Kamu görevlileri, kamu yönetiminin insan unsurudur, en alt birimde çalışan temizlik işçisinden en üst birimde çalışan Genel Müdüre kadar… Kamu görevi belirli bir amaç için yapılmak üzere kamu görevlilerine verilen bir emanettir. Her türlü işi belirli bir kanun, yönetmelik, ilke ve kurallara dayandırarak yapmaktadırlar. Kamu vatandaştır, halktır. Kamu kurumu, kamu hizmetinin görülmesi amacıyla kurulmuş, tüzel kişiliği olan kurumlardır, amme müesseseleridir.

Ahlak, insan davranışlarıdır. İnsan dışındaki canlılar için ahlaki davranıştan söz etmek mümkün değildir, hayvanların ahlakı yoktur. Ahlak, iyiyi esas alan bir değerler alanıdır. İnsanı insan yapan değerlerdir. Değerlerin dışında yaşayan insan bozulmuş insandır. Onun için son zamanlarda “Değerler Eğitimi” oldukça önem kazanmıştır. Ahlak bu görev hissinden yola çıkar. Bunlar, insanın kendi nefsine, kendi vicdanına karşı olan görevleridir. Görevini hakkıyla yapmak, asla yalan söylememek, başkasına iftira atmamak, kötülük düşünmemek ve yapmamak gibi. Ahlaki sorumluluk, hukuki konulardan ziyade, iş yaşamındaki ilişkiler, dürüstlük, doğruluk, sözünü tutma, sadakat, adil olma, başkalarına yardım, başkalarına saygı gösterme, sorumlu vatandaşlık ve hesap verebilirlik, doğru olan ve olmayan kararlar, doğru ve yanlış davranışlar ile ilişkilidir.

Kamu hizmetlerinin hızlı, etkin, güler yüzlü ve verimli olması için iş ahlakı son derece önem arz etmektedir. Burada meydana gelebilecek herhangi bir aksaklık veya gecikmenin sebebi iş ahlakına uyulmamasından kaynaklanmaktadır. Kamu görevlisi, kamu yararını ön planda tutmayıp, kendi çıkarını ön plana alması durumunda, kamuda yozlaşmalar, suiistimaller ve yolsuzluklar oluşur. Bunun sonucunda ise, kamu hizmeti iyi verilemez, kısıtlı olan kamu kaynakları etkili, ekonomik ve verimli kullanılamaz, krizler ve skandallar ortaya çıkar. Haksız mal edinme, irtikâp, ihtilas, zimmete para geçirme, kaçakçılık, resmi ihaleye fesat karıştırma, görevin gerektirdiklerini yapmaktan kaçınma, yetkiyi kötüye kullanma, gücün istismar edilmesi, kayırmacılık ve ayrımcılık yapmak, ihmal, yaranma, hakaret, kötü alışkanlıklar, dedikodu ve aracılar yoluyla iş yürütme gibi eylem ve uygulamalar en sık karşılaşılan ahlak dışı davranışlardır.

