“Ey Rabbim! zâtının celâline ve hâkimiyetinin azametine layık şekilde sana hamd olsun!”
Kıymetli Kardeşlerim,
Davet Mektebi dergimiz, “Müslümanın İş ve Ticaret Ahlakı” konulu yeni sayısıyla elinizdedir. İş ahlakı, genel ahlakın bir parçasıdır. Dolayısıyla toplumun genel ahlakı ne durumdaysa çalışma hayatı için de durum odur. O nedenle toplumsal ahlakı yükseltmek zorundayız. Zira bir insan, aile ilişkilerinde ahlaklı ise çalışma hayatında da ahlaklı olacaktır.
Bir toplumun varlığını koruyan en önemli ve değerli disiplin ahlâktır. Ahlâkî çöküntünün egemen olduğu bir toplumda tedbir alınmaması halinde yozlaşmanın başladığı ilk nokta ticari hayattır. Hz. Peygamber’in İslâm toplumu inşa etmek üzere gittiği Medîne’de ilk yaptığı işlerden biri bu ahlâk üzerine Medîne Pazarını kurmak olmuştur. İslâm medeniyeti bir ahlâk medeniyetidir ve bunun ilk adımının atıldığı yer ise ticaret hayatıdır.
Ahlak bu görev hissinden yola çıkar. Bunlar insanın kendi nefsine, kendi vicdanına karşı olan görevleridir. Görevini hakkıyla yapmak, asla yalan söylememek, başkasına iftira etmemek, kötülük düşünmemek ve yapmamak gibi. Ahlaki sorumluluk, hukuki konulardan ziyade, iş yaşamındaki ilişkiler, dürüstlük, doğruluk, sözünü tutma, sadakat, adil olma, başkalarına yardım, başkalarına saygı gösterme, sorumlu vatandaşlık ve hesap verebilirlik, doğru olan ve olmayan kararlar, doğru ve yanlış davranışlar ile ilişkilidir
Asım Gültekin, düşünce hayatının önemli değerlerinden biri, gerçek bir değeri kaybettik. Bir öncüydü o, Yörünge, Yedi İklim, Yeni Şafak, Sağduyu, Milli Gazete, Vakit, Şehrengiz, Düş Çınarı, Kırklar, Gerçek Hayat ve Genç. Birçok yayının kurulmasında rehberlik etti ve yazılar yazdı, seminer ve konferanslar verdi. ‘Göçtü Kervan Kalmak Yok’ diyordu. Rabbim rahmet etsin.
“Kadınlara”a karşı yapılan ve cinayetlerle sonuçlanan şiddet olaylarını, “İstanbul Sözleşmesi” adı altında bir metin yazarak savunmanın ne kadar basit ve yetersiz olduğunu anlamak için cahiliye dönemine bakmak gerekir. Cahiliyye döneminde kadınların hak ve hukuku yoktu. Çok evlilikte bir sınır yoktu, aynı bugün olduğu gibi çok “nikahsız” yaşamda da bir sınır yok. Cahiliye döneminde durumu müsait olanlar istediği kadar kadınla evlenebilirdi, bugün de istediği kadar kadınla “nikahsız” beraber olunabiliniyor. Boşanma konusunda da hiçbir düzenleyici prensip yoktu, kadının miras hakkı da yoktu. Kadınların temel hak ve hürriyetlerinden bahsetmek imkansızdı. Kız çocukları aile içinde hor ve hakir görülür, hatta bazı kişiler utandıklarından dolayı kendi öz kızlarını diri diri toprağa gömerlerdi. Modern dedikleri yüzyıldaki uygulamaların cahiliye döneminden bir farkı yok, sadece yöntemler farklı. Kadına şiddeti önlemenin tek yolu İslam’dır.
Değerli kardeşlerim,
Davet Mektebi‘nin önümüzdeki Ekim sayısının dosya konusu Asrın Bidat ve Hurafeleri olarak belirlenmiştir. Bidat, tarih boyunca İslam dünyasını meşgul eden konuların başında gelmiştir. Bidatin iyisi… kötüsü…., güzeli…. çirkini…. İslam’ın tamamlanmış ve kesinleşmiş olan ibadet sistemine yeni bir şey ilave etmek ya da sistemde var olan bir şeyi ondan çıkarmak olarak tanımlanan bidat konusunu bu sayımızda ele alacağız.
Doç. Dr. Ali Aytek
Genel Yayın Yönetmeni