İnsanoğlu, tarih boyunca “Ben kimim, toplum içindeki rollerim nelerdir, nereye aitim?” gibi sorulara cevap aramak için yoğun mücadelelere girişmiştir. Bu mücadelenin en yoğun yaşandığı dönem, kuşkusuz ergenlik dönemidir ve bu mücadelenin sonucunda birey yeni bir kimlik oluşturur.
Kimlik arayışındaki genç amansız bir mücadeleye girer. Bu mücadele esnasında kimlik bocalaması-karmaşası dediğimiz sıkıntılı bir dönem yaşanır. Genç bireyler; bu dönemde anne, baba, kardeş ve bazen de öğretmenleriyle çatışır. Artık anne ve babası, küçük yaşlarda düşündüğü gibi her şeyi bilen değil, hiçbir şeyi bilmeyendir. Bu dönemdeki genç, “Kendimi anlatamıyorum.” düşüncesinden çok, “İnsanlar beni anlamıyor.” düşüncesine sahiptir. Her şeyin en doğrusunu kendisi bilir. Akrabalarından uzaklaşıp arkadaş çevresine tutunur. Onu en iyi anlayan, onun arkadaşlarıdır. Fiziksel değişiklikler ile sosyal ve psikolojik değişimler, gerginliklere neden olur. Başkalarıyla iletişim kurmada problem yaşar. “Herkesin gözü benim üstümde.” hissine kapılır. Yalnızlığı tercih eder. Deneme yanılma yoluyla bazı değişik kimlikleri test eder. Yeni kimlik oluştururken ya da kendisini tanımlarken bağımsız düşünmeye gayret eder. Çünkü artık bağımsızlığını ilan etmek üzeredir. Bununla beraber bir yere ait olması gerektiğinin de farkındadır. Çünkü insanoğlu, fıtratı gereği toplumsal bir varlıktır. Toplumdan bağımsız yaşayamaz.
Bu dönem ile ilgili bilinmesi gereken bir nokta vardır ki o da kimlik karmaşası ile rol çatışmasının farklı kavramlar oluşudur. Kimlik karmaşası, bireyin özellikle ergenlik döneminde maruz kaldığı kimlik krizini aşamaması sonucunda oluşur. Rol çatışması ise bireyin aynı anda birden fazla rolün gereğini yerine getirmek zorunda bırakılmasıdır. Okulda öğretmenlerinin, evde anne-babasının, dışarıda ise arkadaşlarının istediği rolü üstlenir. Herkesi memnun etmek ister. Bazen benimsemediği role bürünür. Beyninde çatışmalar başlar. Bunalımlar yaşar. Kendisinin ne olduğuna karar veremez. Yine başa döner. Kimlik karmaşasını aşamaz.
Kimlik karmaşası, beraberinde başka sorunları da getirir. “Bugüne kadar yapılan çalışmalarda, tutarlılığı ve sürekliliği olan bir kimlik duygusunun kazanılmaması sonucunda gelişen kimlik karmaşasının çeşitli psikiyatrik bozukluklara neden olabileceği belirtilmiştir. Ergen ve genç erişkinlerde kimlik karmaşasının major depresyon, alkol ve madde bağımlılığı, yeme bozuklukları, özgül ve sosyal fobiler, uyum bozuklukları, kişilik bozuklukları ve genel psikiyatrik belirti düzeyinde artış ile ilişkili olabileceği bildirilmiştir.”1
Kimlik karmaşası yaşayan bütün gençler, girdikleri bu mücadelenin sonunda aynı sonuca ulaşamaz elbette. Olası sonuçları şöyle sıralamak mümkündür:
• Bazı bireyler çözümü erteler. “Ben kimim?” sorusunun cevabını erteler. Bunu erteleyen birey, sonraki dönemde de başka krizlerle karşılaşır ve hayatındaki her şeyi erteler: Rabbine kulluk etmeyi, evliliği, iş kurmayı, eğitimi erteler. Baştaki erteleme, doğal olarak sonraki durumların ertelenmesine neden olur.
• Bazı bireyler, bu dönemde herhangi bir kimlik arayışına girmez. Dolayısıyla bir kriz de yaşamazlar. Kararsız davranışlar sergilerler.
• Bazı bireyler, toplumsal beklentilerin tam karşıtı olan rolleri üstlenirler. Toplumdan farklı olduklarını göstermek için yeni arayışlara girerler. Değişik saç stilleri ile, vücudun değişik yerlerine takılan pirsinglerle farklılıklarını ortaya koymak isterler. Toplumda herkes saçını kısaltmışsa o uzatır, herkes uzatmışsa o kısaltır. Farklı olduğunu değişik yollarla ifade eder.
