İslam’ın inşa ettiği örnek Müslüman toplumun sahip olduğu temel değerlere geçmeden önce başlıkta öne çıkan “Müslüman”, “Toplum” ve “Müslüman Toplum” kavramları üzerinde kısaca durmakta yarar vardır.

İslam, bütün peygamberlerin tebliğ ettiği dinin ortak adıdır. İlahi olan bu dinin özü, Allah’ın birliğini tanımak ve O’nun iradesine teslim olmaktır. İslam inancına sahip kimseye mü’min, bu inancın gereğini tam bir teslimiyetle yerine getiren kişiye de Müslüman denir.

Toplum, bireylerin bir araya gelmesiyle oluşan karmaşık örgütlenmelerdir. Canlı bir organizma olan bu örgütlenmenin amacı, insanın güvenliğini, mutluğunu ve refahını sağlamaktır.

Müslüman toplum ise İslam’ı kendine rehber edinen ve hayatın her alanında onun hükümlerine teslim olan toplumu ifade etmektedir.

İslam, kendisine teslim olmuş kişi ya da toplumlara dünya hayatı için mutluluk yollarını belirlerken uhrevi saadete de vurgu yapmaktadır. Bu cümleden hareketle, Müslüman toplumun temel özelliklerini ortaya koymaya çalışırken söz konusu olan iki alana (dünya-ahiret) sık sık dikkat çekilecektir.

Örnek Müslüman Toplum
1. Tevhid Eksenli Bir Toplumdur:
Tevhid, Allah’ın zatında, sıfatında ve fiillerinde eşsiz olduğuna inanmaktır. Kur’an-ı Kerim, bütün peygamberlerin insanları tevhide yani Allah’tan başka bir ilah olmadığına ve sadece O’na ibadet edilmesi gerektiğine davet ettiğini haber vermektedir.

Tevhid ilkesini benimsemiş İslam toplumunda en yüce otorite Allah’tır. İbadet sadece O’na yapılır ve yardım sadece O’ndan istenir. (El-Fatiha 2/5) Bütün iyilikler, O’nun rızasını kazanmak için yapılır. Yeminler, O’nun adına yapılır; (Müsned, II, 69) kurbanlar O’nun adı anılarak kesilir. (El-En’am 6/121) Sosyal problemlerin çözümü için de O’nun belirlediği ölçülere müracaat edilir.(en-Nisa 4/65)

Örnek Müslüman toplumu, Ulûhiyet Tevhidine ve Rubûbiyyet Tevhidine muhalif düşen her türlü düşünce, söz ve eylemden uzak duran bir toplumdur. Böyle bir toplumda putçuluğun ve hurafeciliğin her türlüsü reddedilmiş, vahyin önüne geçirilmeye çalışılan kültürel batıl uygulamaların önüne set çekilmiştir.

2. Vasat Bir Toplumdur:
Kur’an-ı Kerim’in bu nitelemesine (el-Bakara, 2/143) göre Müslüman toplum, aşırılıklar karşısında adil bir denge gözeten toplumdur. İnanç ve düşüncede orta yolu izler. Ne sırf ruhi bir hayata dalar ne de maddede boğulur. Bütün uygulamalarında da vasattır. Hayatı büsbütün duygu ve vicdanın emrine terk etmediği gibi tamamen ceza kanunlarına da bırakmaz. Bu toplumda kişisel vicdanlar eğitim ile yücelmiş, toplumun düzeni de yasal yaptırımlarla güvence altına alınmıştır.

Vasat kelimesinin bir karşılığı da adalettir. İnsanlığa şahit olan bu toplum, hukuk alanında olduğu gibi maddi olarak telakki edilen bütün ekonomik faaliyetlerinde de denge üzeredir. Müslüman bir toplumda, zekât müessesi sayesinde iktisadi farklılaşmanın uçlarda olmasına fırsat verilmez. Sistem, sosyal adalet üzere işlemektedir. Ferdi mülkiyete ve ticarete müsamaha edilirken sermayenin belli ellerde toplanması hoş karşılanmaz. (el-Haşr 59/7) Müslüman toplum bu yönüyle de orta yolu tercih eden bir toplum olarak, Kapitalist ve Marksist toplumlardan ayrılmaktadır.

