Öğrenme ve öğretme, hayat boyu devam eden bir süreçtir. Günlük hayatta ebeveynler çocuklarına, meslek erbapları çıraklarına, öğretmenler öğrencilerine sürekli bir şeyler öğretmeye çalışırlar. Ancak her öğrenme eğitsel bir değer taşımayabilir. Eğitsel bir değer taşıması için planlı, programlı, işin uzmanı tarafından ve belli bir ortamda gerçekleşmesi gerekir. Bu konuda rehberlik eden, süreci yöneten, öğretme işini bilfiil yerine getiren kişi olarak öğretmenin, mesleğini karakteri haline getirmesi gerekir. Hayat boyu öğrenmeyi kendine şiar edinen öğretmen, öğretme gayretini hakkıyla yerine getirme yoluna girmiş olur. Öğretmen; Resûlullah’ın, “İnsanların hayırlısı, insanlara faydalı olandır.”1 hadisini kendisine düstur edinip insanlara faydalı olmanın, problemlere çözüm sunmanın huzurunu yüreğinin derinliklerinde hisseder.

Literatürde, ideal bir öğretmenin, öğretme fiilini yerine getirebilmesi için bir takım kişisel ve mesleki yeterliliklere sahip olması gerektiği tespit edilmiştir. Öğretmenin; anlayışlı olma, öğretmeye karşı ilgili olma, duygusal anlamda dengeli olma, özgüven, hoşgörü gibi kişisel özellikler ile saygı, dürüstlük, liderlik gibi sosyal özelliklere sahip olması gereklidir. Mesleki olarak da genel ve alan bilgisi ile gerekli öğretim teknikleri bilgisine yani pedagojik formasyona sahip olmalıdır. Bu yeterlilikler öğretmeni, yaptığı işi meslek olarak yapma yetkinliğine eriştirir ve işini profesyonel olarak yapma imkânı sunar. Öğrencilerin ihtiyaçlarını anlayıp aralarındaki bireysel farklılıkları iyi bir şekilde analiz ederek gerekli öğretim metotlarını kullanması, etkin bir eğitim-öğretim ortamı oluşturur.

Literatürün yanı sıra genel anlamda öğretmenlikte gerekli olan en önemli özellikler insan sevgisi, yaşam boyu öğrenme, yaşantı ile ispat ve çevresine tesir etmektir. Bu özellikleri taşıyan, yani yaratılanı yaratıcıdan ötürü seven, yaşamı boyunca öğrenmenin gerekliliğine inanan ve bu konuda gayret gösteren, öğrendiklerini yaşamında tatbik eden ve çevresindekilere örnek olarak etki bırakma gayretinde olan herkes, öğretmenlik mesleğini fiili olarak icra ediyor demektir. Bir öğretmen; öğrencilerine sevgi nazarı ile bakabiliyorsa hem kendini sevdirir hem de öğrettiği konuları sevdirmiş olur. O öğretmenin lügatinde “ceza” diye bir kavrama da gerek kalmaz. Eğitim-öğretim ortamı ancak bu şekilde idealleşebilir. En ideal ortamda bile elbette istenmeyen durumlar zuhur edebilir. Neticede insanın olduğu her ortamda farklılıklar, çeşitlilikler olabileceği için sorunlar, anlaşmazlıklar da olabilir. Ancak özelliklerini anlattığımız ideal öğretmen, sorunları yapıcı bir şekilde çözebilir. Çünkü onun bir gayesi de gönüllere dokunabilmek, birlikte yaşamanın inceliklerini öğretmek ve sorunlara yapıcı çözümler sunabilmektir. Ayrıca öğretmen; değişen ve gelişen çağın gereği olarak sürekli kendini geliştirmeli, öğrencilerini de çağlar üstü bir bakış açısına sahip olacak donanımda yetiştirmeye gayret etmelidir.

Öğretmenlik çok sayfalı kitapları ezberlettirmek değil, öncelikle hayatın bilgisini öğretmektir. Öğrencilere hayatta karşılaşılabilecek zorluklar ve bu zorluklarla mücadele yöntemlerinin anlatılması, daha işlevsel bilgilerinin sunulması, eğitimin temel amaçlarına ulaşmasını da sağlayacaktır.

