Evlilik, bir kadın ve bir erkeğin karı-koca rollerini edinerek yaşamlarını birlikte geçirmek ve aile kurumu içerisinde soylarını sürdürmek üzere oluşturdukları bir ilişkiler sistemidir.
İslam dininde yer alan evlenme hukukuna göre de evlilik, ahlakın bozulmasının önüne geçen bir unsur olarak ifade edildiği gibi, eşlerin birbirlerinde huzur ve sükûn bulmasının da adıdır. “Allah evlerinizi huzur bulacağınız mekânlar yaptı” (Nahl, 80) ayetiyle de buna vurgu yapılmıştır. Eşler, evlilik sayesinde birbirleriyle sükûn bulmakta, huzur ve doyuma ulaşmaktadır. Kur’ân ve Sünnet ışığında baktığımızda da evlilik hem ibadet hem nimet hem de bir yönüyle imtihandır.
İslam dininin gayesi; dini, nefsi, aklı, malı ve nesli muhafaza edip insanları ebedi mutluluğa ulaştırmaktır. Evlenme, neslin devamı ve korunması için gereklidir. Soyu temiz nesiller yetiştirmenin yolu, eşlerin meşru ölçüler çerçevesinde kurdukları aile yuvasından geçer. Toplumun temeli aile, ailenin temeli de evliliktir. Meşru bir hak olarak İslam dini evliliği helal kılmış, evliliğin dışındaki gayr-ı meşru ilişkileri ise haram kılmıştır. Dinimize göre haramlardan sakınmanın en etkili ve önemli yollarından birisi evliliktir.
Allah Teâlâ erkek ve kadını, birbirini tamamlayacak şekilde bir bütünün iki ayrı parçası gibi yaratmış, fıtratlarına birbirini arzulayacak duygular yerleştirmiştir. Bu arzunun yerine getirilmesi için de helâl yollarla evlenmeyi meşru kılmıştır. İnsanın evlenme ihtiyacı, yeme ve içme gibi karşılanması gereken bir ihtiyaçtır. Bu ihtiyaç helâlinden karşılanmadığı takdirde, haram yollara başvurma tehlikesi doğabilir. Bu sebeple, gözü ve iffeti korumanın yolu olarak evlilik tavsiye edilmiştir.
Allah Resûlü (s.a.s); “Ey gençler topluluğu! Aranızdan evlenmeye gücü yetenler evlensin. Çünkü evlenmek, gözü haramdan korumak ve iffeti muhafaza etmek için en iyi yoldur”1 buyurmuştur. Yine başka bir hadisinde, “Üç şeyi geciktirmeyin. Vakti gelince namazı, hazır olunca cenazeyi ve denk birini bulunca bekârı evlendirmeyi.”2 buyurmuştur.
Bu konu ile ilgili bir hadis-i şerif şöyledir: “Kim evlenirse, dinin yarısını elde etmiş olur. Diğer yarısı için de Allah’tan korksun.”3
Dinimizin büyük bir hassasiyetle üzerinde durduğu ve Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in de ümmetine tavsiye ettiği evlilikte pek çok hikmet vardır. Evliliğin; dünya hayatının mutluluğu ile ebedi hayatı kazanmaya vesile olan bir nimet, hayat yükünün zorluklarına beraber katlanma, birbirine her konuda destek, yoldaş ve sırdaş olma, kulluğu ifa etme, neslin devamını sağlama gibi hikmetleri vardır. Peygamber Efendimiz (s.a.s), ümmetinin çoğalması için evlenmeyi teşvik etmiş ve şöyle buyurmuştur:
“Nikâh (evlenmek) benim sünnetimdir (yolumdur). Kim benim bu yolum ile amel etmezse (bundan yüz çevirir) ise benden değildir. Evleniniz, çünkü ben (kıyamet günü diğer) ümmetlere karşı çokluğunuzla iftihar ediciyim.”4
Resûlullah (s.a.s.) evlilik konusunda ölçüyü şu şekilde belirlemiştir: “Kadın dört sebepten biri için nikâhlanır: Malı, nesebi, güzelliği ve dindarlığı. Sen dindar olanı seç ki hayır ve bereket göresin!”5 Bu hadisi okuyan evlilik aşamasında bir kız ise bunu erkek dört şeyi için nikâh edilir olarak düşünebilir. Yani Efendimiz (s.a.s.) evleneceklere bir kıstas vermiştir. Soyu için, malı için, güzelliği için tercih edebilirsin fakat sen dini güzel olduğu için tercih edersen mutlu olma ihtimalin daha yüksektir. Bu güzel bir ölçüt ve nesillere dini yaşama hususunda güzel bir teşviktir. Ancak günümüzde yaygın uygulamalara baktığımızda, erkeklerin eş seçiminde öncelikle güzelliği veya meslek sahibi çalışan kızları tercih ettiği; kızların ise geliri, kariyeri veya fiziki görünümü önceledikleri, romantik olanı bulma ve seçme çabası içinde oldukları görülmektedir. Bütün bunlar aile kurmadaki niyet ve bereketi, evlilikteki hikmeti ve Allah’ın rızasını zedelemektedir. Oysa evlilikte mutluluk; her iki tarafın samimi niyetleri, hoşgörüleri, sorumluluklarını yerine getirmeleri, akıllı ve isabetli davranmalarıyla mümkün olur.
