Tam adı Hasan Ahmed Abdurrahman Muhammed el-Benna es-Saatî olan İhvan’ın kurucusu, 14 Ekim 1906’da Mısır’ın kuzeyindeki Buhayra’ya bağlı Mahmudiye kasabasında dünyaya geldi. Eğitimli bir aileden gelen Benna’nın babası hadis ilmi âlimlerindendi. Türkiye’de 1924 yılında hilafetin kaldırılmasının ardından Müslümanların başsız kaldığı düşüncesiyle İhvan’ın fikri yapısının temellerini, 1928 yılında daha 22 yaşındayken attı. Hasan el-Benna’nın kurduğu Müslüman Kardeşler teşkilatının hedefi; günlük hayatta İslam’ın yaşanmasını sağlamak ve İslami yönetimi tekrar hâkim kılmaktı. İnsanları İngiliz, Fransız ve İtalyan işgalinin bulunduğu bir dönemde kendi özlerine dönmeye ve dinlerine sahip çıkmaya çağıran El-Benna, İslam dinini, “akide, ibadet, vatan, din, ruhaniyet, Kur’an ve kılıç” şeklinde tarif etti. 12 Şubat 1949 tarihinde, Kahire’nin en büyük meydanında Müslüman Gençler Teşkilatı’nın önünde kurşunlandı. Tedavi için hastaneye kaldırıldı. Benna’ya tıbbi müdahale yapılmasına engel olundu ve el-Benna aldığı 7 kurşun yarası nedeniyle kan kaybından şehid oldu.

2. Suriye Direnişinin Öncü Şahsiyetlerinden: Abdulkadir Salih
Abdulkadir Salih 1979 yılında, Halep’in kuzeyindeki Mare’de doğdu.
Beş çocuk babası olan komutan, 2011 yılında Esed rejimine karşı gösterilerin başlamasından önce ticaretle uğraşıyordu. Suriye’de Beşar Esed rejimine karşı 2011 yılında başlayan halk gösterileri kısa zamanda yayıldı. Halep’teki ilk barışçıl halk gösterilerini organize edenler arasında olan Abdulkadir Salih, protestolarda üstlendiği liderlik misyonu sebebiyle “Hacı Maara” diye anılmaya başlandı. Gösterilere karşı rejimin saldırıları ve yüzlerce sivilin öldürülmesi, protestoları bir halk ayaklanmasına çevirdi ve Suriye’de oldukça doğal bir seyir içerisinde silahlı direniş safhasına geçildi.

Askeri faaliyetlerde de öncülük yapan Abdulkadir Salih, mülkiyeti altındaki tüm mallarını, silah ve mühimmat satın almak için satarak, askerî direnişin temellerini atan öncüler arasında yer aldı. Birçok çatışmaya doğrudan katılan ve toplam iki suikast girişimi atlatan Salih yaralandı. Esed rejimi tarafından başına 200 milyon dolar ödül konduğu belirtilen Abdulkadir Salih, 14 Kasım günü Esed rejimi uçaklarının attığı varil bombaları ile yaralanmış ve tedavi altına alınmıştı. Bütün malını Suriye Devrimine adadıktan sonra kurduğu direniş grubunda en ön saflarda çarpışan Abdulkadir Salih, aldığı ağır yaralar sebebiyle 17 Kasım 2013’te şehit oldu.

3. Afgan Cihadının Öncülerinden: Şehid Âlim Abdullah Azzâm
1941 Yılında Filistin’in Siletül Harisiye kasabasında doğdu. Buradaki ilk ve orta öğreniminden sonra 1966’da Şam Üniversitesi Şeriat Fakültesi’ni bitirdi. 1967’de Amman’da öğretmenlik yaparken Batı Şeria ve Mescid-i Aksa’nın Yahudilerin eline geçmesi üzerine Müslüman Kardeşler’in mücahid birliklerine katıldı. İlimsiz cihat olmayacağını düşünerek, başladığı doktorasını 1973’te Kahire’de Usul-u fıkıh dalında başarıyla bitirdi. 1981’de Cidde Kral Abdülaziz Üniversitesi’nde çalışmaya başladı. Bir müddet sonra Üniversitedeki görevini tamamen bırakarak Peşaver’e taşındı. Şehadetine kadar tüm ömrünü kâh cephede savaşarak, kâh Arap ülkelerinden gelen gençlerin eğitim kamplarında, kâh muhacirlerin kamplarında geçirdi. Beytül Ensar adıyla açtığı büroda Arap ülkelerinden gelen gençleri ve yardımları organize ediyordu. Mücahitlere yardım, mücahit karavanlarının cephane taşımak için kiraladıkları hayvanların kirası ve erzak almaları için maddi destek olma, Arap ülkelerinden gelen gençleri kamplarda hızlı bir eğitimden geçirdikten sonra fiili cihada yollama, mücahitlerin ve muhacirlerin İslami eğitimlerini almalarında önemli rol oynuyordu. Yazdığı eserlerle ümmete büyük hizmet etmiş bir alimdi. Abdullah Azzam, 24 Kasım Cuma günü her zaman namaz kıldığı camiye gitmek üzere evinden çıktı. İki oğlu Muhammed ve İbrahim ile arabasına doğru yaklaştı. Arabaya yaklaştıktan kısa bir süre sonra çok büyük bir patlama duyuldu. Abdullah Azzam, oğlu Muhammed ve İbrahim’le birlikte şehit oldu.

