Z Kuşağı… Günümüzde sıkça duyduğumuz bu isim ne anlama geliyor? Bizim için ne ifade etmeli?
Z Kuşağı neden önemli? Bütün bu sorulara cevap verebilmek için öncelikle kuşak diye adlandırılan grupları tanımalı ve özelliklerini bilmeliyiz.
Bilim insanlarına göre günümüz dünyasında şu anda 5 kuşak yaşanıyor ve onlara göre 6. Kuşak da dünyaya gelmeye başladı. Sosyolojide kuşak, ortak yargıları, ortak duygu ve düşünceleri olan, aynı tarihsel süreçlerden geçmiş ve ortak zaman diliminde yaşamış insanlar için kullanılır. Bilimin çok hızlı ilerlemesi, insanlığın teknoloji çağına girmesi ve dünyanın globalleşmesi ile birlikte son yüzyıl içerisinde insanların tutumlarında, duygu ve düşüncelerinde tarihte daha önce görülmemiş bir hızda değişimler meydana gelmiştir. Bu değişimler sonucunda toplumları inceleyen uzmanlar, insanları içinde yaşadıkları dönemin özelliklerine ve sergiledikleri tutumlara göre ayırmış ve bu dönemleri; Sessiz Kuşak, Baby Boomr (bebek patlaması), X Kuşağı, Y Kuşağı, Z Kuşağı ve en son Alfa Kuşağı olarak isimlendirmişlerdir. Z Kuşağı’nı tanımak ve bu kuşak hakkında doğru bilgi sahibi olmak için bir önceki kuşaklar hakkında bilgi sahibi olmamız gerekir.
Sessiz Kuşak: Birinci dünya savaşı dönemine denk gelen bu kuşak büyük zorluklarla karşılaşmış ve büyük fedakârlıklar göstermiştir. Günümüzde 75 ve üstü yaşta olan bu kuşak sorumluluk sahibi, çalışkan, tutumlu ve görev insanı olarak tanımlanır.
Baby Boomr (bebek patlaması) Kuşağı: İkinci dünya savaşından hemen sonraki kuşak grubunu oluşturuyor. Bebek Kuşağı denmesinin asıl sebebi, savaştan sonra azalan nüfusun birden artmasıdır. Ülkelerin nüfusu artırmaya yönelik politikaları sonucunda doğum oranlarında ciddi artışlar olmuş ve adeta bir nüfus patlaması yaşanmıştır.
X Kuşağı: 1965-1979 yıllarını kapsayan bu kuşak teknolojik gelişmelerin yaşandığı, teknolojik ürünlerin günlük hayatta çok fazla kullanıldığı döneme denk gelmektedir.
Y Kuşağı: Bu dönemde öne çıkan birkaç gelişme: 11 Eylül olayı, küresel ısınma ve en önemlisi internet. İnternetin yoğun bir şekilde insan hayatına girdiği bu döneme dijital kuşak da denilmektedir. Bu kuşak bir önceki kuşağa göre, özellikle toplumsal ilişkilerde önemli değişime uğramıştır. Bir önceki kuşağa göre aile ve akraba bağları zayıflamaya başlamış ve bireyselleşme en çok bu dönemde olmuştur. Bu dönemde geniş aile yapısından çekirdek aileye doğru bir evrilme başlamıştır. Sorgulayıcı, sabırsız ve tatminsiz olarak tanımlanan bu nesil Türkiye nüfusunun yaklaşık 27 milyonunu teşkil etmektedir.
Z Kuşağı: 2000 ve 2020 yılları arasında dünyaya gelen bu nesil dünya mirasının tepesinde bulunmaktadır. Muazzam bir noktaya gelen bilim ve teknolojinin nesli olarak tanımlanır. Dünya nüfusunun %25’i Türkiye’nin %17’si bu kuşağa mensuptur. Bu kuşak dünyanın teknolojisi ve sosyal medyanın etkisiyle küreselleşmeden etkilenmiştir. Uzmanlar Z Kuşağının özelliklerini sayarken bu kuşaktakilerin zeki, hızlı ve analitik düşünme yeteneğine sahip olduklarını söyler. Y kuşağından farklı olarak bu kuşağın mensupları, bireysel ve gerçek hayatta içine kapanık bir nesildir. Z Kuşağının en önemli özelliği teknolojiyi en iyi kullanan nesil olmasıdır. Bunun etkisiyle ihtiyaçlarını teknolojiyi kullanarak gidermeye çalışan, sosyalleşmeyi bile sosyal medya araçlarıyla gerçekleştiren bir nesildir.
