Gençlik üzerine son 150-200 yıldır ifsat edici, yıkıcı çalışmalar yapılmaktadır. Bu yıkıcı çalışmalar sonucu son 20 yıldır gençler arasında ciddi anlamda kültürel-inanç kodlarından kopma tespit edilmiştir. Olumlu anlamda her ne kadar çalışmalar yapılsa ve bir nesil yetişse de yıkım kolay olduğundan ve yıkıcı unsurlar fazla olduğundan yetişen gençlik her geçen gün kendi inanç ve kültür kodlarından uzaklaşmaktadır.

Şüphesiz medeniyetin geleceği, gençliğin istendik toplumsal değerler yönünde yetişmesi ile mümkün olacaktır. Kendi kültüründen uzaklaşan gençlik ise kendi kültür ve değerlerini kendi elleri ile yıkıma uğratır. Tanzimat döneminde Avrupa’ya gönderilen gençlerin yurda dönüşte kendi kültür ve medeniyetlerine verdikleri hasar bu konuda en bariz örneklerdendir.
Gençliğin her geçen gün toplumun değerlerinden uzaklaşmasının elbette çeşitli sebepleri vardır. Bununla birlikte sürekli gençliği ve gençliğin gidişatını eleştiren toplum, bu gidişatı durduracak ve olumlu yöne kanalize edecek külli ve kalıcı çözümler de üretebilmiş değildir. Biz bu çalışmamızda sebepler ve çözüm önerileri üzerinde duracağız.
Gençlik sorunlarını incelediğimizde şu başlıklar öne çıkmaktadır:

Dikkat ve Algı Sorunu
İnsan beyni ve öğrenmede en önemli unsurlardan olan konsantrasyon, dikkat (algı), hafıza ve muhakeme sağlam olduğu ölçüde insan çalıştığı konu üzerinde başarılı olur. Günümüz gençliği odaklanma sorunu yaşadığından savrulmakta ve başladığı işi bitirememektedir. Bu da gence başarısızlık olarak dönmekte ve genç, çalıştığı konudan uzaklaşarak muvaffak olamamaktadır. Yine gençlik, asıl odaklanması gereken yaşam konularından kopunca savrulması da kaçınılmaz hâle gelmektedir.

Bu durumda gerek patolojik gerek nörolojik gerekse psikososyal/çevresel faktörleri düzenlemek gerekir. Yapabileceği ve öncelik konulara-alanlara gençliği yönlendirmek gerekmektedir.

Uyku Sorunları
Uyku, insanı bedensel, fiziksel, sosyal ve psikolojik yönlerden etkilemektedir. Günümüz gençliği gece gündüz mefhumunu karıştırmış bulunmaktadır. Gece 23.00 ile 02.00 arası, uyku verimi ve dinlenme açısından melatonin salgısının en çok salgılandığı saatlerdir. Oysa bu saatlerde gençler çeşitli sebeplerle (dijital oyun, sosyal medya vs.) genelde uyanık iken, beynin en verimli şekilde çalıştığı 08.00 ile 11.00 saatlerinde uyku, uyuşukluk, isteksizlik gibi sebeplerle çalışmaya başlayamamaktadırlar.

Çözüm olarak en geç saat 23.30 da uykuya geçip, kerahet saatleri dediğimiz sabah güneşin doğmaya başladığı, diğer tabirle sabah namazı vaktinin çıktığı andan itibaren 45 dakika ve akşam ezanından önceki 45 dakika uyanık olmak gerekir.
8 saatten fazla ya da 4 saatten az uyunmamalıdır. Uyku dengesi, hayatta dengenin ön şartıdır. İnsan beyninin en verimli çalıştığı saatler sabah 06.00-12.00 arasıdır1

İştah Sorunları
Sağlıklı beslenme hem biyolojik hem de psikososyal açıdan çok önemlidir. Özellikle koruma/katkı maddelerinin hat safhaya çıktığı bu zamanda helal ve sağlıklı beslenmeyen insan, ciddi anlamda sorunlarla karşılaşmakta ve çeşitli hastalıklar yaşamaktadır. Hastalıkların temel nedenlerinden biri de alınan besinin tamamen sindirilmesini beklemeden üstüne başka bir yemek yemektir 2. Acıkmadan yemek zararlı olduğu gibi tıka basa yemek de zararlıdır.