• Bazı genç bireyler, kendi istedikleri kimliği değil de ailesinin, öğretmeninin veya arkadaşlarının istediği kimliği yaşar. Bu özelliğe sahip birey istediği mesleği değil, ailesinin istediği mesleği seçer. İstediği kişiyle değil, ailesinin istediği kişiyle evlenir.
• Bazı genç bireyler yukarıda da belirttiğimiz gibi farklı roller üstlenir. “Ne şiş yansın ne kebap” anlayışıyla okulda öğretmenlerin, evde anne ve babasının, dışarıda ise arkadaşlarının istediği rolü üstlenir. Hiçbir zaman kendisi olamaz. Herkesi memnun etmek ister fakat içinde fırtınalar kopar. Mutlu olamaz.
Kimlik karmaşasında ailenin, öğretmenlerin, arkadaş gruplarının ve toplumdaki diğer yetişkin bireylerin tutumu, bireyin kişiliğinin şekillenmesinde önemli rol oynar. Özellikle ailenin bu konudaki rolü çok daha önemlidir. Bu dönemde aileler, kimlik problemi yaşayan gençlerle iletişim kurmada problemler yaşarlar. Gençleri, gençlerin yaşadığı döneme göre değil de kendi gençlik dönemlerine göre değerlendirirler. “Biz böyle miydik, biz büyüklerimizle şöyle konuşurduk, öğretmenlerimizle ilişkilerimiz şöyleydi.” gibi cümleleri çok duyarız. Özellikle genç bireylerle emrivaki konuşmaları, onlara güvenmemeleri, onları hep eksik görmeleri ve hep başkalarıyla kıyaslamaları olumsuz bir kişiliğin oluşmasına neden olur. Ailelerin içine düştüğü yanlış bir tavır da çocuklarında olumsuz bir davranış gördüklerinde, “Benim çocuğum öyle değildi, onu arkadaşları bozdu.” diyerek sorumluluğu üzerlerinden atmak istemeleridir. Bu tutum; çözüm üretmez, sorunun daha da büyümesine neden olur.
O halde kimlik karmaşasının çözümü için hangi adımlar izlenmelidir? Ailelere ve toplumun diğer bireylerine düşen görevler nelerdir? Başarılı bir kimlik nasıl oluşur? Genç bireyler bu krizi nasıl atlatabilir? Öğretmenlere düşen görevler nelerdir? Eğitim sistemi bu çözümün neresindedir? İslâm’ın bu konudaki tutumu nedir? Bu sorulara bütünsel bakılmadığı ve saydığımız hususlar göz önüne alınmadan yapılan her bir öneri, yarayı tedavi etmekten uzak kalacaktır. Bu bağlamda gençliğin başarılı bir kimlik kazanmasında şu adımların takip edilmesi önem arz etmektedir:
• Bireylerin özellikle çocukluk döneminden itibaren, insan fıtratını en iyi bilen Rabbimizin vahyine ve Peygamberimizin sünnet-i seniyyesine göre yetiştirilmesine önem verilmelidir. Bu çizgide yetişen bir genç “Ben kimim?’’ sorusuna, “Yüce Allah’ın (c.c.) yarattığı eşref-i mahlûkat olan, temel vazifesi yaratana kulluk etmek, temel gayesi de rıza-i ilahi olan, hatası ve sevaplarıyla Allah’ın bir kuluyum.” diye cevap verecektir.
• Gençlere güvenilmelidir. Hz. Peygamber (s.a.s.), İslâm toplumunun inşasında ve güçlenmesinde gençlerin enerjisinden, heyecanından, cesaretinden ve fedakârlığından yararlanmıştır. İlk Müslümanların büyük bir çoğunluğu, 30 yaşın altında bulunuyordu. Yetişkinlerin; gençlerin beceriksiz, işe yaramaz oldukları düşüncesini artık bir kenara bırakmaları gerekir.
• Ebeveynler, çocukların meşru istek ve tercihlerine saygı duymalıdırlar. “Sen hiçbir şeyi bilmezsin, senin yerine ben düşünürüm.” anlayışı, kimlik karmaşasını daha da bir girift hale getirir. Bu anlayış terk edilmelidir.
• Yetişkinlerin; gençlerle iletişimde emrivaki, suçlayıcı, küçümseyici ve başkalarıyla kıyaslayıcı bir dil kullanmak yerine, empatiye dayanan, müsamahakâr, karşılıklı anlayışa dayalı, bireye değer veren bir dil kullanmaları, kimlik karmaşasının olumlu bir kimlik algısına dönüşmesini kolaylaştıracaktır.

Kaynakça
1) Dr. Necmettin Demir, “Kendine Zarar Verme Davranışı Olan Ergenlerde Bağlanma Stilleri, Kimlik Karmaşası Ve Benlik Saygısının İncelenmesi” (Uzmanlık Tezi, Kocaeli Ünv. 2019), 23.

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?