4. Çeçen Direnişinin Kartalı: Şehit Şamil Basayev
Savaş parolasını “Yaşasın bir daha ölmemek üzere dirilmek!” olarak belirlemiş, ömrünü de hak bildiği davası üzerine yaşamış komutan: Şamil Salmanoviç Basayev.
14 Ocak 1965’te Çeçenistan’ın Vedeno Köyü’nde dünyaya gelmiştir. İsmini, kendisinden çok önce Kuzey Kafkasya’da yıllar boyu bağımsızlık mücadelesi için savaşmış Şeyh Şamil’den almıştır. Büyük mücahit Basayev, Moskova Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü mezunuydu. Sovyetler, 6 Eylül 1991 yılında alınan Çeçenistan’ın bağımsızlık ilanını görmezden gelmişti. Bu tarihe kadar adı duyulmayan Şamil Basayev, Çeçenistan mücadelesini dünyaya duyurmak ve Rusya’nın bağımsızlığı tanıması arzusuyla yedi arkadaşıyla, yarım saatte düşünülen bir plan yaparak, 178 yolcuya sahip bir Rus uçağını kaçırarak, Ankara Esenboğa Havalimanı’na indirdi. Söz konusu uçak kaçırma olayında rehineler, Rusya’ya teslim edilirken, Şamil Basayev ve arkadaşları da güvenli bir şekilde Türkiye’den ayrıldılar. 11 Aralık 1994 sabahı, Rus birlikleri Çeçenistan’ın başkenti Grozni’yi işgale başladı. Boris Yeltsin işgal başlamadan önce Grozni’nin iki saat içinde alınacağını söylese de, işgalin seyri uzun sürecek bir savaşın sinyallerini çoktan vermişti.
Şamil Basayev, 1994 yılında tamamı kendi birliğinden olan savaşçılarla Afganistan’ın Host Vilayetine gitmiş, burada Afgan komutanlarla bir toplantı yaparak 5 gruba ayırdığı birliklere nisan ve mayıs aylarında ciddi bir askeri eğitim vermişti. Her türlü silahı kullanabilen komutan, Çeçenistan’daki muhaliflerle olan çatışmaların haberini aldığında hemen Çeçenistan’a geri dönüş yaptı. Savaşın devam ettiği 1995 yılının başında, Rus savaş uçakları Basayev’in, Vedeno’daki evini bombalayarak ailesinden 11 kişiyi katletti. Basayev, “Her şeyimi kaybettim ama asla kendimi kaybetmedim” diyerek mücadelesine kaldığı yerden devam etti.

5. Çöl Aslanı: Ömer Muhtar
Libya’nın dağlık bölgesi Cebel Ahdar’da 1860’larda dünyaya gelen Muhtar, eğitimini bu bölgede etkin olan Senusi Hareketi medreselerinde aldı. Eğitimde gösterdiği başarısıyla hareketin önde gelen isimlerinin dikkatini çeken Muhtar, 1899’da Çad’da Fransız sömürgesine karşı silahlı mücadele verdi. 1911’e gelindiğinde İtalyan sömürge güçleri, Trablus ve Bingazi’ye saldırarak Libya’nın işgaline başladı. İtalyan kuvvetleri bölgedeki Osmanlı güçlerinden teslim olmalarını istedi, ancak Osmanlı birlikleri bunu reddederek Libya yerel savunma güçleriyle iç kesimlere çekilip, İtalyanlara karşı mücadele etti. Kur’an-ı Kerim, Arapça ve İslami ilimler alanında müderrislik yapmasının yanı sıra coğrafyayı yakından tanıyan bir savaşçı olan Muhtar, uyguladığı stratejik savaş taktikleri sayesinde İtalyanları büyük hezimete uğrattı. Savaşlardaki başarılarıyla “Çöl Aslanı” lakabını alan Muhtar, ilerlemiş yaşına rağmen İtalya’ya karşı 22 yıllık mücadelesi boyunca birçok işgal valisini mağlubiyetle ülkesine gönderdi. Muhtar, İtalyan güçleri tarafından 15 Eylül 1931’de Suluk’ta savaş esirleri kampında sözde bir mahkemeyle yargılandı. Zira idam sehpası ve infaz için gerekli tüm hazırlıklar önceden hazırlanmış, hükmü izlemeleri için yerel halk ve siyasi tutuklulardan oluşan 20 bin kişi alana getirilmişti. Burada idam cezasına çarptırılan Muhtar, 16 Eylül 1931’de idam edildi.