Günümüzde gençlerin evliliğinin önündeki en büyük engellerden biri, geçim korkusu ve maddi imkânsızlıklardır. Hatta günümüzde sadece bu sebeple evliliğe yanaşmayan nice bekârlar vardır. Nur Sûresi 32. ayette Allah (c.c.); “Aranızdan bekârlar ile iyi davranışlı köle ve cariyelerinizi evlendirin. Eğer onlar fakirlerse Allah onları lütfuyla zenginleştirir. Allah geniş lütuf sahibidir. Her şeyi çok iyi bilendir.” buyurmaktadır. Âyet-i kerime, geçim korkusuyla evlenmekten geri durmamayı, hatta zahirî şartların zorluğuna rağmen olabildiğince evlenme hususunda cesaretli olmayı teşvik etmektedir. Çünkü fakir de olsalar, lütfu ve ihsanı bol olan, kullarının bütün hâllerini bilen Allah Teâlâ, evlenenleri zengin edeceğini; ummadıkları yerden rızık kapıları açarak, kanaat ve gönül zenginliği lütfederek, ihtiyaçlarını gidermede vesileler yaratarak onları destekleyeceğini müjdelemektedir. Nitekim Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurur:
“Üç kişi vardır ki bunlara yardım etmek, Allah Teâlâ’nın üzerine aldığı bir haktır: Allah yolunda cihad eden kimse, iffetli kalmak isteyerek evlenen kimse ve efendisine söz verdiği parayı ödemek isteyen anlaşmalı köle.”6
İslam devletinin ilk dört halifesinden biri olan ve adaletiyle bütün çağlara örnek olan Hz. Ömer’in (r.a.); “Nikâhsız, rızık arayan kimseye şaşarım” diyerek, Nur Sûresi’nin; “Eğer evlenenler fakirlerse, Allah onları fazl-u keremiyle zengin kılar” ayetini gençlere ve rızık endişesi taşıyanlara örnek verir. Yüce Allah izni ve rızası doğrultusunda yapılan işleri kolaylaştıracaktır.
Resûlullah (s.a.s)’in mehir parası bulamayan bir sahâbiye, “Kıza hiç değilse bir ihlas sûresini de mi öğretemezsin?” diye sorarak mehir verecek imkânı olmayan sahâbenin mehrini bir ihlas Sûresi’ni öğretmekle ödeyebileceğini söylemesi, mehrin ilim öğretmekle de yerine getirilebileceğine işaret etmektedir. Bu uygulama kızlarımız için, maddi imkânsızlıklar sebebiyle evlenmeye gücü yetmeyen ilim sahibi erkeklerin ilminden istifade edilmesi yolunu göstermektedir.
Söz, nişan, düğün, davetiye, kıyafet, ev eşyası gibi çoğu harcamalar evliliği zorlaştıran ve çoğunlukla israfa girilen durumlardır. Bu maddi külfetler, ciddi sıkıntılara sebep olmanın yanında evliliğin asıl amacı olan mutluluğu ve sekineti engelleyebilmektedir. Gençler bu endişelerden dolayı evliliği sürekli ötelemekte, sade ve mütevazı bir hayatı tercih edecek eş adayı bulmakta zorlanmaktadırlar. Hâlbuki Resûlullah (s.a.s) “Evlenmenin en hayırlısı, en kolay ve külfetsiz olanıdır.”7 şeklinde buyurarak evliliğin kolaylaştırılmasını emretmiştir.
Evlilik büyük bir sorumluluktur. Evlenmeye niyet eden gençler, bir ailenin sorumluluğunu alabilecek olgunlukta olmalı, evlilikle birlikte sorumluluklarının artacağını bilmelidirler. Evin geçimi, çocukların bakımı, eşlerin uyumu, birbirine alışma, zamanla ve sabırla olacaktır. Buna hazırlıklı olmalı, evliliği uzun bir yolcuğa çıkmak gibi düşünmeli, iyi ve kötü zamanların olabileceğini hesaba katmalı ve zorlukları birlikte aşmaya çalışmalıdırlar. Evlilik ile birbirlerini tamamlamalı, ben değil biz algısına sahip olmalıdırlar. Güven ve huzurun temini için eşler birbirlerine sadakat ve vefa ile bağlanmalıdır.
