Ali Muhsin:
-Selamün Aleyküm hocam, sizi tanıyabilir miyiz?
Süleyman Hoca:
-Aleyküm selam ve rahmetullah. 1949 Antep doğumluyum. İsmim Süleyman Ata. Emekli imam-hatibim. Evliyim, 3 çocuk babasıyım, 9 tane de torunum var, elhamdülillah.
Ali Muhsin:
-Allah razı olsun hocam… Değerli hocam, günümüzde gençler ya evlenmek istemiyor ya evliliği geciktiriyor. Evlenenlerin önemli bir kısmının ise evlilikleri çabuk bitiyor. Hem tecrübeniz hem de mesleğinizden dolayı bu hususta sizden bazı tavsiyeler almak istiyoruz.
Süleyman Hoca:
-Tabi memnuniyetle.
Ali Muhsin:
-Hocam, gençler kaç yaşında evlenmeli?
Süleyman Hoca:
-En erken ne zaman evlenebiliyorlarsa o zaman.
Ali Muhsin:
-Hocam şuan kanunların izin verdiği en erken yaş 18 yaşını doldurmuş olmaları.
Süleyman Hoca:
-Öyleyse o yaşta evlenmeliler. Evliliği geciktirmeleri doğru değil. Erken yaşta evliliğin önündeki engelleri ortadan kaldırmak lazım. Örtülü de olsa, sakallı da olsa gençler, bilhassa günümüz ortamında maalesef günahtan uzak kalamıyorlar. Çünkü ortam çok bozuk. Ben bazen gençlere söylüyorum “Siz ne kadar pisliğe batarsanız o kadar pisliğe batmış birisini bulursunuz.” Hani ayette diyor ya: “Zina eden erkek ancak zinakâr veya müşrik bir kadınla evlenir, zina eden kadınla da ancak zinakâr veya müşrik bir erkek evlenir. Bu müminlere haram kılınmıştır.” (Nûr, 3).
Ali Muhsin:
-Peki, hocam bu yaştakiler evliliği yönetebilirler mi?
Süleyman Hoca:
-Günümüzde bu çok zor.
Ali Muhsin:
-Eskiden sizin söylediğiniz gibi genç yaşta evlilik vardı. O zamandakiler bu sorunu nasıl aşmışlardı?
Süleyman Hoca:
-Onlar büyükleriyle beraber yaşıyorlardı. Bahçeli evler vardı. Kaynana, kayınbaba bir odada, evli gençler başka odada kalıyorlardı. Ama beraber yaşıyorlardı. Gençler yaşları gereği bir hata yaptıklarında büyükler onlara rehberlik ediyorlardı.
Ali Muhsin:
-Nasıl rehberlik ediyorlardı?
Süleyman Hoca:
-Yani “Kızım kocana karşı şöyle davran, oğlum hanımına iyi davran; biz de sorun yaşadık ama boşanmadık. Sabret oğlum veya kızım, gelir geçer, sizler de üstesinden gelirsiniz, birbirinizi idare edin” gibi nasihatlerde bulunurlardı. Evi çekip çevirebilmeleri için gençlere öncülük ederlerdi.
Ali Muhsin:
-Hocam şimdi bu öncülük pek kalmadı.
Süleyman Hoca:
-Büyükler de hata yapıyor. “Bu kadının elinden bir şey gelmiyor, bu şöyledir, bu böyledir” diye oğluna aktarıyor. Böyle olunca sorunlar çözülmüyor daha da büyüyor. Sonra paralı psikoloğa gidiyorlar. Eskiden psikologlar evdeydi. Hem de ücretsizdi.
Biz erken yaşta evlenmeyi ve büyüklerle beraber yaşamayı kaybetmişiz. Yeni evlilerin, en azından çocukları ilkokula başlayana kadar büyüklerle beraber yaşamaları gerekiyor.
Ali Muhsin:
-Hocam şimdiki gençler evliliği idare edebilmek için ileri yaşlarda evlenmeyi tercih ediyorlar.