6. Büyük Mütefekkir: Seyyid Kutub
Kutub, 20’nci yüzyılın ikinci çeyreğinde Mısır’ın yetiştirdiği önemli mütefekkir ve ediplerinden, Arap edebiyatının da nadide şahsiyetlerinden biri olarak kabul edilen İslâm âlimidir. 10 yaşına gelmeden Kur’an-ı Kerim’in tamamını ezberledi. İslam âleminin kendisinden istifade ettiği ve çoğu İslami harekete ışık tutan Fi-Zilal-il Kur’an adlı tefsirin müellifidir. 1949’da ABD’ye giden Kutub, orada yaklaşık 3 yıl kaldı. Bu dönem boyunca ABD’nin yaşam tarzını ve toplumunu, tanık olduğu ırkçılığı eleştirmiş ve Amerikan medeniyetini (!) ilkel olarak görüp, reddetmiştir. Eserlerinde genellikle hurafelerle dolu İslami anlayışa karşı gerçek İslami çizgiyi savunan Kutub, Mısır’a döndüğünde kamu hizmetinden ayrılıp, Müslüman Kardeşler Teşkilatı’na (İhvan-ı Müslimin) katıldı.
Mısır’daki ahlaki yozlaşma ve özellikle yönetimdeki Batılılaşma temayüllerini eleştiren, halkın İslami bilince ve kaybolan kimliğine yeniden kavuşması için çaba sarf eden, İslami anlayışın yeniden ihya edilmesi gerektiğini düşünen Seyyid Kutub, dönemin devlet başkanı Cemal Abdunnasır tarafından şehid edildi.

7. Filistin Aslanı:
Prof. Dr Abdulaziz Rantisi
Şeyh Ahmed Yasin’in şehit edilmesinden sonra Filistin İslâmi Direniş Hareketi (HAMAS)’nin Gazze bölgesi genel sorumlusu olarak seçilen ve son dönemde ismi öne çıkan Prof. Abdülaziz Rantisi de direnişin, mücadelenin içinde yoğrulmuş biridir. Hicretten sürgüne, zindandan füze saldırısına kadar, Siyonist vahşetin yansıması olan bütün zulümlere muhatap olmasına rağmen, verdiği mücadeleden geri adım atmamıştır. Abdülaziz Rantisi 1965’te liseyi bitirerek üniversite tahsili için Mısır’a gitti. 1970’te Kahire Tıp Fakültesi’nden üstün başarıyla mezun oldu. Daha sonra Gazze’ye döndü ve hem doktor olarak çalışmaya başladı hem de üniversitede yüksek lisans ve doktora tahsili yaptı. Yine Mısır’da çocuk sağlığı alanında yüksek lisans ve doktora yaptı. İhtisaslarını tamamladıktan sonra da 1976’dan itibaren Gazze’deki Han Yunus Nasır Hastanesi’nde çalışmaya başladı. Oldukça zeki ve başarılı bir şahsiyet olan Rantisi’nin, meslek hayatına atıldıktan sonra çok değişik alanlarda yıldızı parladı. İlmi çalışmalarda, sosyal aktivitede, davette ve direnişte hızla tanınan, kendini gösteren bir şahsiyet oldu. 1987’de Hamas’ı kuran yedi kişiden biridir. Rantisi de Hamas’ın şekillenmesinden önce Gazze’de Müslüman Kardeşler Cemaati’nin lider kadrosu içinde de yer alıyordu. 1987 İntifadası’nın başlamasından 37 gün sonra yani 15 Ocak 1988 tarihinde gece yarısından sonra kalabalık bir işgalci asker birliği Prof. Rantisi’nin evini kuşatmaya aldı. Evin kapısını büyük gürültülerle kırarak içeri giren askerler Rantisi’yi tutukladılar. Böylece onun için zindanlar dönemi başlamış oldu. Toplam yedi yıl süreyle işgalcilerin zindanlarında kaldı. Güney Lübnan’ın Mercu’z-Zuhr bölgesine 415 arkadaşıyla birlikte sürgün edildi. Rantisi, 10 Haziran 2003 sabahı işgal devleti uçaklarının füze saldırılarına maruz kaldı, ama yaralı olarak kurtuldu. Ondan önce de yine aynı yolla, havadan nokta atışı yapmak suretiyle kendisine yönelik gerçekleştirilen birçok suikast girişimi başarısız oldu. 17 Nisan 2004 tarihinde Prof. Rantisi’nin arabası, Gazze şehrinin kuzeyinde el-Gifari mahallesinde bulunan el-Cela caddesinde işgalci saldırganlarının helikopterleri tarafından atılan füzelere hedef oldu. Rantisi’nin iki koruma görevlisi ile 25 yaşındaki oğlu Muhammed olay yerinde şehit oldular. Bu üç kişinin cesetleri atılan füzelerle parçalanmış ve organları etrafa saçılmıştı. Bu saldırıda ağır bir şekilde yaralanan Prof. Dr. Abdülaziz Rantisi, Gazze’deki Şifa hastanesine kaldırıldı. Ancak gösterilen tüm gayretlere rağmen kurtarılamadı ve arzuladığı şehadet mertebesine ulaştı.

Not: Şu web sayfalarından istifade edilmiştir: Genç Müslümanlar, Milli Gazete, Yeni Akit, Doğru Haber, İlkha Haber, Haksöz Haber

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?