Esselâmu aleyküm aziz kardeşim,
Kutlu bir yolda olmak, sıkıntı çekilse de her zaman insana huzur verir. Dava erleri bu yolculukta tökezleseler de düşseler de yeniden kendilerini toparladıkları zaman yüreklerine büyük bir huzur dolar. Bu huzur; dirilişten, ayağa kalkmaktan, haykırmaktan, kendine gelmekten öte Allah’ın bu kutlu davanın yiğit yolcularına sıra dışı bir hediyesidir.
Müslümanın dünyadayken karşılaştığı en büyük imtihanlarından biri, mal ve iktidarla imtihan edilmektir. Bugün ülkemizde birçok kişi, kendince müreffeh bir hayat yaşamakta; devletle, sistemle, rejimle karşılaşmakta, bu karşılaşmanın niteliğine göre kendine göre bir pozisyon almaktadır. Bu pozisyonun İslâmî olması en ideal olandır. Ama hayat her zaman idealize edilmiş bir formatta devam etmiyor. Modernite aygıtları konumundaki sistem ve rejimlerle olan ve gerçekten tahmin edilmedik bir tarzda gerçekleşen karşılaşmalar, bazen Müslümanın en fazla kendinden, itikadından, doğrularından taviz vermek zorunda kaldığı karşılaşmalar oluyor.
Özellikle devlet dairelerinde makam ve mevki ile imtihan edilen Müslüman fertler yanında maddi-ekonomik sermayesi yükselmiş Müslüman karakterler, yukarıda bahsedilen modern karşılaşmalarda kendilerince yeni bir dil geliştirmektedir. Bu dil, çoğu zaman “reform, modernite, çağdaş, değişim, moda” gibi kavramlarla beraber işlenmekte ve bir meta olarak çok hızlı bir şekilde tüketilmektedir.
İktidarlar ele geçirilirken büyük liderlerin kendi kültürel karakterlerinden, medeniyet nitelik-algılarından vazgeçmedikleri görülmüştür. Fetih sayfalarıyla dopdolu olan İslâm tarihinde bu liderlerden biri olan Fatih’in bir nisan günü donanması İstanbul surlarının önüne gelmiştir. Ayrıca nisan ayı Hz. Hasan, Mimar Sinan, I. Abdülhamit, Halil Cibran, Turgut Özal, Muhammed İkbal, Cehar Dudayev’in vefatlarına şahitlik etmiştir. Bu şahsiyetler de içinde yaşadıkları çağa mesajlarını iletmeye çalışmışlar, bütün kurulu düzenlere direnmeye çalışmışlardır.
Yakın zamanda Yeni Zelanda’da fundemantalist bir Hıristiyan, Cuma günü iki ayrı camide namaz kılan Müslümanların üzerine ateşli silahlarla saldırmış, saldırı neticesinde 50’den fazla masum Müslüman kardeşimiz şehit olmuştur. Hıristiyanik Batı medeniyetinin yetiştirmiş olduğu canilerden biri olan bu Hıristiyanın en şiddetli şekilde cezalandırılmasının bu tür vakaları tekrarlamayı düşünen sapık fikirli katiller için caydırıcı olacağını düşünmekteyiz. Ama gelişmeler ve Batı dünyasının tepkilerinden bu olayın da basit bir adlî vaka olarak değerlendirileceği anlaşılmaktadır.
Bilinmelidir ki, tarih Müslümanların kendilerine yapılan hiçbir canice saldırıyı karşılıksız bırakmadığının örnekleriyle doludur. Önümüzdeki süreçte Müslümanlar, en güzel şekilde onlara karşılık verme iradesini göstereceklerdir. Öte yandan Türkiye’de ezanı susturmaya, önden giden atlıların şehadetlerinin işareti olan şerefli bayrakları ve şanlı Peygamberî sancakları indirmeye çalışan mihraklar, ara ara bu niyetlerini belli etmektedir. Bilinmelidir ki, Allah’ın nurunu söndürmeye hiçbir sapık fikirli şer şebekesinin gücü yetmeyecektir. Anadolu insanı doğusu-batısı, Kürdü-Türküyle İslâm mayasıyla yoğrulmuştur. Anadolu insanı misafirperverliğiyle, sağduyusuyla, sebatıyla antiislamist ve İslamofobik her türlü saldırıya engin yüreğiyle karşılık vermeyi başarmıştır, bundan sonra da başarmaya devam edecektir.
Aziz Kardeşim! Davet Mektebi’nin önümüzdeki Mayıs sayısının dosya konusu RAMAZAN olarak belirlenmiştir. Ramazan, kupkuru gönüllere bir su damlası, çatlamış yüreklere bir merhem, bütün manevi dertlere dermandır. Bütün emperyalist, sömürgeci, sapkın ve şeytanî saldırılara karşı gücümüz yettiğince maddi ve manevi karşılık vereceğimiz ve hazırlık yapacağımız bir Ramazan temennisiyle bu ayın bütün insanlığa barış, huzur getirmesini ve kardeşliğimizi pekiştirmesini Cenabı Allah’tan niyaz ederiz.