Süleyman Hoca:
-Valla cinsellik ileri yaşı beklemez. Evlilik olmazsa kişi -Allah muhafaza- zinaya düşebilir. Cinsellik fıtraten Allah’ın verdiği bir duygudur. Sen bunu engelleyemezsin. Şimdi erken yaşta evliliğin önü kesiliyor ama kız erkek arasındaki evlilik dışı birlikteliklerin önü açılıyor. Erken yaşta evlenmek harama düşmeme hususunda çok önemli.
Resûlullah (s.a.s.) zamanında sefere giden sahabeler aylarca eşlerinden uzak kalıyorlar ve kendilerini hadım etmek için Resûlullah’tan (s.a.s.) izin istiyorlar. Yani cinselliklerini yok etmek istiyorlar. Sırf harama düşmemek için. Ama Resûlullah (s.a.s.) onlara izin vermiyor.
Hz. Ömer, kızı Hafsa annemize soruyor: “Kadınlar kocalarından ne kadar uzak kalabilirler?” Hafsa annemiz utanarak cevap veriyor, “4 ay” diye. Sonra Hz. Ömer emir çıkarıyor, “4 aydan fazla seferde kimse kalmayacak.”
Bu durumlar bize cinselliğin sınır tanımadığını anlatıyor. Herkes Yusuf (a.s.) gibi olamaz. O da “rabbim beni muhafaza etmeseydi…” diyor.
“Kadın onu kesinlikle arzulamıştı; eğer rabbinin işaret ve ikazını görmeseydi o da kadını arzulardı. Böylece onu, kötülükten ve ahlâksız bir iş yapmaktan uzak tutmak istedik. Şüphesiz o samimi kullarımızdandı.” (Yusuf, 24).
İşte bundan dolayı erken yaşta evlenmek ve aile içinde bir müddet oturmak önemli. Atalarımız ne diyor “Bir söz yola getirir, bir söz yoldan çıkarır.” Erkek: “Ben boşanacağım” deyince hemen büyükler araya girip duruma müdahale ediyor.
Ali Muhsin:
-Allah razı olsun hocam. Peki, hocam gençler eş seçerken nelere dikkat etmeliler?
Süleyman Hoca:
-Eş seçerken anlaşma dindarlıkla olmuyor. İki dindar anlaşamayabilirler mi? Evet anlaşamayabilirler. Farklı cemaatte olmak bile anlaşamama sebebi olabiliyor. Bu nedenle denklik önemli. Eleştirilen kısımları var tabi ama en başta kültürde, daha sonra maddiyatta, eğitimde, sosyal hayat tarzında denklik önemli. Kırsal kesimde yaşayan birisiyle çok zengin bir semtte yaşayan birisi evlenirse uyum sağlayamayabilirler. Gençler, tesettürü olmayan bir kızla evlenmek istiyor. Ben onun kapanmasını sağlarım diyor. Sonra ne oluyor? Kız oğlanı kendisine benzetebiliyor. Çoğu böyle. Ha imkânsız mı? Değil. Ama çok zor bir ihtimal.
Kişi eşiyle iyiyse dünyayla kötü olsa, iyi bir eş; kişi, eşiyle kötüyse dünyayla iyi olsa da kötü bir eş olur. Tanıdığım bir ailenin çocukları evlendiler. Erkek tarafı, kız tarafı pilavın üstüne sulu yemek koydular diye bu durumu garipsedi ve bu gençler daha sonra ayrıldılar. Bu kadar basit bir sebep. İnsan, arkadaşına tahammül ediyor değil mi? Yani hemen hatasını yüzüne vurmuyor, alttan almaya çalışıyor vesaire… İnsan eşine de tahammül etmeli, hoş görmeli, hatasını yüzüne vurmamalı… Ama eşimizin hatasını pat diye yüzüne söylüyoruz. Böyle olmamalı eşimize de tahammül göstermeliyiz.
Ali Muhsin:
-Bir de görücü usulü var hocam. Bazı çevreler bunu eleştiriyor. Bu hususta siz ne düşünüyorsunuz?
Süleyman Hoca:
-Televizyonda bir saat görüp evleniyorlar, bu görücü usulü olmuyor. Görücü usulü dediğin, ailelerin tanışması, birbirlerine gidip gelmeleri, soruşturmaları, söz, nişan derken en az bir yıl geçiyor. Aileler iyice birbirlerini tanıyor, gençler birbirini tanıyor. Ondan sonra evleneceklerse evleniyorlar. Eğer aileler ve gençler anlaşamıyorlarsa evlilikten önce ayrılırlar. Yani daha çoluk çocuk yokken.