Bir genç, kendisine iyi bir eş ararken, kendisini de bu konuda sorgulamalı ve “Ben iyi bir eş adayı mıyım?” diye kendisine sormalıdır. Kişinin kendini tanıması, evleneceği kişiyi tanımasından daha önemlidir. Ayrıca karşısındakini “İleride çocuğuma güzel örnek olabilecek biri mi” diye düşünmeli, iyi annelik ve iyi babalık yapabilecek karakterde eş seçilmelidir. Evlilikte denklik de çok önemlidir. Kadın ve erkeğin olaylara, durumlara, aynı bakış açısıyla bakabilmesi, benzer kültürel değerlere sahip olması, sağlıklı bir evlilik için gereklidir. Çünkü insanın düşünce kalıpları, içinde yetiştiği aile ve kültürün etkisiyle şekillenir.
Eşlerin eğitim düzeyi arasındaki fark da sorun olabilmektedir. Bu şekildeki evliliklerde erkeğin eğitim seviyesinin düşük olması, daha çok sorunlara neden olabilmektedir. Erkek, kendini eşine karşı eksik hissettiğinde, eşini sürekli eleştirebilmektedir. Dolayısıyla gençler; eğitim, kültür, yaş, hayata bakış açısı, ekonomik durum gibi hususları evlilik öncesinde konuşmalı, “İleride bu hususlarda gelişme olur, belki değişir” ihtimali üzerine kararlar verilmemelidir.
Evlenecek olan erkekler, aile kurumundaki görev ve sorumluluklarının neler olacağını bilerek evlenmelidirler. Nitekim ailesinin maişetini karşılamak, eşinin ve çocuklarının sorumluluklarını almak, onları İslam terbiyesi üzerine eğitmek, ailesinin dünya ve ahret saadetini sağlamak, bir erkeğin temel görevleri arasında yer alır. Eşini koruyan, gözeten, sahiplenen, ona değer veren erkekler, mutlu ve huzurlu bir aile ortamına sahip olabilirler. Unutmayalım ki, mutlu kadın mutlu aile demektir.
Evlenecek genç kızlarımız da evlilikte kadının görev ve sorumluluklarının bilincinde olmalı, ailesinin huzur ve mutluluğu için eşine yardımcı olmalıdır. Kadınlık sanatını bilmeli, aile sırlarını, iffetini ve kocasının malını korumalıdır. Maddi ve manevi sıkıntılar karşısında sabır göstermeli, kanaatkâr olmalıdır. Çocukları için iyi bir eğitimci, eşi için de huzurlu bir liman olmalıdır.
Aileyi koruma ve güçlendirme amacıyla gerek üniversiteler gerekse resmi ve sivil toplum kuruluşları, evlilik ve aile yaşamı konularında gençleri bilinçlendirecek seminer, panel, sempozyum ve eğitim programları düzenlemelidir. Ailede birlik ve beraberliğin sağlanmasına ve sorumlulukları paylaşmanın önemine yönelik çalışmalar yapılmalıdır. Toplumda evlilik ve aile yaşamının önemini ortaya koymak amacıyla siyasi alanda da politikalar oluşturulmalı ve yaygınlaştırılmalıdır.
Her ne kadar günümüzde gençlerin evlilikten kaçındıkları şeklinde yaygın bir algı var ise de üniversite okuyan kız ve erkek öğrencilerle yapılan bir araştırmada, gençlerin evliliği önemsediği, evliliğe olumlu baktığı, iyi huylu, dürüst, aileye saygılı ve sadık bir eşle evlenmek istedikleri sonuçlarına ulaşılmıştır. Dolayısıyla “Gençler evlilikten korkuyor, evlilikten kaçıyor” şeklinde söylemlerde bulunmak yerine, evlenmek isteyen gençleri desteklemek, maddi sıkıntılarını aşmaları için yardımcı olmak, evliliği kolaylaştırmak gerekir.
“Ey Rabbimiz! Bize eşlerimizden ve zürriyetimizden gözümüzü aydınlatacak, gönlümüzü sevindirecek Salih kimseler ihsan eyle! Bizi takva sahiplerine önder yap!” (Furkân,74)
Kaynakça
1) Buhârî, Nikâh 3 2) Tirmizî, Salat, 13/171 3) Heysemi, Mecme’u’z-Zevaid, No:7310 4) İbn Mace, Nikâh,1 5) Buhârî, Nikah, 15;Müslim, Rada, 53 6) Tirmizî, Fezâilü’l-Cihad 20; İbnMâce, Itk 3 7) Nesai, Nikâh