“Allah yolunda öldürülenleri ölü sanma. Onlar diridir ve Rableri katında rızıklanırlar.” (Âl-i İmrân 169)

Bu yazımızda, Merhum Dr. Salah Abdulfettah el-Hâlidî’nin gözünden Şehid Seyyid Kutub’u anlatmaya çalışacağız.

Üstat Salah el-Hâlidî, Üstat Seyyid Kutub hakkında araştırma yapan ve bizim gibi onu daha iyi tanımak isteyenler için akademik bir eser hazırladı. Bu eserde Üstad Seyyid Kutub’un davetçi yönünü, cihad yönünü, fikri öncülüğünü anlatmaya ve tanıtmaya çalıştı. Üstat Salah’ın, tez olarak yazdığı bu eserin savunma toplantısında salon tıklım tıklım dolmuş, o derece ki ayakta kalanlar bile olmuştu. Tez savunmasında bulunan jüri üyelerinden biri de Seyyid Kutub’un kardeşi Muhammed Kutub idi. Üstat Muhammed Kutub, Üstat Salah’ın tezi hakkında şöyle bir yorum yaptı:

“Yazarın, insanların hayatlarını tercümede olağanüstü bir gücü var, bu gücü başka alanlar ve yazılarda da kullanması gerekir. Zira kayda değer bir kalemi var ve tebrik edilmeye değer. Araştırma yaptığı konu hakkındaki bilgileri, materyali birleştirme ve değerlendirmede usta olduğunu söyleyebiliriz.”

Şimdi Üstad Salah’ın bu kitabından bazı kesitleri sizlere arz edelim:
Seyyid Kutub, gayretle dolu 60 senelik bir hayat yaşadı. Hayatında edep ve fikrin doruğa çıktığı dönem, İslami çalışmalarda yer aldığı ve Müslüman Kardeşler’in o zamanki başkanı Hasan el-Hudaybi’nin izniyle Kardeşlik komisyonunu yürüttüğü dönemdir.

Allah (c.c) ona mutlu bir son bahşetti. Her hakiki Müslümanın temenni ettiği bir son… Evet, şehadet… Şehadet onun kapısını dört duvar arasında çaldı, Üstad ise şehadeti tam bir teslimiyet, mutluluk ve tebessüm ile karşıladı. Böylelikle Müslümanların en büyük arzusu olan “şehid” lakabıyla rabbine kavuştu.

Seyyid Kutub, üniversitedeki eğitimini bitirdikten sonra, bir dönem Mısır Milli Eğitim Bakanlığı’nda görev yaptı. Altı sene boyunca öğretmenlik, kültür merkezi sorumluluğu ve bir dönem müfettiş olarak da görevde bulundu. Daha sonra Milli Eğitim Bakanlığı onu ABD’ye saha araştırması yapmak için gönderdi. ABD’de 2 sene boyunca ikamet etti. Oradaki eğitim sistemini incelemek, kendilerinin eksiklerini ve yapılabilecek şeyleri tespit etmek için araştırmalar yaptı. 1950 yılında ise Mısır’a geri döndü. Milli Eğitim Bakanlığı’ndaki bazı kişilerle birtakım sıkıntılar yaşadı ve istifasını takdim ederek görevini sona erdirdi.

Üstad, gençlik döneminde Vefd Partisi’nde görev aldı, takriben 1942 yılına kadar partide aktif bir şekilde devam etti. Partinin dergisinde birçok yazı, şiir, makaleler yazdı. Partiden ayrıldıktan sonra yaklaşık 10 sene boyunca hiçbir partide aktif görev almadı, ta ki kendini İhvan-ı Müslimin cemaatinde bulana kadar. Fiili olarak 1953 yılında katıldığı İhvan-ı Müslimin cemaatinde hayatının geriye kalan dönemini geçirdi.

Halkı direniş için teşvik eden isimler arasında yer aldı. Direnişin planlaması, organizesi ve tertibi için önemli fikirler ve öneriler ileri süren Üstat Seyyid Kutub, direniş başladığı zaman ise en ön safta yer aldı, fakat maalesef ki direnişin ilk kurbanlarından biri oldu. Mahkeme tarafından 15 sene hüküm giyen Üstad, 15 senenin çoğunu akciğerinde, göğsünde, midesinde ve de bağırsaklarında çektiği acılardan dolayı bulunduğu hapishanenin hastanesinde geçirdi.

O zamanın Irak Cumhurbaşkanı Abdusselam Arif aracılığıyla tıbbi mazeretle serbest bırakıldı. Henüz birkaç ay geçmeden 1965 yılının yaz aylarında o ve onunla beraber onlarca İhvan adayı tekrardan tutuklandı. Üstat Salah, kitabında Seyyid Kutub’u, “Yaşayan Şehid” olarak adlandırdı.

Son tutuklamada vahşi şekilde işkence gördü. Onlarca mahkemeye çıktı, o ve iki kardeşinin hakkında idam hükmü verildi. Zindan zebanileri, bu zalim hükmü, 29 Ağustos 1966 Pazartesi gününün şafağında infaz ettiler.
Allah istemeseydi, Seyyid Kutub bu onurlu direnişi sergileyemezdi…
Allah istemeseydi bu hizmeti İslam’a veremezdi…
Allah istemeseydi, onun fani dünya hayatı, her sadık Müslümanın istediği son gibi, mükemmel şekilde son bulmazdı…
Allah, onun sadakatine şahit oldu ve ona şehadeti bahşetti…
Hem de dört duvar arasında…
Üstat Seyyid’in hayatındaki İslami direniş, davaya verdiği hizmet, İslam için gurur verici bir hizmet olmanın yanında bizlere, Rabbimizin kalpleri evirip çevirme gücünü de hatırlatıyor. Hakikaten öyle! Bir söz var, der ki: “İnsanlar kıymetli maden gibidir; cahiliye döneminin önde gelenleri, akılları ererse İslam’ın da önde gelenlerinden olurlar.”
Baktığımız zaman Üstad, hayatının ilk döneminde kıymetli bir maden misaliydi, cahiliye dönemi diyebileceğimiz dönem…
İslam hayatında yer almaya başlayınca, hayatındaki hırs, azim ve kararlılık katbekat arttı, bu da İslam’ın hayatına katmış olduğu bereketin sadece bir kısmıydı.
Merhum Salah Hâlidî’nin sözlerini, Şehid Seyyid Kutub’un zindanda yazmış olduğu bir şiirden alıntılarla bitirelim inşallah:
Kardeşim arkana dönmeden, tereddüt etmeden devam et!
Zira yolun kana bulanmıştır!
Oraya buraya da bakınma, aldırış etme!
Ve semadan başkasına da yönelme!
Rabbim bizleri şehitlerin yolunda gidenlerden eylesin.
Bizi onlar gibi Kur’an izinde yaşayan, Kur’an ahlakı ile ahlaklanan bireylerden kılsın.
Bizlere de onun gibi hak uğruna şehid olmayı nasip etsin… Âmin…

Kaynakça
Salah Abdulfettah el-Hâlidî, Doğumundan Şehadetine Seyyid Kutub.

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?