Ali Muhsin:
-Evlenmek isteyen gençlere eşya alma hususunda ne tavsiye edersiniz?
Süleyman Hoca:
-Evlilik ne eşya toplama ne de toplamamadır. Eşyadan kasıt bir perde bir kanepe değil. Evin ihtiyacı neyse, gerekli olan neyse alınması gerekiyor. Ama kolaylaştırmak da lazım yani kız evi üç çift bilezik istiyorsa erkeğin de iki çift bileziğe gücü yetiyorsa kız evi iki çift bileziği kabul etmeli ki bu gençler zina pisliğine batmasın. Bu gençler arasında oluşan duygusal bağlardan dolayı sorunlar yaşanmakta, başka birisiyle evlenince daha önceki kişi başına bela olmaktadır.
Ali Muhsin:
-Hocam çevrenizde ev eşyasından dolayı sorun yaşayan evliler oldu mu?
Süleyman Hoca:
– Benim bir arkadaşım nikâh için gün alıyor. Kız eviyle irtibat kuruyorlar. Ankara’dan katalog üzerinden koltuk takımı siparişi veriyorlar. Resimdekiyle gelen mobilyanın renkleri biraz farklı. Kız evi kabul etmedi ve neticede ayrıldılar. Başta dediğimiz gibi idare etmek, tahammül etmek evliliğin devamı için önemli.
Ali Muhsin:
Hocam, yaşınızdan ve mesleğinizden dolayı anlaşamayan eşler yanınıza gelmiştir. Genel olarak problemleri nelerdi? Sizin çözüm önerileriniz ne oldu?
Süleyman Hoca:
-Abartmış olmayayım ama gelenlerin yüzde yetmiş kadarının cinsellik sorunları vardı. Diğer sorunlar nasihatle, ana babanın araya girmesiyle çözülüyor. Geçim durumu, laf dalaşı vs. çözülüyor. Çözülemeyen cinselliktir. Bu konuda hadis var değil mi? “Bir erkek karısını yatağına çağırır da karısı gelmez ve erkek ona dargın olarak gecelerse, melekler o kadına sabaha kadar lânet ederler.” (Buhârî, Bed’ü’l-halk 7; Müslim, Nikâh 122)
Evde huzurun olursa işte o zaman huzurun olur, çarşıda huzurun olur, insani ilişkilerde huzurun olur. Ama evde huzurun olmazsa işinde de aşında da huzur bulamazsın.
Ali Muhsin:
-Kadınların çalışması hususunda düşünceniz nedir hocam?
Süleyman Hoca:
-Keşke hiçbir bayan çalışmasa. Ama bazı erkekler özellikle çalışan istiyorlar. Bunun maddi getirisi varsa da manevi götürüsü çok daha fazla. Kadın, illa çalışacaksa hanımların çalışma alanlarında çalışmalı. Hele hele kocasının maddi durumu iyiyse çalışmayı hiç düşünmemeli. Kadınların ayakları yere bassın diyorlar. Bizimki havada mı? Kadın dışarda çalışmanın hakkını verecek, sonra ev işleri bu kadına zulümdür. Erkeğin geliri yetiyorsa kadın çalışmamalı. İnancın olsun çalışmadığında eve giren gelirin bereketi de bir ayrı oluyor.
Ali Muhsin:
-Hocam son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Süleyman Hoca:
-Rabbim şeytana fırsat vermesin. Gençlerimizi haramdan muhafaza eylesin, gençlerimiz de aileleri de evliliği geciktirmesin, kolaylaştırsınlar. Evli olanlarımız da birbirlerini hoş görsünler, tahammül etsinler. Allah evlerimize huzur, saadet versin. Fitne, fesattan muhafaza eylesin.
Ali Muhsin:
-Âmin Hocam, Allah razı olsun, sizi yorduk ama tecrübesi ve ilmi olan insanlarla sohbet bir başka güzel oluyor. Vakit ayırdığınız için teşekkür ederim.

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?