Âdemoğlunun temayülü, genel itibarla aynı minvalde olan şeylerin farklı görünenini tercih etmektir. Yani insanlar genellikle herkes tarafından kabul göreni ve herkes tarafından benimseneni tercih dışı bırakırlar.
Çünkü nefis farklı görünmeyi, dikkat çekmeyi, kimseye benzememeyi ve toplumda farklı bir şekilde fark edilmeyi tercih eder. Nefis aldatıcıdır, göz kamaştırmayı sever, insanların sadece görüntüye aldanmasına neden olur. Bundan dolayıdır ki, nefsin emrettiği günahlarda bulunan lezzetler “zehirli bal” olarak ifade edilmiştir. Velhasıl nefis zor bir düşmandır, zapt edilmesi güç bir binektir.
Değinmek istediğim husus, bu gerçeğin nefse zor gelen tarafıdır. Bu konu; daha çok iman, irade ve örneklikle alakalı bir husustur. Bazı ibadetler vardır ki nefsi dumura uğratır. Tıpkı ağır sıklet boksör gibi sağ ve sol kroşelerle nefsi nakavt eder. İşte o ibadetlerden biri de sabah namazıdır. Sabah ve yatsı namazları uyku ve yorgunluk gibi nedenlerle namazın ağır geldiği vakitlerde eda edilmektedir. Bu vakitlerde fedakârlık yapmak, diğer vakitlere göre nefse daha zor gelmektedir. Mü’min; Allah’ın emri olduğu zaman, hiçbir fedakârlıktan kaçınmayan kişidir. Resûlullah (s.a.s.) bir hadis-i şerifte sabah ve yatsı namazları ile ilgili ikazlarda bulunmaktadır. Übey b. Kâ’b (r.a) şöyle anlatıyor:
“Resûlullah (s.a.s.) bir gün bize sabah namazını kıldırdı ve:
‘Filan kimse namaza geldi mi?’ diye sordu. “Gelmedi.” dediler.
‘Filan geldi mi?’ diye sordu. Yine: ‘Gelmedi.’ dediler. Bunun üzerine:
‘İşte bu iki namaz (yatsı ve sabah) münafıklara en ağır gelen namazdır. Bunlarda ne kadar çok ecir ve sevap olduğunu bilseydiniz, diz üstü emekleyerek de olsa cemaate gelirdiniz. Birinci saf, meleklerin safı gibidir. Ondaki fazileti bilseydiniz ona yarışarak gelirdiniz. Bir kimsenin diğer bir kimseyle olan namazı, yalnız kıldığı namazdan daha bereketli ve sevabı daha fazladır. İki kişi ile olan namazı da bir kişi ile olan namazından daha bereketli ve üstündür. Beraber kılanların sayısı ne kadar çok olursa, Allah Teâlâ’nın o kadar çok hoşuna gider.’buyurdu.”1
Bütün namazların camide ve cemaatle kılınması ayrı bir tat verir. Fakat sabah namazının lezzeti bir başkadır. Zira Allah (c.c.) İsrâ Suresi 78. ayette şöyle buyuruyor: “Güneşin zevalinden (öğle vaktinde Batı’ya doğru kaymasından) gecenin karanlığına kadar (belli vakitlerde) namazı kıl. Bir de sabah namazını kıl. Çünkü sabah namazı şahitlidir.” “Abdullah b. Mes’ud’dan (r.a), A’meş de Ebu Hureyre’den (r.a) nakletti ki Resûlullah (s.a.s.) bu ayet konusunda şöyle demiştir: Gece melekleri ve gündüz melekleri ona şahid olur. Buhârî ve Müslim’in ifadesine göre Malik kanalıyla Ebu Hureyre’den (r.a) nakledilir ki, Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: ‘Gece melekleri ve gündüz melekleri sizin peşinizden koşuşurlar. Sabah ve ikindi namazında toplanırlar. Sizinle beraber bulunanlar göğe çıktıklarında Allah Teâlâ sizi onlardan daha iyi bildiği halde meleklerine sorar ve kulumu ne durumda terk ettiniz? buyurur. Onlar da: Onların yanına vardığımızda namaz kılıyorlardı, yanlarından ayrıldığımızda yine namaz kılıyorlardı, derler. Abdullah b. Mes’ud der ki: Bekçiler sabah namazında buluşurlar. Bunlar göğe yükselirler, onlar burada kalırlar. İbrahim en-Nehai, Mücahid, Katade ve başkaları da bu ayetin tefsirinde böyle demiştir.”2
Muhayyilemizde canlandıralım ya da etkisini görmek için bizzat deneyelim. Sabah namazına giderken atılan her adımda zikir, tesbih, tekbir, tehlil ve istiğfar ne kadar da huzur verir insana! Tenha gecelerin tenha yollarını adımlamak ve bu sırada tefekkür ve zikirle meşgul olmak kalbi ne kadar da çok yumuşatır! Bu hal, şeytanı ve avanelerini, cehenneme çağıran nefsi kudurtur, deli eder!
