Şubat ayı, şehadet ayı… Bugünkü kahramanımız, birçok insan gibi şehit olmayı arzulayan, cihat meydanlarında şehadetin kıyısından geçmiş ama Şehit olamamış, İsrail zindanlarında tutsak bir insan. Kendi tabiri ile Yaşayan Şehid Abdullah Galip Bergusi…

Abdullah Galip Bergusi, Yoldaki Mühendis, Yoldaki Mühendis II (Yaşayan Şehit), Özgürlüğün Fecri ve Filistin adında dört güzel eser yazan bir mücahit. Kahramanımız, 5 Mart 2003’te 5 yaşındaki kızı Tala ile giderken tutuklanmıştır. Casusların kol gezdiği o dönemde bu casuslar, bazen bir dolmuşçu bazen de kendini düşmana satmış bir akraba olarak karşımıza çıkar. Bergusi, yıllarca aranmış ve uzun bir teknik takip neticesinde emlakçı kılığındaki bir casusun çektiği fotoğrafları istihbarata göndermesi ile yakalanmıştır. Bergusi’ye 67 kez müebbet ve 5200 sene hapis cezası verilmiş ve bunun 10 senesini tek kişilik karanlık bir hücrede geçirmiştir. Bazı hayatlar vardır anlatılması imanlı yüreklere umut ve cesaret verir. İşte bu insan, İsrail’in korkulu rüyası olan Şehit Yahya Ayyaş’ın (İsrail’in gece gündüz yıllarca aradığı Mücahit) halefi olarak bilinen Abdullah Galip Bergusi’dir.

Abdullah Galip Bergusi’yi tek kişilik hücresinde ve çok zor şartlar altında kitap yazmaya iten sebep nedir diye sorulduğunda: “Beni yazmaya ve kitap telif etmeye teşvik eden Hasan El-Benna, Seyyit Kutup, Yusuf El-Karadavi, Muhammed Ahmet Er-Raşit, Hemmam Sait gibi fikirlerime ve düşüncelerime istikamet veren kimseler olmuştur” şeklinde cevap vermiştir. “Bana göre bir Mücahit esir düştüğü vakit bile düşmana karşı vermiş olduğu anlamlı mücadelesini devam ettirmelidir. Bunu da ya yazarak ya da konuşarak ya da başka bir metot benimseyerek devam ettirmelidir. Benim bu yola çıkarkenki şiarım, eğer direnişe silahla destek olamazsam kalemim ve mürekkebim direniş ve mukavemet yolunda silahımdır olmuştur.”

Bir Müslüman için hapishane, Medrese-i Yusufiye’dir. Mısır Zindanları da aynı kahramanlarla doludur. Bergusi’ye yıllarca yapılan işkencelere rağmen ağzından tek bir isim dahi alamayan işgalci askerler çılgına dönüyordu.
Kardeşlerim dışarıda bu kadar boş zamanımız olmasına rağmen bizler iki satır yazı yazmak, birkaç sayfa kitap okumaktan acizken Abdullah Galip Bergusi ceza evinde 4 kitap yazmıştır. Tek kişilik hücresinde nasıl mı yazmış bu kitapları? Onu da yazarın yazmış olduğu kitapları okuyarak öğrenelim. Bu kitapları okurken hiç sıkılmadım. Sanki savaşçı bir mücahidin değil de edebiyatçı bir insanın kitabını okuyormuş gibi hissettim kendimi.
Yazarın ikinci kitabı “Yaşayan Şehit Yoldaki Mühendis” kitabının 49. sayfasında “Sabah namazını en son ne zaman hangi camide kıldığımı hatırlamıyorum. Siyonistler tarafından tutuklanmadan önce 5 vakit namazı camide cemaatle kılmaya özen gösterirdim. Fakat aranmaya başlandığım tarihten bu yana topluluk içerisinde bulunmamaya dikkat etmeye başlamıştım. Tutuklanmamdan önce de tutuklandıktan sonra da 5 vakit namazımı hiçbir zaman aksatmamaya ve vaktinde kılmaya dikkat ederdim. Hâlen de dikkat ediyorum. İçerisinde bulunduğum zor ve kötü şartlara rağmen Rabbimin emrini yerine getirmeye çalışmam, daralan gönlümü ferahlatmaya yetiyor.”

