Samimiyet ve ihlâs Allah’ın rızasını kazanmak için ayrılmaz iki bütündür. Günümüzde birçok kavramın içinin boşaltıldığı gibi ihlâs ve samimiyetin de içi boşaltılmış durumda. Her şeyin özünü oluşturan temel, ihlâs ve samimiyettir. Nitekim Allah’a karşı samimiyet ve ihlâs kullara karşı muhabbetimizi de etkiler. Çünkü Allah’a karşı olan teslimiyetimiz insanlara, fikirlerine, düşüncelerine olan bakış açımızı da etkiler. Örneğin Allah’ın razı olduğu bir şeyi yapmaları bizi memnun eder ama Allah’ın razı olmadığı bir durum ile karşılaşınca o insana bakış açımız ve duruşumuz elbette samimiyetimizi ortaya çıkarır. Bu yüzden samimiyet ve ihlâsı iyi bilmeli, ona göre hareket etmeliyiz.

Samimiyet; insanın içi ile dışının bir olması, kendisini olduğundan farklı göstermeye çalışmadan açıkça ortaya koymasıdır. Kalplerde yaşanmadığı sürece hiçbir taklidinin yapılamamasıdır. İhlâs ise şirk, riya, kötü duygu-düşüncelerden, batıl inançlardan her türlü kibir, haset ve çıkardan uzak sadece Allah’ı razı etme çabasıdır. Elbette her işimizde Allah’ı razı etmek için ihlâs ve samimiyet ile çalışmalı; bu ihlâs ve samimiyeti devam ettirmek için de sürekli muhasebe etmeliyiz. Bir hadis-i şerifte Efendimiz (s.a.s.) “Dininde ihlâslı ol! Böyle yaparsan az amel bile sana kâfi gelir.”1 buyurmuşlardır. Bu hadiste de görüyoruz ki çok olan değil, az da olsa ihlâslı olan, kurtuluş için kâfidir.

Yaptığımız amel ve işe ehil olmamız, o işin fıkhını bilmemiz, samimiyet ve ihlâsımız açısından elbette önemlidir. Çünkü bir işe ne kadar ehil isek o kadar severek ve karşılığını yalnızca Allah’tan umarak yaparız. Fıkhını bilmediğimiz işler bizim için zarardan başka bir şey doğurmaz. Yine bir başka hadis-i şerifte Efendimiz (s.a.s.) “Allah (c.c.), ancak samimiyetle sadece kendisi için ve rızası gözetilerek yapılan ameli kabul eder.”2 buyurmuşlardır.

Bir ayet-i kerimede de bu konu ile ilgili güzel bir örnek bulunmaktadır: “Kurbanların ne etleri ne de kanları Allah’a ulaşır. Allah’a sadece sizin ihlâs ve samimiyetiniz ulaşır.”3
Buradan da anlaşılıyor ki ihlâs ve samimiyet olmadan yapılan bütün ameller tehlikeye düşüyor. Bugün öyle bir zemindeyiz ki imanı kalpte tutmak kor ateşi elde tutmaktan çok daha zor. Sosyal medya ve getirileri üzerinden insanların samimiyetini gösterme çabası; ihlâssızlık, riyâkarlık, teslimiyetsizlik hastalığına tutulmaya sebebiyet veriyor ve böylece insan en küçük bir imtihanda hemen isyana düşebiliyor.
Sosyal medyada sadece özel hayatı değil aslında Allah ile kurulan bağı da gösterme çabası içerisine girmeye çalışan bir toplum haline gelmiş durumdayız. Burada samimiyeti, ihlâsı ve teslimiyeti gözden geçirmeli, imanımızın ne kadar tehlikede olduğunu görmeliyiz.
Dualarımız, etkilendiğimiz yazılar, sözler, ayetler aslında ruh halimizi ele veriyor. Sosyal medyadan paylaşılan bir duadan neyi istediğimiz, nasıl bir yol hayal ettiğimiz, isteklerimizin ne doğrultuda olduğu anlaşılabiliyor ve bu da bizim Allah’a karşı olan teslimiyetimizi, samimiyetimizi ve ihlâsımızı tehlikeye düşürüyor. Çünkü bir şeyi ne kadar göstermeye çalışıyorsak burada yaptığımız eylemi gören, duyan oluyor. Hâlbuki dua yalnızca Allah’a arz edilen bir ameldir.

İnsanın riyadan, ihlâssız amellerden, teslimiyet yoksunluğundan uzak bir yaşam sürmemesi biraz zor. İşte bu yüzden gerçek bir teslimiyeti sağlayamadığımız için bu tür durumlarda gösterme çabası içerisine girip kendini Allah’a ifade ederken insanların onayını alma yanılgısına düşebiliyoruz.
Nasihatlerimizde dahi nasihate muhtaç olduğumuz şu devirde samimiyet, teslimiyet ve ihlâsımızı akıl ve kalp süzgecinden geçirmeden gerçek bir amelden bahsedemeyiz. Niyetler halis kılınmadan söylenenlerin, ihlâslı olmadan yapılan her hareketin yılan zehri gibi insanlığı zehirlediği bir çağda yaşıyoruz. Gösteriş müptelası birer kuklaya dönüşüyoruz. İnsanlık sanal bir âleme doğru yol alırken yavaş yavaş hem birbirine olan muhabbetini hem de Yaratan’a karşı olan teslimiyetini kaybediyor. İnsanlar ile güzel bir iletişim kurmak istiyor isek Allah ile olan bağımızın nasıl olduğunu, kimleri Allah için sevip sevmediğimizi anlamak ve bu nedenle de gerçek bir duruş sergilemek zorundayız.
“De ki, gönlünüzdeki duyguları saklasanız da açıklasanız da Allah hepsini bilir.”4
Bizim gönlümüzdekini biz dile getirsek de getirmesek de Allah en iyi bilendir. Bu yüzden ihlâs ve samimiyetimizi tehlikeye düşürecek her türlü eylemden uzak durmalı sadece Allah’ı razı etme çabası içerisine girmeliyiz.
Allah’ın rızasını gözetmeden yaptığımız her iş elimize yüzümüze bulaşacaktır. Biz, Allah’a, teslimiyet ve ihlâsla bağlandığımız zaman Allah’a hakkı ile güvenmiş oluyoruz.
“Her kim Allah’a güvenirse, Allah ona kâfidir.”5
Rabbim hepimizi ihlâslı, samimi kullarından eylesin.
Âmin.

Kaynakça
1) Hâkim, IV, 341 2) Nesai, Cihad, 24 3) Hac, 37 4) Âl-i İmrân, 29 5) Talak, 5.

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?