Tarihsel sürece baktığımızda en şanslı nesil olarak görülen Z Kuşağı büyük bir mirasın ve zenginliğin varisleri olarak karşımıza çıkmaktadır. Oldukça zeki, özgüveni yüksek ve aynı zamanda konforuna düşkün olan Z Kuşağı için geleneksel eğitim modelleri yetersiz kalmaktadır. Teknolojik araçlar sayesinde istediği bilgiye kolayca ulaşabilen bu nesil için diplomalar ve sertifikalar ayırt ediciliğini neredeyse yitirmiş bulunmaktadır. Diğer taraftan bu kuşak, manevi olarak büyük bir çöküş yaşamaktadır. Kültürlerinden uzak, geleneklerine yabancı ve inanç noktasında kendilerini kaybetmiş bir nesil ile karşı karşıyayız. Ruhi bir anlam arayışında olan Z Kuşağını ne maddi zenginlikler ne bilimsel ilerlemeler ne de teknolojinin getirdiği refah düzeyi tatmin etmektedir. Bu yüzden içine kapanık, toplumdan uzak ve yalnızlığı tercih eden bir nesil ortaya çıkmıştır.
Tarihte her zaman bir önceki nesil bir sonraki nesli eleştirmiş, tembellik ve ahlâki yozlaşmayla suçlamıştır. Ancak unutmamak gerekir ki her yeni nesil bir önceki neslin meyvesidir. Bu nedenle gençleri suçlamak yerine oturup özeleştiri yapmak gerekir. Geldiğimiz bu noktada dört bir yandan kuşatılan ve bir o kadar da ihmal ettiğimiz Z Kuşağı gençlerimiz için ne yapmalıyız? Z Kuşağını Âsım’ın nesline, başka bir ifadeyle “Elif Kuşağı”na dönüştürmemiz mümkün müdür?
Bakara Sûresi 30. ayette ‘Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım’ şeklinde belirtildiği gibi Yüce Allah (c.c.) insanı yeryüzünün halifesi olarak yaratmıştır. Ruhunu ilahi kudret ve iman ile besleyen insan, yeryüzünü imar eder ve eşref-i mahlûkat (yaratılanların en şereflisi) olmaya layık olur. Yüce Allah’ın (c.c.) ilahi kudretine yüz çevirip iman kulpuna tutunmayan insan ise yolunu kaybeder ve ihtiraslarla dolu nefsinin kurbanı olur. Esfelesafilin’e (yaratılanların en aşağısı) düşen insan, imar etmesi gereken yeryüzünü tarumar eder.
İfsad olmuş bir nesli düzeltmek istiyorsak, tarihte eşi benzeri görülmemiş bir toplumsal değişim gerçekleştirmiş olan Yüce Allah’ın (c.c.) peygamberi Hz. Muhammed’in (s.a.s.) risalet davasında cahiliye toplumuna uyguladığı İslâm terbiyesinden başka bir çıkar yolumuz yoktur.