3. Rahmet Toplumudur:
Bu toplumda en yüce değer, kişinin Allah’a olan yakınlığıdır. (el-Hucurât 49/18) Para, soy-sop, makam gibi imkânlar, tahakküm aracı olmadığı için kişinin özgürlüğü ve de mutluluğu söz konusudur. İslam toplumu, öfke toplumu değildir. Af toplumudur. Kısas gibi bir olguda dahi bu topluma bağışlamanın tavsiye ediliyor olması (el-Mâide 5/45) onun, ahlaki yönden üstün sıfatlara haiz olduğunu göstermektedir.

Müslüman toplumun inandığı Rab, rahmet sahibidir. (el-Kehf 18/58) O’nun görevlendirdiği elçi de mü’minler için rahmettir. (et-Tevbe,9/128) Zira o elçi, yetimleri korumayı, (el-Duhâ 93/ 9-10) anne ve babaya kanat germeyi, (el-İsra 17/23-24) büyükleri sayıp küçükleri sevmeyi, (Tirmizî, Birr, 15) komşulara iyilikte bulunmayı (el-Nisa 4/36) kısaca insanlara yarar sağlamayı öğütlemiştir. (Beyhakî, Şuab, VI, 117) O’nun insaniyet mektebinde yetişen fertler de rahmet ve huzur toplumunu inşa etmişlerdir.

4. Hayırlı Bir Toplumdur:
Müslüman toplumu hayırlı kılan ve onu dinamik tutan şartların başında Allah’a iman, iyiliği emretmek ve kötülüklerden sakındırmak gibi temel hususlar gelmektedir. “Celbu’l-mesalih, def’ul-mefasid” ilkesi, bu toplumun sıkı sıkıya bağlı olduğu bir ilkedir. Cemiyetin fertleri, söz konusu ilkeyi basiret üzere ayakta tutmayı görev olarak telakki etmektedir. Bu görev, sadece yöneticilere bırakılmaz. Toplumun her ferdi, bizzat ya da dolaylı olarak bu hayırlı işte pay sahibidir. Böyle olduğu içindir ki bu cemiyette kötülükler kök salamaz, faziletler de hiçbir zaman kaybolmaz.

5. Vahdeti Sağlayan Bir Toplumdur:
İslam toplumu yukarıda da geçtiği üzere tevhid toplumudur. Bireylerin inancını inşa eden tevhid, kalpleri birleştirir ve sosyal hayatta birlikteliği sağlar. Yüce Yaratıcının nimeti sayesinde kardeş olan bireylerden (Al-i İmran 3/103) müteşekkil toplumda, her türlü etnik ayrımcılık reddedilmiştir. İnsanların birbirinden farklı olan renkleri ve dilleri Allah’ın birer ayeti olarak kabul edilmektedir. (er-Rum 30/22) Herhangi bir anlaşmazlık ortaya çıktığında, Allah’ın kitabına ve Peygamberinin sünnetine başvurulmaktadır.

Örnek Müslüman toplumunda mezhep, meşrep gibi alanlarda görülen meşru ihtilaflar hoşgörü ile karşılanır; din gibi değerlendirilmez ve Müslümanların birliğine halel getirecek zeminlere taşınmaz.

6. Güven Veren Bir Toplumdur:
Müslüman toplumda kişinin canı, malı, inancı, aklı ve nesli koruma altındadır. Bu cemiyette ailenin ve hanenin mahremiyetine büyük önem verilmektedir. (en-Nur 24/27-28) Tecessüs haram kılınırken, zan üzere hürriyetten alıkoyma gibi eylemlere müsaade edilmemektedir.
Üretici, her türlü hileden uzak dururken ticaret ehli olan bireyler de itimat edilen kimselerdir. Bu toplum, düşmanına dahi güven vermektedir. Zira bu toplumun inancına göre savaşta kadınlara ve çocuklara dokunulmaz, esirlere de iyi muamele edilir.