Gençlerle yapılan görüşmelerde genel anlamda sabah kahvaltısı yapmadıkları ve hazır gıdalarla güne başladıkları tespit edilmiştir. Oysa sabah kahvaltısı hayati öneme sahiptir.
Çözüm olarak, özellikle helal ve sağlıklı beslenmeye azami dikkat edilmelidir. Sabah kahvaltısı mutlaka yapılmalıdır. İhtiyaç dâhilinde günlük iki öğün yenmelidir. Saat 21.00’den sonra yemek yenmemeli, hazır gıdalardan kaçınılmalıdır.

Hayata Anlam Yükleyememe
Hayata anlam yüklemek, hayatı yaşanabilir kılan en önemli faktördür. Anlam yüklenmeyen hayat, yaşanmaya değmez olarak algılanır. Böyle bir hayatı da yaşamak istemeyen gençlik ya boşluğa düşüp depresif bir hayat yaşar ya da sonu ebedi Cehennem olmasına rağmen intihara kalkışır.

Daha çocuk yaşta hayatın anlamı ve önemi gençlerimize kavratılmalıdır. Gençler böylece bunalımdan kurtulabilir. Gençlere bir şeyi yapacaksa neden yapması gerektiği, yapmayacaksa da neden yapmaması gerektiği anlatılmalı yani ikna metodu ile gençlik yetiştirilmelidir.

Amaçsızlık/Gayesizlik
Gayesi olan insan zamanını ve düşüncesini/beynini sürekli bu yönde kullanır ve zinde tutar. Gayesi olmayan insan ise hayatı monoton ve belirsizliklerle yaşar. Belirsizlik ise beynin en büyük düşmanlarındandır.

Özellikle gaye ve mefkûre kavramı önemlidir. Sadece hedefe yönelik çalışmak yetmemektedir. Hedef ruhsuz, mefkûre ruhludur.

Gençlerimize, sadece kendisine yönelik hedef doğrultusunda değil, diğerkâmlık endeksli mefkûreye yönelik çalışması gerektiği şuuru kazandırmalı ve onları bu yönde yetiştirmeliyiz. Yani mefkûre sahibi gençlik yetiştirmeliyiz. “Bir adamın kıymeti, himmeti nispetindedir. Kimin himmeti milleti ise, o kimse tek başına küçük bir millettir”3

İnanç Zayıflığı
Birçok ayet ve hadis inancın insanı nasıl ayakta tuttuğunu göstermektedir. İnanç, insanı diri tutar. İnancını kaybeden genç yaşayamaz. Günümüz gençliğinin en büyük sorunlarından biri inanç bunalımıdır. İnanan insan bilir ki; dünya imtihan yeridir ve Allah hiçbir canlıya taşıyamayacağı yükü yüklemez. (Bakara, 286) “İman, insanı insan eder. Belki insanı sultan eder.” (Nursi, Sözler) “İman hem nurdur, hem kuvvettir. Evet, hakikî imanı elde eden adam, kâinata meydan okuyabilir ve imanın kuvvetine göre hâdisatın tazyikatından kurtulabilir.” (Nursi, Sözler)

Kaygı Bozukluğu
Kaygı bozuklukları, aşırı korku ve kaygı ile giden bozuklukları ve ilişkili davranışsal bozuklukları kapsar.4
İnsanoğlu geçmişin elemini geleceğin ise kaygısını yaşayan bir varlıktır. Günümüz gençliği özellikle geleceğin kaygısını yaşamaktadır. Özellikle ekonomik/gelir kaygısı gençlerin önemli sorunlarından biridir.
Çözüm olarak farkındalık, gayret ve azim ile çalışan bir insanın işsiz kalmayacağı hususunda, “İnsana ancak çalıştığının karşılığı vardır” (Necm, 39) ilahi vaadine istinaden kaygıyı en aza indirebiliriz. Kişide anksiyete bozukluğuna varan bir kaygı oluşmuşsa ilgili kişi bir uzmana görünmelidir.

