“Ey Muhammed! Doğrusu sana pek çok nimet verdik. Öyleyse Rabbin için namaz kıl ve kurban kes.” (Kevser,1-2) “Kim ki gönül hoşnutluğuyla ve kestiği kurbanın sevabını Allah’tan umarak kurban keserse, bu onun için cehennem ateşine karşı perde olur.”1

Yüce Rabbimizin emirlerinden biri olan kurban ibadeti diğer ibadetlerimizde de olduğu gibi O’nun (c.c.) rızasına götüren hem maddi hem de manevi yönü olmasıyla beraber sembolik değeri de bulunan önemli kulluk görevlerimizden biridir.
Zaten sözlük anlamı; “yaklaşmak, Allah’a yakınlık sağlamaya vesile olan şey” anlamına gelen kurban, dini terim olarak ise; “ibadet maksadıyla belirli bir vakitte belirli şartları taşıyan hayvanı usulünce boğazlamak.”2 demektir.
Maddi bir ibadet olan kurbanın manevi yönünün unutulması ise büyük bir eksiklik olmakla beraber kurbanı anlamadığımızın da bir göstergesidir. Çünkü kurban insanlık tarihiyle başlayan önemli bir ibadet olmasının yanı sıra her zaman samimiyetin, fedakârlığın ve teslimiyetin de göstergesi olmuştur.

“Her ümmete kurban kesmeyi gerekli kıldık.” (Hac,34)
“Onlara Âdem’in iki oğlu hakkındaki haberi gerçek olarak oku. Hani her biri birer kurban sunmuşlardı da birinden kabul edilmiş, ötekinden kabul edilmemişti. (Kurbanı kabul edilmeyen), ‘Seni öldüreceğim’ demişti. O da ‘Allah sadece muttaki olanlardan kabul eder’ dedi.” (Maide,27)
Eğer kurban ibadetini gerçek anlamda anlayabilir ve bu ibadeti birçok boyutuyla ele alıp gereğini yerine getirirsek elbette ki bu ibadet bizi yüce Rabbimize yakınlaştıracak ve kurtuluşumuza vesile olacaktır. Çünkü kestiğimiz kurbanlar Rabbimiz uğruna feda edeceğimiz daha nice şeylerin sembolik göstergesidir.

Zilhicce ayında kestiğimiz kurbanlarımızla yüce Rabbimize teslimiyetimizi gösterdiğimizi, yakınlaştığımızı, affa mazhar olduğumuzu, fedakârlığımızı ispatladığımızı ve birçok faziletlere nail olduğumuzu ayet ve hadislerden öğrenirken genel manadaki kurban olma ve sevdiğimiz şeyleri kurban ederek Allah Teâlâ’ya nasıl yakınlaşılır, nasıl teslimiyet gösterilir Peygamber Efendilerimizin (s.a.s.) hayatlarından da görerek anlamaya çalışıyoruz.
“(O kurbanların) ne etleri ne de kanları Allah’a ulaşacaktır. Fakat O’na sizin takvanız ulaşacaktır.” (Hac,37)

“Âdemoğlu kurban günü Allah katında kurban kesmekten daha güzel bir amel işlemez. Kurban, kıyamet günü boynuzları, kılları ve tırnaklarıyla (sevap olarak) gelir. Kurban, henüz kanı yere düşmeden, Allah tarafından kabul edilir. Bu sebeple kurban kesme konusunda gönlünüz hoş olsun, (bu iş size zor gelmesin).”3
“Ey Fatıma! Kalk, kurbanının yanında bulun, şunu iyi bil ki; onun kanından yere düşen ilk damla ile işlemiş olduğun günahların tümü affedilir…”4
Maddi boyutu olan kurbanlarımızın bu derece lütufları bulunurken genel manadaki kurban olma ve sevdiğimiz şeyleri yeri geldiğinde kurban ederek teslimiyet ve samimiyetimizi ispatlamamız ise yüce Rabbimize yakınlaşmamızın en önemli vesilesi olacaktır. Tıpkı Halilullah olan Hz. İbrahim (a.s.) gibi.