7. Sivil Bir Toplumdur:
Müslüman Toplumda her fert, cemiyetin bütün sorunları ile ilgilidir. Fertler bu görevi ifa ederken herhangi bir beklenti içine girmemektedir. Resmi makamların emirlerine gerek kalmadan, inancının bir gereği olarak bütün sahalarda gönüllü bir nefer olarak bulunmaktadır. (Müslim, Îmân 95) Bu toplumda eleştiri kültürü gelişmiştir. Hakkın hatırını âli tutan her birey yanlış gördüğü konularda görüşünü açıklayabilmekte ve çözüm önerilerini sunabilmektedir.

8. Bilgi Temelli Bir Toplumdur:
Kur’an’ın ilk emrinin “Oku!” (el-Alak 96/1) olduğunun bilincinde olan İslam Toplumu, ilim öğrenmeyi kutsal bir vazife olarak telakki etmektedir. Bu vazife hem dinî ilimleri hem fennî ilimleri kapsamaktadır. Bilginin bir güç olduğunu değerlendiren Müslüman Toplum, Kur’an’ı sadece nakille değil insanlığın ulaştığı bilimsel ve kültürel birikimle de izah etmeye çalışarak insanlığın yararına önemli eserlere imza atmaktadır.

9. Adaleti Gözeten Bir Toplumdur:
Müslüman toplumun inandığı Allah, adaletli davranmayı ve adaletle hükmetmeyi (el-A’raf 7/29) emretmektedir. Söz konusu emirleri içselleştiren bu toplumda, bütün insanlar hukuk karşısında eşit sayılmaktadır. Hiçbir zümreye imtiyaz tanınmaz.

İslam, bir değerler sistemidir. İslam’ı benimseyen toplumda, ihtiyaçlar ile bu değerler arasında esaslı bir uyum sağlandığı için adalet mekanizması her alanda göze çarpmaktadır.

10. Temiz Bir Toplumdur:
İslam toplumunda görülen temizlik, maddi ve manevi bütün alanlara şamildir. Gönüller, bedenler, kıyafetler, mekânlar hatta yiyecekler-içecekler pir-ü paktır. Zira bu durum, aynı zamanda kulluğun bir gereğidir. (el-Mâide 5/6)

Müslüman toplum, çevreci bir toplumdur. Bu toplumda doğanın yeşillendirilmesi ve temiz tutulması için azami gayret gösterilmektedir. (Tirmizî, Birr, 36)

Kur’an’ın, Rasûlullah’ın önderliğinde inşa ettiği örnek Müslüman toplumun temel özellikleri ile ilgili sayısız örnekler vermemiz mümkündür. Bu ilk cemiyeti izleyen toplumlarda ve günümüzde yaşayan Müslüman toplumlarda da iyilik ve güzellik adına birçok pratikten söz edilebilir. Ancak şu bir gerçektir ki yukarıda sıraladığımız temel özelliklerin bir kısmında eksikliklerimizin olduğu bariz bir şekilde müşahede edilmektedir. Eksikliklerimizi tamamlamak ve o ideale yeniden ulaşmak imkân dâhilindedir. Zira insanlığın ruhu bu yeniden doğuşa gebedir. Bu kutlu dirilişte yer alanlara selam olsun!

Kaynakça:
1) Mehmet Alptekin, Sorularla Tevhid ve Akâid, Saff Yayıncılık, 1991, s.43. 2) Seyyid Kutub, Fî Zilâli’l-Kur’an, Çev. Yakup Çiçek ve Arkadaşları, c. 1, İstanbul 1991, s. 209. 3) Said Havva, Allah Erinin Stratejisi, Çev. Ahmet Haşimoğlu, Yenda Yay., İstanbul 1190, s.118. 4) Said Nursi, Mektubat, Sözler Yay., İstanbul, s.243. 5) Said Havva, İslam’da Yönetim ve Yönetici, Çev. Ahmet Eminoğlu, Yenda Yay., İstanbul 1997, s. 173

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?