Geçmişten günümüze insanoğlunun yaşadığı her dönemde gençlik ve gençler sürekli önemli bir yere sahip olmuştur. Asr-ı Saadet dönemindeki gençlere baktığımızda kimisi tek başına bir şehrin hidayetine vesile olmuş, kimisi vahiy kâtipliği yapmış, kimisi de koca ordulara komutanlık etmek gibi çok önemli vazifeler üstlenmişlerdir. Aynı şekilde çağ açıp kapatan hükümdar henüz yirmi birinde bir gençtir. Bu ve buna benzer örnekleri çoğaltmak elbette mümkün.

Efendimiz (s.a.v.)’in “beş şey gelmeden önce beş şeyin kıymetini bilin” hadisinde buyurduğu gibi, ihtiyarlık gelmeden önce gençliğimizin kıymetini bilmemiz gerekiyor. Hayatımızdaki başarılarımıza veya başarısızlıklarımıza bakıldığında şu net bir şekilde görülür: Gençliğini verimli geçiren, tembellik etmeden çalışan kişiler başarıyı elde etmişlerdir. Gençlik bu derece önemliyken acaba gençlerimiz gençliklerinin kıymetini gereği gibi biliyorlar mı? Maalesef, bu soruya gönül rahatlığıyla ‘evet’ diyemiyoruz. Bunun birçok nedeni var şüphesiz. Arkadaş çevresi, televizyon, internet… Bu saydığımız ve daha da sayabileceğimiz sebepler arasında, adeta geçlerimizin zamanlarını kemiren ve genç kardeşlerimizin gençliklerinin heba olmasına yol açan en önemli sebep belki de internet ve sosyal medya bağımlılığıdır.

Bu noktada bazı istatistiksel bilgiler vermek yerinde olacaktır. TÜİK’in verilerine göre 2021 yılı itibariyle Türkiye’de internet bağlantısı olan ev oranı % 92. Gerçekten büyük bir oran. Yine Türkiye’de Google’nin verdiği bilgilere göre ülkemizde 2021 yılında en fazla aranan beş isim sırasıyla şöyle: Mesut Özil, Ebrar Karakurt, Mahmut Özer, Burak Elmas ve İrfan Can Kahveci.1 Bu isimlerin kim olduklarına bakarak milletimizin nelere meyilli olduğuna dair bir yorum yapabiliriz. Toplumun genelinin verileri böyleyken sadece gençlerin ne durumda olduklarını tahmin etmek çok da zor olmaz herhâlde.

İnternet ve sosyal medya bağımlılığı, anne babalara, eğitimcilere, kısacası kime sorarsak soralım herkesin muzdarip olduğu bir konu. Özünde kötü olmayan internet ve sosyal medya platformları amacı dışında ve gereğinden fazla kullanıldığında tamiri çok güç olan olumsuzluklara sebebiyet vermektedir.

Çevremizdeki gençlerin çoğunu Youtube’de video izleyerek, Tiktok’ta video çekerek ya da izleyerek görmekteyiz. Bu, öyle bir hâle geldi ki artık gençler sosyal medyayla yatıp kalkar oldular. Özellikle Tiktok, gençleri ahlaki yönden olumsuz etkilemektedir. Bir genç, geçen ramazanda iftar vakti balkona koyduğu hoparlöre verdiği ezan sesiyle insanların vaktinden önce oruçlarını açmalarına sebebiyet verdi. Bunu da Tiktok’ta birkaç beğeni almak uğruna yaptı ne yazık ki. Kimileri de sosyal medyadaki takipçi sayısının fazla olmasıyla övünüyor ve bunu adeta bir üstünlük göstergesiymiş gibi görüyor. Hatta bazıları bu işi o kadar abartıyor ki ücret karşılığında sosyal medyada kendisine takipçi temin ediyor. Kur’an’ın ifadesiyle “çoklukla övünmek” bizi buralara kadar getirdi. Bu işin sonu nereye varır bilinmez.

Gerçek hayatta insanların nasıl özel alanları varsa ve bunlara müdahale hakkımız yoksa, aynı durum sosyal medya platformlarında da söz konusudur. İnsanların mahrem bilgilerini paylaşmak, onların bilgisi olmadan hesaplarına girip onların adına paylaşımlarda bulunmak ve buna benzer gayrı meşru durumların hepsinin kul hakkı olduğunun şuurunda olmamız gerekir. Yaptığımız her hâl ve hareketten ve konuşmalarımızdan nasıl sorumluysak, sanal âlemde de yazdıklarımızdan, beğenilerimizden vs. öylece sorumlu olduğumuzu unutmamamız gerekiyor.

Burada gençlere bir virgül koyup biz yetişkinlere değinmekte fayda var diye düşünüyorum. Nihayetinde bu gençler uzaydan gelmediler. Bunlar bizim çocuklarımız, kızlarımız, oğullarımız… Biz yetişkinlerin de internet ve sosyal medya kullanımımızın gençlerden aşağı kalır bir yanı yok. Evde çocuklarımıza “ders çalış, kitap oku” diyoruz ama bunu söylerken bile bazılarımızın gözü ekranda. Bunu gören çocuğumuz ve gencimizin gözünde inandırıcılığımız kalmıyor. Çünkü söylediklerimizden çok, yaptıklarımız onlarda iz bırakıyor. Hâl dilimizin sözlerimizi yalancı çıkartmamasına azami dikkat göstermemiz gerekiyor. Ebeveynler olarak bize büyük sorumluluklar düşüyor kuşkusuz. Çocuklarımızın her anlamda iyi bir birey olmasını istiyorsak -ki istiyoruz- çocuklarımızı bu mecrada yalnız bırakmamamız gerekiyor. Sosyal medya okur-yazarlığımızı geliştirmeli, bununla ilgili uzman kişilere başvurmalı ve bu konuda yazılan kitaplardan faydalanmalıyız. Tüm bu çalışmalar, bizim için ve geleceğimiz olan gençlerimiz için hayati öneme sahiptir.

Dijital çağda yaşıyoruz. Hâliyle bilgisayardan, internetten, sosyal medyadan uzak durmaya çalışmak mümkün değil. Gençlerimiz ve dahi yetişkinlerimizden beklenen de bunları hayatlarından çıkartmaları değil, bunlarla hayatlarına devam etmeleridir. Ancak bunu yaparken sınırsız bir özgürlük alanımızın olmadığını bilmek, kişilerin hak ve hukuklarına riayet etmemiz gerektiğini unutmamak gerekiyor. Son olarak her hâlimizi gören ve bize şah damarımızdan daha yakın olan Rabbimize hesap vereceğimizi de aklımızdan çıkartmamak gerekiyor.

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?