ve gelecek anlaşılabilir mi? Zalim ve zulmü bertaraf edilebilir mi? Hayır! Allah’a kul olmanın yolu ilimde, kullara kul olmanın yolu cehalettedir. Bugün dünyaya hükmedenlerin çoğunluğu bilgiyi elinde tutanlardır.

Zamanın öğretmeni veya öğrencisi olmak demek, bulunduğu an, mekân ve zamanda Allah adına İslam’ı gündem yapmak ve anın, mekânın ve zamanın hâl ilmi neyse ona göre öğrenmek, yaşamak veya öğretmek demektir.
Resûlullah (s.a.s.) buyurur ki: “Ya ilim öğreten ya ilim öğrenen ya dinleyen veya bunları seven ol. Sakın beşincisi olma! Yoksa helak olursun!” (Taberani)
Birey olarak zamanın öğretmeni veya öğrencisi nasıl olunur?
Kendini tanımaya çalışır. Aklî, kalbî, ruhî ve bedenî keşiflere başlar. Okur, araştırır, tefekkür eder. Boşa harcayacağı zamanı yoktur. Kendisine verilen bu hazineleri emanet bilinciyle değerlendirir. Bilir ki bunlardan hesaba çekilecektir.

Neden aklını, yaratan Allah adına kullanmadın? Kalbini neden zikirle doldurmadın? Sevgini, nefretini, aldığını ve verdiğini Allah için yapmadın? Ruhi terbiyeni, nefis tezkiyeni niçin güzel eylemedin? Bedenini kullukta, ibadetleri yerine getirmede neden güçlendirmedin? gibi sorulara hep cevap bulmaya ve gereğini yapmaya çalışır.
Bunu tek başına yaparken yaptığında zamanın öğrencisi, toplum içinde yaparken, yaptığında doğrudan zamanın öğretmeni olur.

Aklı, kalbi, ruhu ve bedeni kullanmak, geliştirmek, anlamak, kavramak ve kemal noktasına getirmek için okuması, araştırması, tefekkür etmesi, iffetli olması ve birinden bir şeyler öğrenmesi onu zamanın öğrencisi; bu gayretler neticesinde öğrendiklerini, anladıklarını, kavradıklarını, sevgiyle şefkatle, merhametle, hikmetle ve Allah için iffetle yaşaması, yaşatmak için çalışması onu zamanın öğretmeni yapar.
Hastalandığında sabrı, sebatı kuşanması, Allah’a olan zikrini ve teslimiyetini göstermesi, sağlıklı iken hamd ve şükrünü hâl diliyle yaşaması, başarılı ve zengin zamanlarında şımarmaması, alçak gönüllü olması ve ihtiyaç sahiplerine yardım etmesi, cihat yolunda geri kalmaması, yoksulluk zamanlarında da zillete düşmeden, isyan etmeden fakirliğinde bir imtihan olduğunu bilmesi ve gereği gibi yaşaması onu zamanın hem öğrencisi hem de öğretmeni yapar.

Aile olarak zamanın öğretmeni veya öğrencisi nasıl olunur?
İnsanın birinci hedefi iyi bir Müslüman olmaya çalışmak olmalıdır. Kendisinin sağlam bir inanç, samimi bir ibadet, güzel bir ahlak, iffetli, zamanını iyi değerlendiren, başkasına muhtaç olmayacak şekilde helalinden kazanan, harcarken israf etmeyen, başkalarına yardımcı olmaya çalışan ve bütün bunları sahiplenen olmalıdır.

İkinci hedefi de Müslüman bir aile kurmak olmalıdır. Birinci hedeftekilerini aile bireylerine öğretmelidir. Aile içerisinde iyi bir eş, iyi bir baba veya anne, iyi bir evlat ve iyi bir kardeş olmaya çalışmalıdır. Bu çalışmayı yaptığında ailesi içinde öğrenci; ahlakıyla, sevgi, saygı ve sabrıyla hareket etmesi, aile bireylerine şefkatli, merhametli ve adil olmasıyla da aile içinde zamanın öğretmeni olur.

Toplumsal olarak zamanın öğretmeni veya öğrencisi nasıl olunur?
Müslüman bir toplum oluşturmak, Müslümanın üçüncü hedefi olmalıdır. Müslüman bireylerin oluşturduğu Müslüman ailelerin çoğalmasıyla Müslüman toplum oluşur. Müslüman toplumda, esas olan İslami kardeşliktir. İslami kardeşlik, Allah’ın bizlere sunduğu toplumsal bir nimettir.

Allah’ın, biz kullarına verdiği sayılamayacak kadar çok nimetleri vardır. Bunlardan bazıları ferdi, alevi ve toplumsal nimetlerdir. Sağlıklı bir beden, güçlü bir irade, sevgi dolu bir kalp, arınmış bir ruh, güzel bir ilim ve güzel ahlak ferdi nimetlerden bazılarıdır. Bunları Allah’ın rızası doğrultusunda kullanırsan şükrünü ifa etmiş olursun. Bunları nefsin istek ve arzuları doğrultusunda kullanırsan isyan etmekle beraber birçok hastalıkla acıyla yaşamak mecburiyetinde kalırsın.