Teknoloji Bağımlılığı
Bu yüzyılın en büyük sorunlarından bir tanesi teknoloji bağımlılığı ve dijitalleşmedir. Kontrolsüz kullanılan teknolojik aletler biyolojik, psikolojik, fizyolojik ve sosyolojik rahatsızlıklara sebep olabilmektedir. Özellikle ilk ve ortaokul yaşlarındaki çocuklar teknolojiyi fazla kullanırlarsa bu onlarda çok büyük hasarlara sebep olur.

Teknoloji Bağımlılığı Sonucunda Oluşan Bazı Rahatsızlıklar: Boyun ağrısı ve sertleşmesi – Göz kızarması ve yanması – Uyuşukluk ve depresif hal – Bitkinlik, yorgunluk, halsizlik – El ve parmaklarda uyuşma – Bedensel bozukluklar – Uyku bozuklukları – Uyanmada zorluk – Algı, dikkat ve konsantrasyon bozuklukları – Akademik başarısızlık – Bireysel problemler – Sosyal-kültürel sorunlar – Beslenme bozuklukları – Gerçek hayattan kopuş.5

Çözüm olarak gençler teknolojiyi kontrolsüz kullanmaktan vazgeçmelidir. Bunun için gençlere yönelik sosyal/kültürel ortamlar oluşturulmadır. Özellikle alternatifler geliştirilmelidir. Gençlerin âlemini cezbedecek çalışmalar yapılmalıdır.

Dijital Sosyallik
Günümüz gençliğinin en büyük sorunlarından bir tanesi dijital sosyalliktir. Gerçek sosyal hayatta kendini kanıtlayamayan, kendini ifade edemeyen gençler, dijital ortamda sesli görüntülü ve yazılı bir şekilde kendini daha rahat ifade edebilmektedirler. Bu da zamanla dijital sosyal kavramını ortaya çıkarmış ve güçlendirmiştir. Gençler sosyalliği dijitalde aramaktadır. Oysa dijitalde sosyallik pek de mümkün olmamaktadır.

Dijital sosyal âlemde kendini bulan genç, gerçek sosyal hayattan kopmaktadır. Gerçek sosyal hayatı daha gerçekçi ve yaşanabilir hâle getirmek gerekir.

Ümitsizlik
Günümüz gençleri yaşadıkları sosyal ve dijital ortamın etkisiyle ümidini yitirmekte, bunalıma girmektedirler. Psikolojik sağlamlığı zayıflayan genç küçük bir problem karşısında ümitsizliğe kapılabilmektedir.

“Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin.” (Zümer, 53) ilahi buyruğu ümitsizliği yasaklamaktadır. Bununla birlikte Said Nursi hazretlerinin tabiri ile “Yeis, mani-i her kemaldir.” (Nursi, Tarihçe-i Hayat).

Daha çocukluklarından itibaren gençlerin yanında felaket tellallığı yapılmamalı ve geleceğe yönelik korku senaryoları çizilmemelidir. Bütün kapılar kapalı olsa bile mutlaka Allah açık bir kapı bırakacaktır şuuru ile gençlik yetiştirilmelidir. Gençlere ümitsizlik değil ümit aşılanmalıdır.

Aileden ve Toplumdan Kopuş
Günümüz gençliğinin problemlerinden bir tanesi de Batı’nın ortaya attığı “birey” kavramının içimizde neşvünema bulması ve bunun sonucunda toplumdan ve toplumsallıktan uzaklaşmanın giderek artmasıdır. Toplumsal hayatın en küçük birimi “ailedir.” Özellikle feminist ve eşcinsel yaşantının özendirilmesi sonucunda, gençler aile ve toplum aidiyetinden uzaklaşmaktadırlar.

Aile içi iletişim problemleri ve anne baba tutumları gençlerin aileden uzaklaşmasına sebep olan diğer faktörlerdendir. Medya ise haz odaklı bireysel yaşantıyı gençlere enjekte ettiğinden, nihai sonuç olarak gençler, aile ve toplumdan soyutlanmakta ve uzaklaşmaktadır.

Çözüm olarak evvela aile içi iletişimde güvene dayalı ve değer odaklı ortam oluşturulmalıdır. Medyada ailenin önemi üzerine içerikler oluşturulmalıdır. Devlet, aile yapımıza zarar veren sosyal medya, dizi ve film gibi içerikleri yasaklamalıdır. Sivil toplum kuruluşları gençliğin sorunları ve çözüm önerileri üzerine önemli faaliyetler gerçekleştirmelidir.

