Lügatta; “Kişinin; başkasını el, dil veya kalben terketmesi” manasına gelen hicret kelimesi, İslam kültüründe çok zengin manalar taşıyan bir tabir, bir mefhum olmuştur.
Hicret, “Vak’a” ve “Tabir” olarak Hz. Peygamber (as)’in hayat ve hadislerinde mühim bir yer tutar. Hatta “En mühim vak’a” ve “En mühim tabir”lerden biri olarak tavsif edilse mübalağa edilmemiş olur.
Zira “Hicret” Hz. Peygamber (s.a.s)’in hayatında belli bir tarihî vak’anın isim ve ünvanı olmaktan ibaret değildir. Hicret; aynı zamanda, İRŞAD VE TEBLİĞDE METOD, DÜŞMANLA MÜNASEBETTE SİYASÎ BİR TAKTİKTİR.
Demek ki Hicret; TEVHİDİ BİR EYLEMDİR. Allah’ın rızasına, affına, mağfiretine ve cennetine kavuşturan, Allah tarafından fazileti tescil edilmiş bir ibadettir.
HİCRET; birçok Peygamberin de (İbrahim as, Lut as, Musa as ve Muhammed as.) hayatında gerçekleştirdiği Nebevi bir eylem ve ibadettir.
Çünkü HİCRET; fedakarlıktır, Allah’a güvenmektir, Allah’a yönelmektir. GAYEYE HİZMET, DAVAYA HIZ VERMEKTİR. Başarı için baskıyı terk etmektir. Mücadele azmini, hasretle ve gurbetle bilemek; imkanların tükendiği yerden, imkanların üretileceği yere göç etmektir. Çile görünümündeki şereftir, izzettir.
HİCRET; aynı zamanda Kıyamete kadar baki olan ve birçok İslami çalışmayı kapsayan bir ibadettir. Hal böyle olunca Davamın Hicreti nedir?
Gayeme hizmet edecek, irşad ve tebliğimde metodum şimdi ne olmalıdır?
Asr-ı saadet döneminde ve o dönemin izlerini takip edenlerin yolu hep aynı olmuştur, MÜ’MİN; Ama nasıl mü’min? Üstad Hasan el-Benna der ki; “Bir yerde doğru mümin bulunmuşsa, başarıya götürecek bütün sebepler bulunmuş demektir.”
Peki doğru mü’min nasıl bulunur?
Bunun da tek ve doğru cevabı EĞİTİMDİR.
Yıldızlaşan nesil Sahabe efendilerimiz, Mekke ve Medine’de birer fert idiler hem de bazı gayri ahlaki davranışlara sahip fertlerdi; ama önce Daru’l Erkam’da daha sonra Suffa’da ilim ile eğitildikten sonra gökyüzündeki yıldızlar gibi yıldızlaştılar ve yüce Allah’ın razı olduğu nesil oldular.
Çünkü eğitimin temelinde ilim vardı, bundan dolayıdır ki yüce Rabbimiz;
“De ki; hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” (Zümer, 9) derken, ilim sahiplerinin değerini anlatan Efendimiz (s.a.s) de; “ Dünya ve içindekiler değersizdir. Sadece Allah’ı zikretmek ve O’na yaklaştıran şeylerle, ilim öğreten alim ve öğrenen öğrenci bundan müstesnadır.” (Tirmizi) der.
Bu günkü fertlerin de yıldızlaşması aynı metod ile gerçekleşir; ama davama hız verecek hicretin gerçekleşmesi için eğitim programımızın da hicretinin gerçekleşmesi gerekir.
Allah Rasulü yalnızca Mekke’den Medine’ye fiziki bir hicret gerçekleştirmedi aynı zamanda eğitim metodunun da hicretini gerçekleştirip Hureyre’leri, Enes’leri, Nesibe’leri yıldızlaştırdı. Ama aynı eğitim sistemi ile değil! Temel prensipler dururken zaman ve mekana göre eğitim uygulayarak yeni yıldızların meydana gelmesini sağladı.
Daru’l Erkam’daki eğitim ile Suffa’daki eğitim aynı değildi. Mekke’de inanç eğitiminden sonra sabır, tevekkül, ümit eğitimi verirken; Medine’de ticaret, savaş, diplomasi eğitimi verdi gayeye hizmet için, davaya hız vermek için…
Tüm bunlar önümüzde bir örnek olarak dururken biz davamızın hicretini gerçekleştirebiliyor muyuz? Yoksa hala 20-25 yıl öncesinin eğitim sistemi ile mi devam ediyoruz?
Özellikle geleceğin toplumunu meydana getirecek çocuk ve gençlerin eğitiminde; kitap tespitinden etkinliklere, mekanlardan araç-gereçlere hatta hediyelere varıncaya kadar eğer doğru mü’min oluşturmanın yolunu aramıyorsak, hala söylemlerimizi dahi değiştirmiyorsak burada problemi zamanda değil kendimizde aramalıyız ve başarıya götürecek en önemli unsuru kaybettiğimizin farkına varmalıyız.
Düşmanlarımız bize karşı günümüz teknolojisinin tüm olanaklarını kullanarak saldırırken bizler hala eğitimimizi güncellemiyorsak, hala ‘bizler böyle yetiştik’ çizgisinde kalıp başarı bekliyorsak, bizler hicreti gereği gibi anlamamışız demektir.
Bizim davamız, bizim çağrımız evrenseldir, kıyamete kadar devam edecektir işte bundan dolayıdır ki stratejimizin, plan ve programımızın da bu evrenselliğe, içinde bulunduğumuz çağa ve teknolojiye uygun olması zorunludur. Stratejimizi, eğitim sistemimizi temel prensiplere sadık kalarak güncellemeliyiz. Yıldızlaşan fertleri ancak bu şekilde yetiştirebilir, davaya hız, gayeye hizmeti ancak bu şekilde sağlayabiliriz.
Şimdi tekrar düşünelim biz davamızın hicretini ne zaman gerçekleştireceğiz veya gerçekleştire biliyor muyuz?

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?