Bu yiğidin hayatına bir bakalım o zaman. Vatanından uzakta Kuveyt’te yaşamak zorunda kalan, küçük yaşta Judo, boks ve vücut geliştirme sporlarını öğrenmiş, savaşçı ruha sahip bir yiğit. Kuveyt çöllerinde silah eğitimi almaya başlar. Bu sırada yaşı on ikidir. Mücadeleci ve samimi tavırlarını gören spor hocasının ona: “Sen Filistin’de Mescid-i Aksa için neden savaşmıyorsun?” demesi bilinçlenmesine vesile olur. Ekonomik şartlar Bergusi’yi Güney Kore’ye gitmeye zorlar. Elektronik ve Mekanik merakı burada da devam eder. Burada bilgisayar ve programlama işleriyle uğraşır. Burada namaz oruç ve diğer ibadetlerine devam eder. Bu süreçte Filistin’de İntifada başlamıştır. Filistin’deki ailesi ona uygun bir hayat arkadaşı bulur. Bergusi için Filistin’e girmek kolaydır çünkü yabancı pasaportu ve Hristiyan olduğunu kanıtlayan kimliğe sahiptir. İzin alarak Filistin’e ve Mescidi Aksa’ya gitmek çok dokunuyor Müslümanlara. Öz yurdunda garip öz yurdunda parya…
Günlerden cuma günü Mescid-i Aksa’da Cuma namazı kılmak anlatılmaz bir duygu. Yıllardır beklediği bir an Mescid-i Aksa’da Allahu ekber sesleri, yine Şehidi vardı Aksa’nın… Bergusi artık benim bir şeyler yapmam lazım demişti. Telefon hatlarına sızması her iki tarafın bilgisine ulaşmasını sağlıyordu. İkinci intifada ile Cihat ve direniş yolunu seçmeye karar veriyor, geceleri İsrail sitelerini çökerterek, gündüzleri de mücadele yaparak geçiriyordu. İsrail’in 31 Temmuz 2001 tarihinde Nablus şehrinde bir haber ajansını bombalaması sonucunda birçok şehidin olması, şehadet operasyonları için başlangıç oldu. Bergusi de Yahya Ayyaş gibi onlarca mühendisin ancak yapabildiği bombaları tek başına yapıyordu. Artık Yahudiler için rahat yoktu. Her şehit haberinden sonra Bergusi misli ile karşılık veriyordu. Bir yıl sonra İsrail her yerde Bergusi’yi aramaya başladı. İsrail’in zulmü yetmezmiş gibi satılmış işbirlikçi hainler Filistinlilerin işini daha da zorlaştırıyordu. Bergusi, işbirlikçi hainlere ara sıra ceza kesiyordu. İşgaller ve Filistin yönetimi tarafından aranan bu yiğidin anne ve babasıyla yıllarca konuşamaması normaldi. Çünkü cep telefonu sinyalleri yerini tespit ediyordu.

İsrail, Abdullah Galip Bergusi’den neden bu kadar çok korkuyordu? Çünkü Yahya Ayyaş’tan sonra İsraillilerin korkulu rüyası olan bir mühendisti. Hamas’ın Kassam Tugayları komutanı olan bu şahıs, onlarca İsrail askerini saf dışı bırakmıştı.
“Ben sadece bir mühendisim.” demesi mütevaziliğin ve kararlı bir duruşun göstergesiydi. Davası uğruna yıllarca kızı, oğlu ve eşinden ayrı kalması onun Mescidi Aksa ve Allah davasını kendisine dert edinmesindendir. Yakalanmamak için eşine ve çocuklarına Hristiyan kimliği çıkarmıştı.
Peygamberimizin Hz. Hatice’den gördüğü desteği bu yolun yolcusu Abdullah Galip Bergusi de kendi eşinden görmüştür.
“İnsanlar madenler gibidir” diyen Sevgili Peygamberimizin haklılığını bir kez daha gösterdi. Allah, insanlığı bir imtihan gereği yarattı. Yeryüzünde yaşadıkları ve yaşayacakları içerisinde bulunduğu imtihanın gereğidir. Bazı kimselerin imtihanları zor olur. Fakat Allah bir kimseye kaldıramayacağı yükü yüklemez. İmtihanlar, bu dünyada yaşadığımız sıkıntılar nefsimizi kötülüklerden temizlemek içindir. Böylece değerli ve değersiz maden arasındaki fark anlaşılmış olur.
Son söz olarak,
“Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz, nasıl ölürseniz öyle dirilirsiniz!..” (Münâvî, Feyzü’l-Kadîr, V, 663)

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?