Öğretmenlik, sadece bakanlığın ataması ile kazanılan bir vasıf değildir. Özel kurumlarda, sivil toplum kuruluşlarında, Kur’an kurslarında görev yapan, hayatını ilme adamış nice hocalar bu vasfı en güzel şekilde yerine getirmektedirler. Bu işin önemi ile alakalı en güzel sözlerden biri de Hz. Ali’nin, “Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum.” sözüdür. Bir insana, hayata, okumaya, derse dair bir bilgi öğretildiğinde o kişinin hayatında bir farklılık meydana getirilmiş olunur. Bu farklılık, öğretilen kişi için hayatında olumlu gelişmelere vesile olacak kıymete haizdir. Bu nedenle Hz. Ali, kendine değer kazandıracak kişinin karşılığının, o kişinin ihtiyaçlarını görüp hizmetkârlığını yaparak ödenebileceğini ifade etmektedir. Elbette bu görevi yüreklere dokunup hayatı güzelleştirme amacı taşıyarak ve Allah’ın rızasına ulaşmayı hedefleyerek yapan bir öğretmen böyle bir karşılık beklemez. Hz. Ali’nin ifadesinden, öğretmene duyulması gereken saygının önemini anlıyoruz.

On yıllık öğretmenlik tecrübemde, öğretmenliğin gerçekten sevgi işi olduğuna ve içinde insan sevgisi olmadan bu işin yapılamayacağına kanaat getirdim. Öğrencinin kişiliğini olduğu gibi kabullenerek eksiklerini tamamlama, doğruya yöneltme ve zihinlerindeki açlığı giderme kaygısı, öğretmene geceleri uykuları kaçıracak kadar sorumluluk yükleyen bir durumdur. Bu sorumluluk öğretmenin hem kendine hem topluma hem ülkeye hem de dünyaya katkı sağlayacak kadar önem arz etmektedir. Kendini değiştirdikçe dünyanın değişeceğine inanan gençler yetiştirmek, her fırsatta hakikati haykıran öğretmenlerle mümkün olacaktır.

Dili, dini, ırkı, mezhebi ne olursa olsun, yaratılmış her varlığa sevgi nazarıyla bakan ve bakılması için gayret eden öğretmenlere; suç işlenme oranlarının arttığı, nefretle bakan gözlerin, sevgiye muhtaç gönüllerin, toplumda yaşanan ahlaki çözülmelerin günbegün arttığı bu dönemde çok daha ihtiyaç vardır. İdeal öğretmen, bu ihtiyacın farkında olmalı ve toplumda gidişatı hayra tebdil edecek adımları bir an önce atmalıdır. Sınıftaki öğrencilerin çok azına ulaştığını düşünse de gayreti elden bırakmadan iyiye yöneltmeye, sevgi tohumları ekmeye, bilgi aşılamaya devam etmelidir. Ekilen tohumların meyvelerini görmek belki de nasip olmayacaktır fakat Yüce Allah gayretleri karşılıksız bırakmayacaktır. “Hayra vesile olan, hayrı yapan gibidir.”2 hadis-i şerifinin işaret ettiği gibi öğretilen her iyi davranış öğretmenin sevap hanesine de yazılacak ve hayra yönelten öğretmen belki de ahirette hiç beklemediği sevaplarla karşılaşacaktır. Burada önemli olan husus, öğretmenin yaptıkları için öğrencilerinden, velilerinden, kurum idaresinden hiçbir karşılık beklememesi; yaptıklarını sadece Allah için yapmış olmasıdır. “Gayret bizden, takdir Allah’tan!” diyerek yola çıkmalı ve hayat boyu sürecek bu süreci hakkıyla tamamlamak için gereken yapılmalıdır. Allah gayretlerimizi katında kabul buyursun, öğretme işini görev bilen herkesin niyetini halis eylesin.

Kaynakça
1) Buhârî, Mağâzî, 35. 2) Tirmizî, İlm, 14.

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?