Medya Kıskacı
Son zamanlarda uyuşturucu, kaçakçılık, hırsızlık, gasp, çete ve cinsellik üzerine birçok film ve dizi yayınlanmaktadır. Bununla birlikte sosyal medyada da şiddet ve cinsel içerikli yayınlar gün geçtikçe artmaktadır. Sosyal medya tarafından kuşatılan ve olumlu yönde bir kimlik geliştiremeyen gençlik, kural tanımayan, mafyavari; din, ahlak, değer, namus ve vicdandan uzak bir kimliğe bürünmektedir.

Aileler, çocuklarını ve gençleri bu tür film, dizi ve sosyal medya içeriklerinden korumalıdır. Bilinçli medya kullanımı öğretilmeli ve gençlerin medyayı faydalı yönde kullanmaları sağlanmalıdır. Ayrıca okullarda medya okuryazarlığı dersi tercih edilmeli ayrıca bu ders, derdi ve inancı olan donanımlı öğretmenler tarafından verilmelidir.

Madde Bağımlılığı
Hayatının sorumluluğunu almak istemeyen gençler, genelde boşluğa düşmekte ve düştükleri boşlukta bunalıma girerek kendilerini çeşitli madde kullanımlarıyla rahatlatmaya çalışmaktadırlar. Maalesef okulların yakınlarında dahi uyuşturucu madde satışları yapılmaktadır. Madde kullanımı yüzünden nice gençler geleceklerinden ve hayatlarından olmaktadırlar.

Sağlıklı bir aile ortamı ve istendik bir okul ortamı ile başarılı olan çocuklar ve gençler bu tür madde kullanımlarına da tevessül etmeyeceklerdir. Gençler toplumda kabul ve değer görmelidir. Böylece kendilerini, zararlı arkadaş gruplarına kabul ettirmek zorunda kalmayacak ve bu tür tuzaklara düşmeyeceklerdir.

Cinsel Dürtü Bozukluğu
Gençler arasında maalesef değerlerin zayıflamasıyla birlikte namus kavramı da zayıflamıştır. Zinanın büyük günahlardan olduğuna inanan genç, bu büyük günahtan uzak duracaktır. Fakat gerek yenilen-içilen hazır gıdalardaki koruma katkı maddeleri gerekse sürekli izlenen cinsel içerikli görüntü ve yazılar yüzünden cinsel dürtüler bozulmaktadır. Hem inanç zayıflaması hem de dürtü bozukluğu yüzünden gençler arasında cinsel ilişki yaşı düşmekle birlikte oranı da artmıştır.

Aileler küçük yaştan itibaren çocuklarının mahremiyeti konusunda dikkatli olmalı ve büyüdüğü zaman gençlik çağında cinsel değişimler ve cinsel hayat ile ilgili olarak gençlere rehberlik etmelidir. Bununla birlikte toplumsal değerler ve inanç değerleri, anlayacakları dil ve üslup ile gençlere aktarılmalıdır. Beyne giden yolun gönülden geçtiği bilinmeli, ikna metodu kullanılmalıdır.

Asosyallik/Sosyal Fobi
Sosyal kaygı bozukluğu veya diğer adıyla sosyal fobi, kişinin insanların arasında iken yoğun kaygı duyduğu, insanların olduğu ortamlardan veya insanlarla bir araya gelmekten kaçındığı, mecbur kaldığındaysa bunlara yoğun sıkıntı yaşayarak katlandığı klinik bir durumdur. 6
Günümüz gençliği, birey kavramının yayılıp sosyalitenin zayıflaması ile birlikte kendi dar âlemine çekilmiştir. Özellikle sosyal medya ve dijital oyunların yayılması ile birlikte, gençlerin bir kısmı toplumdan kopmuş ve asosyal hâle gelmiştir. Bu asosyal hâl zamanla sosyal fobiye dönüşerek gençler kendi aile ortamında bile bulunmamaya, bulunsa bile bundan dolayı sıkılmaya başlamıştır.

