Hep söylediğimiz bir şey var: İnsanlar gözlerinden ve kulaklarından yakalanırlar. Kapitalist çağın baronları da insanların kulaklarına ya da gözlerine veya her ikisine hitap edebilmek için sermayesinin büyük kısmını bu yolda harcamaktadır. Bunların yaptıkları tek şey ifsattır. Nesilleri ifsad ederek kendi hâkimiyetlerini devam ettirme peşindeler.

Son zamanlarda şahit olduklarımız, şer cephesinin bu yönde daha fazla gayret içine girdiğini gösteriyor. Şer odakları, girebildikleri her ortamda kendi görsellerini sergilemeye ve sesli yayınlarını dinletmeye çalışmaktalar. Son kırk yılda insanların gözlerine ve kulaklarına hitaben sergiledikleri şeyler ortadadır. Nefse hitap eden münkerin her çeşidine insanları yönlendirmek için büyük meblağlar döktüler. Sinema filmlerinden, dizilerden yüzlercesi onların devasa meblağlar dökerek ürettikleri eserler olup bunların tek hedefi, genç nesillerin beyinlerini boş, anlamsız ve tamamen nefse hoş gelen görüntülerle doldurmak ve bunlarla meşgul etmektir. Bunda başarılı da oldular. Birkaç nesildir insanımız bunların ifsad edici çalışmalarının etkisinde kaldı.

Son zamanlarda önümüze kırk yıldır konan bu film ve dizilerin oyuncularını tekrar gözlere sokarcasına sergilemeleri ifsada devam etmede boş durmadıkları anlamına gelmektedir. Daha önce piyasada birkaç dizi olurken günümüzde onlarca dizi yayına konmakta ve nesiller adeta beyinlerinden yakalanmakta ve malayaniye mahkûm kılınmaktadır. Şahit olduğumuz bazı durumlar, bu film ve dizilerin insanlar arasında ciddi bir konuşma konusu yapıldığını göstermektedir.

Yayına sokulan diziler, nikâhsız ilişkileri normal hâle getirmek, içki ve uyuşturucuya alıştırmak ve mafyavari bir gençlik yetiştirmek gibi amaçlara hizmet etmektedir. İçerisinde şiddet olan bir dizinin ardından gençler sokaklara dökülüp de kabadayı gibi geziyorlarsa dizi etkisini göstermiş demektir.

Şer cephesi, en büyük yatırımı film ve sinema sektörüne yapmaktadır. Çünkü nesilleri ifsad etmek onların en büyük hedefleri arasındadır. İfsad edilmiş bir nesil, cihad nedir, dava nedir, Allah için çalışmak, yorulmak nedir bilmez. Bu hâle getirilmiş bir nesil, bu tür yüce amelleri düşünebilir mi?

Nesilleri ifsada ve atalete kurban etmek isteyenlerin durumunu Rabbimiz en güzel şekilde ifade ediyor: “İnananlar arasında çirkin şeylerin yayılmasını arzulayan kimseler için dünyada da ahirette de çetin bir ceza vardır. Allah bilir, siz bilmezsiniz.” (Nur, 19). Onlar her türlü çirkinliğin, fuhşun, pis işlerin yayılmasını isteyecek ve bu uğurda hararetle çalışacaklardır. Allah onları şöyle tanıtıyor: “İyi bilin ki, onlar bozguncuların ta kendileridir fakat bunun farkında değiller…” (Bakara, 12).

Nesilleri maddi cihetten de vurmak isterler. Esnafı, bakkalı, köydeki çobanı, işçiyi, memuru faizle vurmak isterler. Tuzaklarına düşürmek için her şeyi yaparlar. Onların kurdukları tuzaklara düşen nesiller manen ve maddeten çökerler. Düşman, hiç silah kullanmaksızın onları etkisiz hâle getirir. Böyle bir nesil zamanla yok olmaya doğru gider. Toplumlar, bu tür nesillerin çoğalmasıyla çöker. O hâlde İslam toplumlarının korunması, nesillerin ahlak ve maneviyatla yetişmesi için şer cephesinin yapmak istediklerine mâni olmak gerekir. Hemen her gün şer cephesinin bu tür bir faaliyetiyle karşılaşıyoruz. Zaman zaman onların faaliyetlerine engel olunduğunu duyuyoruz. Bu tür karşı duruşlara da seviniyoruz.

Müslümanlar yönetici konumuna geldiklerinde ifsad edici etkinlilere müdahale etmelidirler. Bu konuda ellerinden geleni yapmaya çalışmalıdırlar. Aksi hâlde ifsad edici güçler onların da çocuklarını vurur. Bu tür etkinlikleri yapanlar şayet karşılarında ciddi bir güç görmezlerse yaptıkları çirkinliklerin dozunu biraz daha artırırlar. Çirkinliğin en alasını yaparlar. Ortada sağlam, sağlıklı, dindar nesil diye bir şey kalmaz. Böylece nesilleri, kurban etmek istediklerine rahatlıkla kurban etmiş olurlar. Şayet Müslümanlardan ses çıkmaz, son kırk yıldır sanatçı, şarkıcı, oyuncu, artist adı altında sahaya sürülenlerin, Müslüman nesillerin gözlerine ve kulaklarına hitap etmelerine müsaade ederlerse sorumluluktan kurtulamayacakları gibi cezaya da müstahak olurlar.