Ayette de geçtiği gibi sabah namazı şahitlidir. Neler sabah namazına şahitlik etmez ki! Terk edilen sıcak yatak, kendisiyle abdest alınan soğuk abdest suyu, anne elleri gibi yumuşak yüz havlusu, giyilen elbise ve ayakkabılar, açılan ve kapanan kapılar şahittir sabah namazına. Soğuk yolların ve kaldırımların soğuk taşları, heyula gibi yükselen, yan yana dizilmiş siyaha bürünmüş camlarıyla duran binalar, çöpleri karıştıran kirli kediler, uzaktan havlayan sokak köpekleri (bazen sürü şeklinde gezip ürkünç bir görüntü de verebiliyorlar), kirli yüzleri ve kirli elleriyle kirlenmiş dünyanın çöplerini karıştıran çöp toplayıcıları da sabah namazına şahittir. Eğer kış gününün fecir vakti ise yüzü bıçak gibi kesen, ağaçları hışırdatan; yaz ise yüzü ılık bir el gibi okşayan rüzgâr, sabah namazına şahittir. Sıra sıra dizilmiş ağaçlar, karanlık sokakların karanlığının üzerindeki örtüyü aralayan sokak lambaları, dükkânların reklam panolarından süzülen ışık huzmeleri de sabah namazına şahittir. Pencere pervazlarına konan ve binaların çatı altlarına yuva yapan güvercinler sabah namazına şahitlik ederler. Dükkânların kapalı darabaları, mahallelinin art arda sıralanmış arabaları, kenar mahallelerin sönmüş sobaları da şahittir sabah namazına. Dönüş yolunda artık fırıncılar ve simitçiler dükkânı açmış, ekmek ve simitlerini pişirmiş, mis gibi ekmek ve simit rayihaları genzi meşgul etmektedir. Fırıncılar ve simitçiler, ekmek ve simit ile birlikte kokuları da sabah namazına şahittir.
Sabah namazı şahitlidir azizim! Birkaç uyanık insan dışında başka insanın şahitlik etmediği tüm kâinat şahittir. Ayazda uğuldayan güvercinler, kediler, soğuk rüzgâr, hışırdayan ağaçlar, sesi dünyanın en güzel melodisi olan ve bu şekilde kendisini fark ettiren kuş, beton duvarlar, evlerin kapalı kapıları ve ışıkları, kişiyle beraber olan melekler… Hepsi birer şahittir.
Mü’min kişi farkı fark ettirmek istiyorsa makul olanla, Allah’ın (c.c.) hoşuna gidecek hasletlerle farkını fark ettirmek zorundadır. Mü’min bir kul, Allah’ın neleri sevdiğinin ve neleri sevmediğinin idrakinde olmalıdır. Bir mü’min farklı olmak veya farklı görünmek istiyorsa bu yönüyle farkını ortaya koymalıdır. Şeytan ve saz arkadaşlarının istediği, nefsin de hoşuna gittiği için onayladığı ve uyguladığı farklılıklarla, Müslüman gündeme gelmemelidir. Belki çoğu insan namaz kılıyordur ama sabah namazına camiye giden, farkını fark ettirmektedir.
Velhasıl sabah namazına gidiyorsan, soğuk-sıcak dinlemiyorsan, uykusuzluğu bahane etmiyorsan, dünyanın en ağır yüklerinden biri olan yorganı üzerinden atabiliyorsan, camiye gitmeye erinmiyorsan sen farklısın azizim!

Kaynakça
1) Ebû Dâvûd, Salât, 47/554; Nesâî, İmâmet, 45 2) İbn Kesir, Hadislerle Kur’ân-ı Kerîm Tefsiri, 9.Cild, s.442

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?