Gençlerin fıtratına uygun çalışmalar yapılarak, sosyal faaliyetler ile gençler asosyallikten kurtarılıp sosyal hayata kazandırılabilirler.

Kimlik Kargaşası
Kimlik kazanımı, insanın doğumundan itibaren şekillenen, özellikle 24 yaşlarına kadar elde edilen önemli bir kazanımdır. Toplumun değerleri bünyesinde oluşturulan istendik kimlik, kişinin yaşamı boyunca sosyal hayatta yer edinmesi için önemlidir.

Günümüz gençliği cinsel kimlik, sosyal kimlik, biyolojik kimlik gibi kimlik kargaşaları ile kişilik problemi yaşamaktadırlar. Özellikle “toplumsal cinsiyet eşitliği” kavramıyla kadın ve erkek kimliği ciddi anlamda hasar görmüş bu durum kimlik kargaşasına yani bunalımına sebep olmuştur. Her ne kadar bazı çevreler “toplumsal cinsiyet adaleti” gibi kavramlar kullansa da kastedilen mana benzer olması sebebiyle, toplumsal cinsiyet kavramı yayılmaya devam ederek insan kimliğine ciddi zarar vermeye devam etmektedir. Gençler bu gibi maruz kaldıkları problemlerden dolayı kimlik bunalımı yaşamaktadırlar.

Din, ahlak, karakter ve cinsiyet gibi unsurlar kimliği oluştururken yanlış kavramların kullanımı kimliği bunalıma sürüklemektedir. Her cinsiyetin kendi alanında değerli olduğunu ve bir cinsiyeti diğer cinsiyetle kıyaslamanın yanlış olduğunu kabul etmeli ve gençlerimizi bu kimlik bunalımından kurtarmalıyız.

Psikolojik Sorunlar
Gençler daha ilkokul yıllarından itibaren algı ve muhakemenin zayıflaması sonucunda davranış bozuklukları yaşayabilmektedir. Gençlik yıllarına geldiklerinde ise bu davranış bozuklukları çözülmediği takdirde kişilik bozuklukları yaşayabilmekte ve psikolojik bunalımlara girebilmektedirler. Gelecek kaygısı, sorumluluk almak istememe, çalışma yükünün altına girmekten kaçma, kolay kazanma gibi sebeplerle çalışmayan genç, geleceğini inşa etme problemi yaşayabilmekte ve bu sebeplerle bunalıma girebilmektedir. Yine sosyal hayattan kopan gençler yalnızlaşmakta ve yalnızlığın vermiş olduğu bunalımı derinden yaşayabilmektedirler.

Psikolojik iyi oluş ve psikolojik sağlamlık üzerine çalışmalar yapılmalıdır. Gençlere bu yönde kazanımlar sağlanmalı ve sorunlar tespit edilerek çözüme kavuşturulmalıdır.

Şiddete Meyil
Gençlik sorunlarından bir tanesi de şiddete meyildir. Küçükken ailesinden ya da okulda öğretmeninden şiddet gören bir çocuk, büyüdüğü zaman kendisi de şiddet uygulayabilmektedir. Bununla birlikte sosyal medya, film ve dizilerde şiddet içerikli sahneler izleyen çocuk ya da genç, zamanla kendisi de şiddet uygular hâle gelebilmektedir.

Gençleri, şiddetin her türlüsünün insana zarar verdiği şuuruna vardırmalı ve gençliği şiddet ortamından uzak tutarak empati ve diğerkâmlık duygularını geliştirerek muhafaza etmeliyiz.

Öğrenilmiş Çaresizlik ve Aşağılık Kompleksi
Son iki yüzyıldır büyüklerimiz öğrenilmiş çaresizliği öğrenerek gençlerimize de öğrettiler. Böylelikle kendisine güvenmeyen, cesareti olmayan bir gençlik yetiştirildi. “Ben başaramam” mantığı ile harekete ve faaliyete geçen bir genç elbette başarılı olamaz. “İnsan için çalıştığının karşılığı vardır” ayeti gereği gençlere çalışma şuuru verilmelidir. “Hayat bir faaliyet ve harekettir. Şevk ise matiyyesidir.” (Nursi, Münazarat).

