Senaristliği ve yönetmenliği Asghar Farhadi tarafından gerçekleştirilen “Bir Ayrılık” filminin oyuncu kadrosunda Eyman Moaadi, Leila Hatami ve Sareh Bayat gibi isimler yer almaktadır. Film, Berlin Film Festivali’nde “En İyi Film”, “En İyi Erkek Oyuncu” ve “En İyi Kadın Oyuncu” dallarında ‘Altın Ayı’ ödülü kazanmış olan ilk İran filmidir. Film, orta sınıfa mensup genç bir çiftin ayrılma kararıyla ortaya çıkan sorunları ele almaktadır.

Filmin açılış sekansı hâkim karşısında görünen çiftimizin konuşmalarıyla başlar. Daha ilk dakikalardan itibaren film izleyiciyi kendine bağlamaktadır. Yönetmen filmin ilk sahnesinden itibaren pasif olan seyirciyi aktif bir konuma kaydırarak olayları dinleyen, karara bağlamak isteyen bir hâkim pozisyonunda tutmaya çalışmıştır. Filmde İran toplumunun hâlen sürmekte olan birçok sorunu gözler önüne seriliyor. Ülkemizde genelde Nuri Bilge Ceylan ve Zeki Demirkubuz filmlerinde gördüğümüz toplumun iç acıtan hâllerini abartıdan uzak, olanın olduğu gibi aktarıldığı, yaşanılan hayatların detaylarının hikâyeyi boğmadan ördüğü, sade ve izleyen herkesin “benim de başıma gelebilir” diyebileceği insan hâlleri anlatılıyor. Filmde oynayan oyuncular günlük yaşamın herhangi bir köşesinde karşılaşabileceğimiz ütopya olmayan ve gerçekten bu öykü yaşanıyormuşçasına, kameradan ve izleyiciye kendisini ispat etme hâllerine girmeden, haberleri olmadan çekiliyormuş gibi bir performans gösteriyorlar.


Bir ayrılık teması üzerinden ortaya çıkan çatışma, zıt duygular ele alınarak farklı bir olay örgüsü ve pek çok soru işaretiyle seyirciye yansıtılmıştır. Nader’in bakıma muhtaç olan babasına bakmak zorunda olmasından dolayı yurt dışına çıkmak istememesi, Nader ile eşi arasındaki ayrılığı tetiklemiştir. Filmin gelişme bölümünden sonraki bölümde Nader’in suçlamaları kabul etmemesi ve kızının da babasına karşı olan güveninin kırılması Termeh ile Nader arasındaki ayrılığı tetiklemiştir. Termeh’in, anne ve babasının ayrılmasını istemediğinden babasının yanında kalmak istemesi, annesiyle gittiği zaman ayrılığın kesinlikle gerçekleşeceğini düşünmesi ise Simin ile Termeh arasındaki ayrılığa sebebiyet vermiştir. Üçlü bir sarmal şeklinde ayrılığın etrafında kümelenmiş olan filmde, hamile olduğunu kimseye bildirmeyen ve bakıcı olarak eve gelen Razieh, bir kaza sonucu bebeğini kaybeder. Bu durumu kocasına açmaktan korkan Razieh, Nader ile yaşadıkları tartışmanın sonucunda Nader’in kendisini itmesiyle birlikte bebeğini düşürdüğünü ima eder. Burada yan tema olarak Razieh ve kocası arasındaki ayrılık da bu ayrılık sarmalına dâhil edilebilir. Film siyasi, psikolojik, teolojik ve toplumsal olarak incelendiğinde birçok unsuru içinde barındırmaktadır. Nitekim filmin başından sonuna kadar geçen boşanma davasında, medeni kanunun İslam kurallarına göre düzenlendiğini görebilmek mümkündür. Erkek istemediği sürece boşanmanın imkânsıza yakın olması gibi yürürlükte olmayan bir yasadan, bir toplumdan günümüzde artık neredeyse hiçbir şey kalmamıştır.

Son yıllarda yapılan evliliklerde, özellikle de ülkemizde İslam hukukuna göre erkeğin nikah sırasında boşanma durumunda kadına ödemeyi taahhüt ettiği parayı ifade eden ‘mehir’ yerine kadının boşanma hakkını talep etmesi ne yazık ki sıkça görülmeye başlanmıştır. Teolojik olarak filme bakacak olursak, filmin finali yine başladığı yerde yani mahkeme salonunda bitmektedir. Yönetmen burada belki de “Sonunda bize döndürüleceksiniz.” ayetini bize mesaj olarak vermektedir. İzleyici bunu basit bir dava süreci gibi görse de filmin başlangıç ve bitiş bölümlerinde gerçekleşen mahkeme salonlarındaki sahnelerden bu mesaj çıkartılabilir. Başlangıç ve bitişteki iki mahkeme salonu sahnesi arasında geçen olaylar ise insanın karşılaşabileceği imtihanlar ve bu imtihanlarla nasıl başa çıkılacağı mesajını taşır. Farhadi bu eşsiz sunumuyla birlikte adeta izleyiciyi büyülemektedir. Son sahnede Nadir ve Simin’in boşanmasına karar verilmiştir ve Termeh’in kiminle kalmak istediğini öğrenmek ister hâkim, fakat Termeh cevap vermekte zorlanır. Anne ve babayı dışarı çıkarır, cevabı ekrana kitlenerek bekleyen izleyici yanıt alamaz. En başından beri izleyiciyi filmin içerisine dâhil eden yönetmen, sonucu da izleyiciye bırakır. Adeta kararı seyircinin vermesini isteyerek onu vicdanıyla baş başa bırakıyor ve seyircinin düşünmesini istiyor.

Gişe kaygısından uzaklaşıldıkça ortaya kaliteli yapımların çıktığını görmek bu filmde de kanıtlandığı üzere zor değil. Güçlü bir senaryo, mütevazı bir bütçe ve sınırlı mekânda çekilmiş olan film, evrensel bir yorum ortaya koymakta ve büyük bir övgüyü hak etmektedir.

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?