Gelecek nesillerin selameti için içimizden hayra çağıran, kötülükten meneden ve iyiliği emreden bir grubun olması gerekmez mi? Böyle bir grup olmadığı takdirde Müslüman toplumların toptan helak olması ihtimal dâhilinde değil midir? Müslümanlar münkerden nehyederken tek yardımcılarının Allah olduğunu unutmayacaklar. Allah’a tevekkül ederek bu vazifeyi omuzlayacak ve nesillerini ifsad şebekelerinin tuzağına düşmekten kurtaracaklardır. Bu önemli vazifenin ihmali başka ihmallere benzemez. Bu yüzden bulunduğumuz her zeminde ifsada engel olmak mecburiyetindeyiz.

Yazar
1972 Şanlıurfa doğumlu, imam-hatip mezunu, lisans, yüksek lisans ve doktorayı Marmara Üniversitesi ilahiyat fakültesinde tamamladı. 2012 yılında doçent oldu. Suriye, Irak, Pakistan, Suud,Ürdün, Özbekistan, Bosna-Hersek ve Amerika’da araştırmalar yaptı. İslam halklarının kaynaşması adına Uluslararası sempozyumlar düzenledi. Savaş öncesinde Suriye sınır bölgesinde yaşayan kardeş halkların kaynaşması için bir grup arkadaşıyla beraber Dicle Kalkınma Ajansı destekli Sosyo-Kültürel sahada bir yıllık bir proje yaptı, fakat projenin uygulamasına bir ay kala Suriye savaşının patlak vermesi üzerine hedefini gerçekleştiremedi. Dicle Kalkınma Ajansında kalkınma kurulu üyesi olarak çalıştı. İslam halklarının manaya ve kardeşliğe daveti ve bu söylemde buluşması için Davet ve kardeşlik Vakfı mütevelli heyetinde yer aldı, temsilciliğini yaptı. İnsanımızın kültür seviyesinin yükselmesi ve okuması için bir grup arkadaşıyla beraber İstanbul’da Oku-Der’i (Okuma Alışkanlığını Kazandırma Derneği) kurdu. Beş yıl başkanlığını yaptı. Memurların hak-hukuk ve insani taleplerini savunma adına Hakkari Eğitim-Bir-Sen’i kurdu. Bir yıl başkanlığını yaptı. Ümraniye Eğitim-Bir-Sen şubesinde beş yıl sekreter olarak çalıştı. MEB bünyesinde 14 yıl öğretmenlik yaptı. Kürtçe’nin serbestiyet kazanmasıyla Kürtçe ezgi-ilahi-dua ve şiirlerden oluşan beş albüm yaptı. Arapça-Türkçe-Kürtçe ve İngilizce konuşur. Mardin Artuklu Üniversitesinde öğretim üyesi olarak çalışmaktadır.
×
blank
1972 Şanlıurfa doğumlu, imam-hatip mezunu, lisans, yüksek lisans ve doktorayı Marmara Üniversitesi ilahiyat fakültesinde tamamladı. 2012 yılında doçent oldu. Suriye, Irak, Pakistan, Suud,Ürdün, Özbekistan, Bosna-Hersek ve Amerika’da araştırmalar yaptı. İslam halklarının kaynaşması adına Uluslararası sempozyumlar düzenledi. Savaş öncesinde Suriye sınır bölgesinde yaşayan kardeş halkların kaynaşması için bir grup arkadaşıyla beraber Dicle Kalkınma Ajansı destekli Sosyo-Kültürel sahada bir yıllık bir proje yaptı, fakat projenin uygulamasına bir ay kala Suriye savaşının patlak vermesi üzerine hedefini gerçekleştiremedi. Dicle Kalkınma Ajansında kalkınma kurulu üyesi olarak çalıştı. İslam halklarının manaya ve kardeşliğe daveti ve bu söylemde buluşması için Davet ve kardeşlik Vakfı mütevelli heyetinde yer aldı, temsilciliğini yaptı. İnsanımızın kültür seviyesinin yükselmesi ve okuması için bir grup arkadaşıyla beraber İstanbul’da Oku-Der’i (Okuma Alışkanlığını Kazandırma Derneği) kurdu. Beş yıl başkanlığını yaptı. Memurların hak-hukuk ve insani taleplerini savunma adına Hakkari Eğitim-Bir-Sen’i kurdu. Bir yıl başkanlığını yaptı. Ümraniye Eğitim-Bir-Sen şubesinde beş yıl sekreter olarak çalıştı. MEB bünyesinde 14 yıl öğretmenlik yaptı. Kürtçe’nin serbestiyet kazanmasıyla Kürtçe ezgi-ilahi-dua ve şiirlerden oluşan beş albüm yaptı. Arapça-Türkçe-Kürtçe ve İngilizce konuşur. Mardin Artuklu Üniversitesinde öğretim üyesi olarak çalışmaktadır.

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?