Kamuda iş ahlakının tesis edilmesi için, sivil toplum kuruluşları ve medya da bu süreçte etkin rol almalıdır. Medya, kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi ve kamuoyunda farkındalık oluşturması bakımından, iş ahlakı konusundaki gelişime katkı sağlamalıdır. Aynı şekilde toplumsal faydanın temsilcisi olarak sivil toplum kuruluşlarının gözetimi dengeleyici bir güç olarak iş ahlakının yaygınlaşması ve gelişmesinde önemli bir etki oluşturacaktır. İş ahlakı ile ilgili sürekli sempozyum ve kongreler yapılmakta olup, bunlardan bir tanesi Türkiye İktisadi Girişim ve İş Ahlakı Derneği (İGİAD) tarafından düzenlenen “Türkiye İş Ahlakı Zirvesidir. Zirvenin sonuç bildiriminde çok önemli bazı hususlar vurgulanmıştır: “Ahlak bütünlük ifade eden bir kavram olup, ahlakın alanı sadece ibadet yerleri ya da bireysel hayatlarımız değildir. Ahlak, yönetim, siyaset, iş ve ticaret alanlarında hayat bulur. İş, yönetim, siyaset ve ticaret alanlarını sadakatin, samimiyetin, doğruluğun, ahde vefanın, emanete riayetin, salih amelin sergilendiği yerler haline getirebilirsek iş yerini ibadet yerine dönüştürmüş oluruz. Aksi halde bu alanlarda yaşanan ahlak sorunları ve krizleri anlam ve varoluş krizlerine dönüşmektedir. Bu yüzden kamu yönetiminde iş ahlakının varoluşsal bir mesele olduğunu düşünüyor ve bu konuda ahlaki değerleri temel alan düzenleme ve uygulamaların yaygınlaşmasını öncelikli bir mesele olarak görüyoruz. Kamu yönetiminde iş ahlakını böyle konumlandırırken, kamu yönetiminde etkin olması gereken yönetişim ilkeleri, kalite ve üretkenlik gibi yönetim ve çalışma değerlerini göz ardı etmiyoruz. Aksine iş ahlakının bu değerlerle birlikte hayat bulacağına inanıyor ve bunların kurumsal olarak tesis edilmesinin gereği ve öneminin altını çiziyoruz.” 1

Yasal Olan Aynı Zamanda Helal, Meşru ve Ahlaki Olmalıdır

2014 Yılı Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri töreninde Sayın Alev Alatlı bir konuşma yaptı. Konuşma, “yasallıkla helalliğin aynı manaya gelmediği, çünkü bu iki kavramın günümüzde maalesef birbirleriyle örtüşmediği” iddiası üzerine odaklanıyordu. Konuşma, sade vatandaşlar için önemli mesajlar vermekle beraber, özellikle kamu yönetiminde görev alanlar için bir manifesto gibiydi. “Günümüzde, helal olsun olmasın, haklı olma durumu yasalarca belirlenen bir durum haline gelmiştir. Aslolan, hakkın helal edilmesi ve helalleşmek olmalıdır. Helalleşmek, mahkemede dava kazanmaktan daha üstün olmalıdır. Çünkü, her yasal hak helal değildir ve olamaz. İflas eden kardeşinizin haraç-mezat satılığa çıkarılan evini satın almanız yasal hakkınız olabilir, ama helal değildir. İmar ruhsatı olan bir müteahhit, şehrin hakkına tecavüz ederken yasal olarak suçsuzdur, ama yaptığı iş helal değildir. Yeni ve çok daha ucuz olan bir enerji türünün pazara girmesini önlemek üzere üretim haklarını satın alan ve sümen altı eden bir petrol şirketi yasal olarak suçsuzdur, ama yaptığı iş helal değildir. Raf ömrünü uzatmak için ekmeğin içerisine kanserojen madde koyan fırıncının yaptığı, formülü ambalajın üzerine koyduğu sürece yasal, dolayısıyla suçsuzdur, ama helal değildir.  Bir kalem darbesiyle atar ve lumpen ergenleri sokağa döken yazar, alevler afakı sardığında suç mahallinde değilse, olayları evinden seyrettiğini ispat edebiliyorsa yasal olarak suçsuzdur, ama yaptığı helal değildir. 21. Yüzyılın en yaman toplum projesi, helal olanı yasal olanla örtüştürmek olsa gerektir. Kadim değerlerle rabıtası zedelenen özgürlüklerin, şerden yana bükülmelerini önlemek durumundayız. Yasaların tanıdığı haklardan, insanlık ve Allah adına feragat etmenin garipsenmediği bir düzen getirmek zorundayız.”