Kurbanın sembol ismi olan ve teslimiyetleriyle sembolleşen Hz. İbrahim (a.s.), Hz. İsmail (a.s.) ve Efendimiz (s.a.s.) başta olmak üzere diğer tüm peygamberlerin hayatlarında şahit olduğumuz kurban olma ve sevdikleri şeylerden feda ettikleri kurbanlar bizler için yüce Rabbimizin rızasına giden yolda rehberimiz olmuştur. O rehberlik eşliğinde anladığımız kurban sene de yalnızca bir defa değildir. Belki zilhicce ayında kestiğimiz kurbanlar sene de bir defadır; ama Yüce Rabbimize (c.c.) yakınlaşmak için canımızdan ve sevdiklerimizden fedakârlık yaparak, Yüce Rabbimize teslimiyet göstererek sunduğumuz kurbanlar ise, sene de bir defa değildir. Sayısı, zamanı belirlenmemiş, belli bir şeyden olsun istenmemiştir. Çünkü genel anlamıyla kurban, Allah’a yakınlaşmayı sağlayan, maldan, candan ve canandan vazgeçmenin adıdır.

Hayatımızın hangi alanında, hangi şekliyle olursa olsun bizden istenen teslimiyeti gösterip, bu uğurda yapmamız gereken fedakârlığı yapabiliyorsak biz kurbanı gereği gibi anlamış, gereğini yerine getirmişiz demektir.

Hz. İbrahim (a.s.) “Rabbi ona: ‘Teslim ol’ dediğinde (O) ‘Âlemlerin Rabbine teslim oldum…” (Bakara, 131) diyerek hayatının her döneminde teslimiyetini ve fedakârlığını göstermişti. Ateşe atılırken de, can parçası evladını kurban ederken de.
Hz. İsmail (a.s.) babasına “Babacığım, emrolunduğun şeyi yap. İnşaallah beni sabredenlerden bulacaksın” (Saffat,102) diyerek Rabbinin (c.c.) emrine boyun eğerek canını seve seve kurban etmeye hazır olduğunu söylemiş ve gerçek manadaki kurbanın en güzel örnekliğini bizlere sunmuştu.

Bir kadın, bir anne olarak Hz. Hacer annemiz ise, susuz Mekke vadisine bırakılırken de, evladının kurban edileceği haberini duyduğunda da “Eğer, Rabbi bunu emretti ise, Allah’ın emrine boyun eğmek gerekir.”5 diyerek Rabbinin emrine nasıl teslimiyet gösterilir, Allah yolunda nasıl kurban olunur bizlere göstermişti.
Efendimizin (s.a.s.) ve diğer peygamberlerin hepsinin hayatı teslimiyet ve fedakârlık adına nice örneklerle doludur.

Peki, kurban bizim hayatımızın neresindedir?
Maddi boyutu olan kurban ibadetine hassasiyetimiz tüm boyutlarıyla, tüm kesimler tarafından özen gösterilirken kurbanın diğer yönleriyle hayatımıza yansıması hangi boyuttadır, bizler bu manadaki kurbanın neresindeyiz, tefekkür etmemiz gerekir.
Bizler, hak dava uğrunda yeri geldiğinde canını, yeri geldiğinde ise canından öte sevdiklerini Allah rızası için feda ederek teslimiyet gösterip kurbanı yaşayabiliyor muyuz Filistinli kardeşlerimiz gibi?

Topraklarında İ’la-yı Kelimetullah yücelsin diye Rabia Meydanı’nda mücadele edip yıllardır Mısır zindanlarında işkencelere sabrederek teslimiyet gösterip, kurbanı anlayabiliyor muyuz Mısır’daki kardeşlerimiz gibi?
Kendi maddi ihtiyaçlarına rağmen kardeşlerinin derdiyle dertlenip ekmeğini paylaşarak teslimiyet gösterip, kurbanı anlayan kardeşlerimiz gibi anlayabiliyor muyuz kurbanı?
Ve hayatlarını Rablerine adayarak şehit olan Ali Haydar Bengiler, Furkan Doğanlar ve Esma Biltaciler gibi…

Bizler de diyebilecek miyiz? “…Şüphesiz benim namazım, kurbanım, hayatım ve ölümüm hepsi âlemlerin Rabbi olan Allah içindir.” (Enam,162)
Çünkü kurban azmetmektir, sabretmektir, tevekkül edip teslimiyet göstermektir.
Gerçek manada kurbanı yaşayıp takvaya erişebilmek duasıyla…

Kaynakça:
1) Tirmizi, Kıyame,50 2) İslam İlmihal 2, TDV Yayınları 3) Tirmizi 4) Heysemi 5) Hâkim, Müstedrek

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?