Kendini yetersiz gören yani aşağılık kompleksine kapılan gençlere tarihimizden örnekler okutulmalı, ecdadının ne yaptığını görmesi sağlanarak kendisi de bunun için gayret eder hâle getirilmelidir.

Öğrenilmiş çaresizlik ve aşağılık kompleksinden kurtulamayan bir gencin, hayatta ayakta kalması ve başarılı olması mümkün değildir.

Sorumsuzluk
Sorumluluk farklı yaşlarda, farklı şekillerde kazandırılabilir. Çocuğa, doğumundan itibaren hazırbulunuşluğuna uygun sorumluluklar verilmelidir. Özellikle ilkokul ve ortaokul, sonrasında lise yaşına gelince yaşına uygun görevler verilmelidir. Günümüzde çocuğuna sorumluluk vermeyen anne babalar, onlara ileride çok daha büyük problemler yaşatmaktadır. Mesela ilkokul çağındaki bir çocuk kendi odasını toplama sorumluluğunu kazanamayınca, ileride karı-koca olma sorumluluğu, çalışma sorumluluğu ve sosyal hayatta alması gereken sorumlulukları da yerine getiremeyecektir.

Çocuğa disiplin verirken sorumluluklarını hatırlatmanın yanı sıra meziyetlerinden de söz edilmelidir7. Gençlere yeteneklerine ve yaşlarına uygun sorumluluklar verildiği takdirde, onlara ileriki yaşlarında olumlu bir kimlik ve kişilik kazandırılmış olacaktır.
Özellikle Nebevî eğitim yöntemleri ile gençlik yetiştirilmelidir. Bunalımdan çıkış yolu ancak fıtrat eğitimindedir8. Peygamberimizin eğitimindeki ilkelerden bazıları şöyledir: Merhamet, örnek olma, sorumluluk verme, öğrenmeye/öğretmeye teşvik, tedricî (aşamalı) eğitim, odaklama/odaklanma, beden dili, kapsayıcı olmak, ihtiyaç odaklı eğitim, hitabet, denge, hatırlatmada süreklilik, Allah rızasını gözetmek.

Sonuç
Medeniyet ancak yetişen bir gençlik ile kurulur ve gençliğin kendi medeniyet kodlarından uzaklaşması ile de yıkılır. Gençlik medeniyettir. Gençlik gelecektir. Geleceği şekillendirmek ve inşa etmek ancak gençliği ihya etmek ile olacaktır.

Farklı alanlarda çalışan uzmanlar tarafından, gençliğin sorunları araştırılmalı ve sebeplere inerek çözümler üretilmelidir. Eğitimden aileye, sağlıktan çevresel faktörlere, medyadan beşeri faktörlere ciddi araştırmalar sonucunda gençlik problemleri çözülmelidir. İnsan, bütüncül bir varlık olması sebebiyle ancak bütüncül araştırmalar sonucunda anlaşılabilir. Problemleri çözüme kavuşturularak sağlıklı bir toplum inşa edilebilir.

Elbette farklı gençlik problemleri olmakla birlikte, bir kısmını özetle dile getirdiğimiz bu gençlik sorunları çözüme kavuşturulduğu takdirde vatan, millet, ümmet ve dahi insanlığa faydalı bir gençlik yetiştirmiş olacağız. Unutulmamalıdır ki gençliği olmayan bir davanın geleceği olmaz.

Kaynakça
1) Kalkan, A. Başarılı Çocuk Eğitiminde Ailenin Rolü Arık Yay. Adana, 2018. 2) Salih, A. Gerçek Tıp, Yitik Şifa Yay. 19. Baskı, İstanbul, 2017. 3) Nursi, B. Tarihçe-i Hayatı, Envar Neşriyat, İstanbul, 2017. 4) Köroğlu, E. Klinik Psikopatoloji, HYB Basım Yayın, Ankara, 2016. 5) Kalkan, A. Teknoloji Bağımlılığı ve Bilinçli Medya Kullanımı, Ensar Yay. İstanbul, 2021. 6) Özdel, K. Sosyal Fobiden Hayata Yolculuk, Epsilon, 1. Baskı, 2021. 7) Saygılı, S. Ergenlik Sorunları, Elit Kültür, 43. Baskı, İstanbul, 2015. 8) Çetin, D. Beka Yayınları, İstanbul, 2022.

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?