Cafer b. Ebi Talib’in Habeş Kralı Necaşi’ye yaptığı tarihi konuşmayı dikkatle inceleyelim:
“Ey hükümdar! Biz cahiliye zihniyetine sahip bir kavimdik. Ağaçtan ve taştan yapılmış putlara tapar, kendiliğinden ölmüş hayvanların etlerini yer, kız çocuklarını diri diri toprağa gömer, insanlık dışı bütün kötülükleri yapardık. Akrabalarımızla ilgilenmez, komşu hakkı tanımazdık. Kuvvetli olanlarımız zayıflarımızı ezer, zenginlerimiz fakirlerin sırtından geçinirdi. Hak hukuk nedir bilinmezdi. Biz bu hâldeyken Allah (c.c.) bizim içimizden asil soylu, doğru, güvenilir, iffetli olarak bildiğimiz birini peygamber olarak gönderdi. Bizi bir olan Allah’a (c.c.) inanmaya ve yalnızca O’na ibadet etmeye çağırdı. Atalarımızdan miras kalan putlara tapmaktan bizi kurtardı. Doğru söylemeyi, emanete riayet etmeyi, akrabalarla iyi geçinmeyi, komşuları gözetmeyi emretti. Bütün kötülük ve günahları, kan dökmeyi, yalancı şahitlik yapmayı, yetim hakkı yemeyi ve namuslu kadınlara iftira etmeyi ise yasakladı. Biz de onu doğruladık ve ona iman ettik. Allah’tan (c.c.) ona gelenlere tabi olduk. Sadece Allah’a (c.c.) ibadet ederek ona hiçbir şeyi ortak koşmadık. Onun haram kıldıklarını haram, helal kıldıklarını ise helal bildik…”1
Bu konuşma özetle Cahiliye Kuşağı’nın içinde bulunduğu durumu ortaya koymaktadır. Âlemlere rahmet olarak gönderilen Peygamberimiz (s.a.s.), yolunu kaybetmiş, nefislerine köle olmuş, insanlığını unutup zalimlikte sınır tanımayan Cahiliye Kuşağı’nı, yeryüzünün en hayırlı nesli olan Asr-ı Saadet Kuşağı’na dönüştürmüştür. Her biri bir yıldız gibi parlayan Ashab-ı Kiram, kötü âdetleri terk ettiler. Allah’ın (c.c.) davası ve adalet için canla başla çalıştılar. Dönemin zalimlikle nam salan süper güçlerine rağmen İslâm’ın adalet sancağını zulmün kalbine sapladılar. Bütün bunları yaparken ne dünyadaki en zengin servetlere ne de en büyük silahlara sahiptiler. Sadece Allah (c.c.) ve Resûlü’nden (s.a.s.) öğrendikleri metotla yola koyuldular. Yüce Allah’ın (c.c.) ruhundan üflediği insanoğlu, en yüksek potansiyeline ancak iman ile ulaşabilir. Ashab-ı Kiram bunun en büyük kanıtıdır.
Z Kuşağı’yla kıyaslanamayacak derecede ifsad olan Cahiliye Kuşağı, Sahabe Kuşağı’na dönüşebilmişse, umutsuzca oturup şikâyet etmek yerine, her biri bir yıldız gibi parlayan gençler yetiştirmeye talip olmalıyız. Resûlullah’ı (s.a.s.) rehber edinip bu yolda karşılaşacağımız zorluklara razı olmalıyız. Evet, Z Kuşağının olumsuz görünen bazı yönleri var; ancak olumlu özellikleri daha fazla. Bu kuşak çok kısa sürede dünyaya yön verecek bir potansiyele sahip. Hayatımızın büyük bir kısmına yön veren sosyal medya gelecekte onların elinde olacak. Her ne kadar Z Kuşağı daha çok sosyal medyada zaman geçiriyor gibi olumsuz bir algı olsa da gerçekte X ve Y Kuşağı daha çok bu alanlarda zaman geçiriyor. Günümüzde teknolojik projelerde en aktif ve en çok yer alan yaş grubu 18-22 yaş grubu. Bu durum Z Kuşağı’nın önümüzdeki birkaç yıl içerisinde bütün hâkimiyeti eline geçireceği anlamına geliyor. Bu kuşağa sahip çıkılmalı ve geleceğimiz olan bu nesile, dışlayıcı, üstten bakıcı dil ve üsluptan özellikle kaçınılmalı. Geleceği şekillendirmek istiyorsak bu kuşağa kıymet vermeliyiz. Şirketler, ekonomistler bu kuşağa para harcatmak için milyon dolarlar harcıyorlar. En çok üzerinde kitap, makale yazılan, seminer düzenlenen kuşak Z Kuşağı. En sonunda siyasetçiler bile bu alana yöneldiler. Gerek yakın zamanda yapılan ABD seçimlerinde ve gerek ülkemizde bu kuşağa yönelimler oldukça artmış durumda. Bu durum bize Z Kuşağı’nın ne kadar önemli olduğunun göstergesi. Bu nedenle sivil toplum kuruluşları bunun farkına varmalı, özel olarak çalışmalar yapmalıdır.

Kaynakça
1) İbn-i Hişam, es-Sire I. 359-360.

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?