İyi bir baba veya anne, iyi evlatlar ve iyi kardeşler, maddi durum, güzel meskenler ve arabalar aile nimetlerinden bazılarıdır. Bunların şükrü Allah’a hamd, aile bireylerine karşı sorumlu, sadık, samimi, sevgili, saygılı ve sabırlı olmayı gerektirir. Bu şükür yerine getirilmediğinde mutsuzluk, huzursuzluk, başarısızlık, kavga, şiddet ve boşanmalar meydana gelir. Aile duvarları üstüne üstüne gelir.

Aynen birey ve ailede olduğu gibi toplumsal nimetimiz olan İslami kardeşliğin kıymeti bilindiğinde toplumda hak, adalet, hukukun uygulandığı; ahlaki erdemliklerin ve başarıların çoğaldığı, yeraltı ve yer üstü zenginliklerin rahmet gibi yağdığı görülür. Bilinmediğinde de her taraf adeta savaş alanına döner. Bencillik, nemelazımlık, hukuksuzluk, yolsuzluk, yoksulluk, doyumsuzluk, beraberinde başarısızlıklar ve toplumsal şiddet her tarafı sarar.
İslami toplumda hakkın, adaletin, hukukun, ahlaki erdemlerin, başarıların, yeraltı ve yerüstü zenginliklerin rahmet rahmet yağmasını istiyorsak İslami kardeşliğe riayet ederek, evrensel hukuk sistemi içerisinde sivil mücadelede yerimizi almalıyız. Bu çalışmada ben de varım demek bizi zamanın öğrencisi; bulunduğu anda, mekânda, zamanda gündem oluşturma, toplumu bilinçlendirmek için yazma, konuşma, seminer, konferanslar verme de bizi zamanın öğretmeni yapar.

Zulüm altındayken zamanın öğretmeni veya öğrencisi nasıl olunur?
Hayat devam ettiği müddetçe değişik zaman ve coğrafyalarda zülüm de devam eder. Devam eden bu zülüm karşısında durum ve tutumumuz ne olmalı? Sızlayan her vicdan, düşünen her akıl, yaralanan her kalp ve yaşaran her göz şunu soruyor: Ne yapabiliriz?
Birçok şey yapılabilir. Zamanın öğretmeni veya öğrencisi olma şuuruyla, önce zalimi, zulümlerini, zülüm yaptığı araçları sonra da kendimizi, gücümüzü, yapabileceklerimizi iyice değerlendirmeliyiz. İşler aciliyet sırasına göre sınıflandırılır. Yapılabileceklerin listesi uygulamaya konulur. Tabi bunlar pansuman işlerdir.

Asıl yapılacak iş, düşmanın, zalimin silahıyla silahlanmaktır. Hatta daha güçlü olmak, fitneyi kökünden söküp atmaktır. Yeryüzünden fitne kalmayıncaya din tamamen Allah’ın oluncaya kadar çalışmak her Müslümanın görevlerindendir. (Bakara, 193, Enfal,39) Bu çalışmada canla, başla, zaman ve malla çalışma, gerekli olan mücadele silahı o an neyse onu arayıp bulma, çalışma sahasında olma kişiyi zamanın öğrencisi; gösterilen, öğretilen gayretin adı da kişiyi zamanın öğretmeni yapar.

Sonuç olarak insan yeryüzüne kulluk için gönderilmiştir. Bu kulluğu öğrenmek, yaşamak, öğretmek ve yaşatmak için çalışmalıdır. Önüne çıkabilecek bütün engeller bu kulluğun imtihan sebebidir. Bazen sabır ve sebat, bazen çalışmak ve terlemek, bazen de infak etmek, kan dökmek ve can vermeyi gerektirir. Bütün bunlar ilimle, bilgiyle olur.

İlk emri oku olan İslam’ın inananları, bu emri gereği gibi yerine getirmediğinden bugün birçok konuda sınıfta kalmış ve gerilemiştir. Dün tarihte Müslümanlar bu emri yerine getirdiklerinde Allah onları dünyanın hâkimi, zamanın öğretmeni yapmıştır. Bugün tekrar varlık ilmini ya okuyan ya okutan ya dinleyen veya bunları seven ve bunlara yardımda bulunanlardan olacağız. Yoksa cehalet, sefalet, gaflet içerisinde bir hayat yaşamak zorunda kalırız. Bu da bizleri zalimlere, despotlara, şer güçlerine mahkûm, zillet içerisinde yaşamaya mecbur eder.
Selam, dua, tefekkür, ümit ve sevgilerle…

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?