Ahlaki Ortamın Olmadığı Yerde, Gayri Ahlaki Karar ve Süreçler Kaçınılmazdır

Türkiye İktisadi Girişim ve İş Ahlakı Derneği tarafından düzenlenen Türkiye İş Ahlakı Zirvesinde bir konuşma yapan Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın; “Küresel sistemin ayartıcı reklamlarını, GDO’lu gıdaları, endüstrileşen sağlığı, sömürücü faiz sistemini, hedonizmi en büyük kazanç kapısına çeviren eğlence ve medya endüstrisini, 1 dolara çalıştırılan güvencesiz çocukları, kadınları ve mültecileri konuşmak zorundayız. Bunları konuşmadan; günlük 1 dolara işçi çalıştıran bir patrondan iş ahlakına uymasını, ya da günlük 1 dolara çalıştırılan işçiden işini en ahlaklı bir şekilde yapmasını istemek ne kadar adil ve ahlakidir. İş ahlakı, genel ahlakın bir parçasıdır. Dolayısıyla toplumun genel ahlakı ne durumdaysa çalışma hayatı için de durum odur. O nedenle toplumsal ahlakı yükseltmek zorundayız. Zira bir insan, aile ilişkilerinde ahlaklı ise çalışma hayatında da ahlaklı olacaktır. Çünkü ahlaklı olmak herhangi bir kategoriye indirgenebilecek, parçalanabilecek bir şey değildir. Malumunuz olduğu üzere, sanayi toplumu öncesinde iş ahlakını belirleyen temel faktörler dini ve ahlaki değerler ile bunların şekillendirdiği örflerdir. Hayatın tümünü belirleyen dini inanç ve değerler iş ahlakını da belirlemiştir. Ancak, dünyanın son 200 yıllık tarihi kutsaldan, dini ve ahlaki olandan kopuşun tarihidir. Dünya bu kopuşun trajik sonuçlarıyla her gün daha büyük bedeller ödeyerek, daha büyük tahribatlar yaşayarak yüzleşiyor. Sekülerleşme süreciyle birlikte bizi biz yapan, bizi diri tutan kavramsal çerçevemizi yitirdik. Yitirdiğimiz kavramların yerini modern seküler dünyanın kavramları aldı. Kul hakkı kavramının, iş hayatımızdan, hatta neredeyse bütün hayatımızdan çıktığını görüyoruz. Rızanın yerini kârın, adaletin yerini pragmatizmin, hikmetin yerini görevin, kanaatin yerini lüksün, infakın yerini vergi iadesinin, karz-ı hasenin yerini kredinin aldığı, başarının verimlilikle, saygınlığın zenginlikle, emeğin değerinin ücretle değerlendirildiği bir zeminde, doktorun hastasına müşteri, çalışanın iş yerini han-ı yağma, işverenin çalışanı makine, tüccarın dini değerleri ekmek teknesi olarak görmesini engelleyemeyiz. Bu kavramsal çarpılmayla oluşmuş düzeneğin hiçbir yerinde Ahlak olmaz, ahlakilik aranmaz”2

Sonuç olarak, insandaki ahlaki bozulma bütün bir sistemi bozmaktadır. İnsan ve Allah, insan ve doğa, insan ve insan ilişkisi tahrip olmaktadır. Ahlak ilkelerini esas alan kamu görevlileri, adil ve dürüst olur, doğruyu söyler, yerinde ve zamanında kararlar verir, vatandaşlara saygı gösterir, verdiği sözü tutar, başarıyı paylaşır, mert ve cesur olur, alçak gönüllü, bağışlayıcı ve koruyucu olur, bilgili ve namuslu olur, sabırlı eğitici ve öğretici olur, anlaşılır dille konuşur, iş bölümünü doğru yaparak verimliliği artırır, çalışanların yenilik yapmalarına yardımcı olur,  çalışanlara iyi davranır, zor durumlarında yardım eder, şikâyetleri sabırla dinleyerek çözüm üretir, devlet malına zarar vermez.

Kaynakça

1) İGİAD, Türkiye İktisadi Girişim ve İş Ahlakı Derneği, Türkiye İş Ahlakı Zirvesi Sonuç Bildirisi 2) Ali Yalçın, Memur-Sen Genel Başkanı, Türkiye İş Ahlakı Zirvesi

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?