Rabbimiz dünyayı insanoğlu için hazırlamış ve insanı yeryüzüne halife kılmıştır. İnsanoğlu dünya semasına indirildiği andan itibaren çevre ile bir etkileşim hâlinde olmuş ve yeryüzündeki her şey Allah’ın izni ile insanın emrine verilmiştir. Rabbimizin gökten indirmiş olduğu yağmurla su ihtiyacımızı karşıladığımız gibi aynı zamanda ekinler, zeytinlikler, hurmalıklar, üzüm bağları ve çeşit çeşit meyveler de yetiştiririz.

Kur’ân-ı Kerim’de Rabbimiz hayvanların yaratılması ile ilgili olarak “Hayvanları da yarattı. Onlarda sizin için bir ısınma ve birçok faydalar vardır. Hem de onlardan yersiniz.” (Nahl, 5) “Hem binesiniz diye, hem de süs olarak atları, katırları ve merkepleri de yarattı. Bilemeyeceğiniz daha nice şeyleri de yaratır.” (Nahl, 8) buyurmuştur. Denizlerle ilgili olarak ise “O, taze et yemeniz ve takınacağınız süs eşyası çıkarmanız için denizi sizin hizmetinize verendir. Gemilerin orada suyu yara yara gittiğini görürsün. (Bütün bunlar) O’nun lütfundan nasip aramanız ve şükretmeniz içindir.” (Nahl, 14) buyurmuştur. Bu ayetlerde görüldüğü üzere yeryüzü ve üzerindeki her şey insan için yaratılmıştır.

Bu nimetlerin şükrünü hakkıyla eda edebilmek için çevremize emanet nazarı ile bakmamız gerekmektedir. Emanete hakkıyla sahip çıkılmaması, doğanın hor kullanılması, tahrip ve israf edilmesinin bedelini yine biz insanlar ödeyeceğiz.

Günümüzde nüfusun artması ve sanayileşmenin hız kazanması ile insanoğlu sınırlı dünya kaynaklarını sınırsızmış gibi, bilinçsiz ve kendi çıkarları doğrultusunda kullanmaya başlamıştır. İçinde bulunduğumuz çağın hastalıklarından biri olan israfa varacak kadar tüketim çılgınlığı, buna bağlı olarak üretimin gereğinden fazla artırılarak doğal kaynakların hunharca harcanmasına ve yok olmasına sebep olmaktadır. Oysa Rabbimiz bizleri her konuda olduğu gibi israf konusunda da uyarmaktadır: “Asmalı asmasız bağları ve bahçeleri, çeşit çeşit renk ve tatlarda hurmaları ve ekinleri, zeytinleri ve narları, kimi bakımdan birbirine benzer, kimi bakımdan benzemez biçimde yaratıp yetiştiren Allah’tır. Ürün verdikleri zaman onların ürününden yiyin; mahsulün biçilip toplandığı gün fakirlerin hakkını verin. Fakat israf etmeyin. Çünkü Allah, israf edenleri sevmez.” (En’âm, 141)

Bizler Allah’ın buyruklarını umursamazsak bu durumdan yine bizler zarar göreceğiz. Nitekim Rabbimiz bizleri bu konuda uyarmaktadır. “Allah’ın buyruklarını umursamayan şu insanların yaptığı hatalar yüzünden karada ve denizde fesat ortaya çıktı, nizam bozuldu. Doğru yola ve isabetli tutuma dönsünler diye Allah, yaptıklarının bazı kötü neticelerini onlara tattırır.” (Rûm, 41) Oysa Rabbimiz Rahmetinin bir göstergesi olarak bizlere kitabında dengeyi bozmamamız gerektiğini “Göğü Allah yükseltti ve mizanı O koydu, sakın dengeyi bozmayınız!” (Rahman, 7-8.) ayetleri ile bildirmiştir. Bu ilahi emre kulaklarımızı tıkayıp onu dinlemememiz neticesinde, ormanlarımızı yok ediyor, su kaynaklarımızı sınırsızmış gibi kullanıp tüketiyor, plastik atıklarımızı gelişigüzel doğaya atıyor, doğada yaşayan hayvanların yaşam haklarını elinden alarak vb. birçok sorunların ortaya çıkmasına sebebiyet veriyoruz.

Oysa insan, yaratılışındaki güzelliğini çevresine yansıtarak insanlara, hayvanlara, bitkilere ve hatta cansız varlıklara bile iyi davranmalı, onların haklarını korumalıdır. Bu şuurda olan insan, dağları, kırları, ovaları, suları, havayı kısacası doğayı kirletmez ve başkalarına zarar verecek şeylerden kaçınır. Bilinçli insan bu dünyanın ve üzerinde bulunan her şeyin birer emanet olduğunun farkına varandır ve Rabbimizin emanetine sahip çıkar.

Peygamberimiz ormanlık alanların oluşturulmasını teşvik etmiş, “Kim buradan bir ağaç kesecek olursa onun karşılığı bir ağaç diksin.”1 “Elinizde bir ağaç fidanı varsa, kıyamet kopmaya başlasa bile eğer onu dikecek kadar vaktiniz varsa, mutlaka dikin.”2 “Her kim yerine yenisini dikmeden bir sidre ağacını kesecek olursa, Allah ona cehennemde bir yer hazırlar.”3 gibi birçok hadiste ağaca ve yeşilliğe verdiği önemi göstermiştir.

Yeryüzünde yaşayan hayvanlara karşı gösterilmesi gereken şefkat, merhamet ve nesillerinin korunması konusuna hassasiyet göstermiş ve hayvanlara kötü muamelede bulunanları sert şekilde uyarmıştır: “Merhamet edene Allah da merhamet eder; yerdekilere merhamet edin ki, göktekiler de size merhamet etsin”4, “Bu dilsiz hayvanlar hakkında Allah’tan korkun”5 şeklinde uyarılarda bulunmuş, devesini aç bırakan bir kişiyi Allah’tan korkmamakla suçlamış, yaptığının yanlış olduğunu söylemiştir. 6

Peygamberimiz, suyun tasarruflu kullanılması konusunda da gerekli uyarıları yapmıştır. Öyle ki sahabelerini abdest aldıkları suyu israf etmemeleri konusunda dahi uyarmıştır: “Peygamber (s.a.s.), abdest almakta olan Sa’d’ın (r.a.) yanına uğradı ve ona, “Nedir bu israf?” dedi. “Abdestte israf olur muymuş?” diye soran sahabiye Hz. Peygamber (s.a.s.), ”Evet, sen bir akarsuyun kenarında bulunsan bile (israf etmemelisin)” buyurmuştur.”7 Abdest alınırken bile fazla su kullanılmasının mekruh kılınması ve suyun israf edilmemesi hadisi, bize, çevremizi korumak adına çok önemli bir ders vermektedir.

Kaynakça
1) Bayrakdar, İslam ve Ekoloji, s. 51. 2) Buhârî, el-Edebu’l-Müfred, 168. 3) Ebû Davud, Edeb, 158, 159. 4) Ebû Dâvûd, Edeb: 58 5) Ebû Dâvûd, Cihâd: 44 6) Ebû Dâvûd, Cihâd, 44. 7) İbn Mâce, 425

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?