İslam hilafetinin yıkılmasından sonra teşkilatlı bir şekilde zuhur eden Müslüman Kardeşler Hareketi, kurulduğu günden itibaren “Allah yolunda ölmek en büyük arzumuzdur” sloganını dillendirmiştir. Bunu, ilk defa hareketin kurucusu, sonra da onun ardından gelen bütün mürşitler (ki onlar “lider” kelimesini kullanmazlar) dillendirmişlerdir. Hasan el-Benna, bu sözde ifade edildiği gibi hayatındaki en büyük arzuya kavuşmuştur. Bu da 12 Şubat 1949’da Kahire’de vuku bulmuştur.

Müslüman Kardeşlerin tarihi, şehitlerle doludur. Seyyid Kutup idam edilmekle şehadete ermiştir. 1981’de hareketin önemli isimlerinden Kemal Senaniri işkence altında şehit edilmiştir. Şam’da Hafız Esed bir defasında 1500 kişiyi bir cezaevinin avlusunda kurşuna dizmiştir ve bu şehitlerin kanları adeta nehir gibi akmıştır. Rabia meydanında bir günde yüzlerce insan şehid edilmiştir. Hareketin içinden çıkmış ve Mısır cumhurbaşkanlığı yapmış olan Muhammed Mursi zindanda şehit edilmiştir. Mısır dışında da şehitler verilmiştir. Filistin’de hareket binlerce şehit vermiştir.

Dünya döndükçe bu dev hareket şehit vermeye devam edecektir. Hasan el-Benna’nın şehadeti münasebetiyle verilen demeçlerde onun Mısır’a ve bütün insanlığa vermek istediği mesaj ortaya konmuştur. Peki, “Allah yolunda ölmek en büyük arzumuzdur” derken Hasan el-Benna ne yapmak istemişti? Onu gören ya da görmeyip de yaptıklarını duyanlar şunu söylemişlerdir:

Şeyh Meraği: Hasan el-Benna İslam’ın esrarını anlamış bir ıslahatçıydı.
Abdusselam Yasin: El-Benna ilim, takva, deha ve kahramanlığı bir araya getirmişti.
Tuğgeneral Aziz Mısri: Ben onun yüzünde iman, sadakat ve ihlas görüyordum.
Seyyid Kutup: O, büyük bir bina olan Müslüman Kardeşleri inşa etmede kendisine bağışta bulunulmuş büyük bir davetçiydi.
Mustafa Emin: İmanı, fikriyle beraber sadece duygusal bir şekilde değil, bilakis üzerinde çalışılmış bir planı da içeriyordu.
Taha Hüseyin: Şayet düşmanlarım Hasan el-Benna gibi kimseler olsaydı daha ilk günden onlara elimi uzatırdım.
Şeyh Abdulhamid Keşk: El-Benna, ümitsizliğe düşenlerin kalbinde ümidi dirilten büyük bir davetçidir.
İhsan Abdulkuddüs: Üstad el-Benna gibi davetine sımsıkı sarılmış bir lider görmedim.
Alal el-Fasi: Zamanın saçmalıklarından korunmuş fikrini zihinlere ekmek için 20 yılını harcadı.
Mükrim Ubeyd: Onun dinden ilham alan hatırası baki durumdadır.
Kamil Şennavi: O, fedakârlıkta, ahlakta ve hikmette benzersiz bir örnekti.
Şeyh Muhammed Mustafa el-Meraği: Üstad el-Benna din hususunda gayet hırslı, içinde yaşadığı ortamı bilen, İslam ümmetinin içinde bulunduğu hastalığın farkında olan, toplumun farklı kesimleriyle sağlam irtibat kurabilen biriydi. Kendisini bu ümmetin seleflerinin razı olduğu yolda dini ve içtimai ıslaha adadı.
Allame Tantavi Cevheri: Benim nazarımda Hasan el-Benna, takva ve siyasi deha ile yoğrulmuş biridir. O, Hz. Ali’nin kalbi, Hz. Muaviye’nin aklıdır. O, ulusal hareketi İslami harekete çevirdi. Bu yüzden bu nesil tüm yönleriyle Resûlullah (s.a.v) zamanındaki nesle benzeyen ikinci İslami nesil sayılır.

İmam Abdusselam Yasin (Fas’ta Adl ve İhsan Cemaatinin kurucusu): İmam Hasan el-Benna, Kur’ân ve yönetim kavramlarını bir araya getiren müceddid bir kimsedir. İmam el-Benna, Allah’ın kendisinde hayır özelliklerini topladığı biri olarak davetin tepesinde bir parlaklık olarak kalacaktır. Şayet onun huşusuna, Allah’a yönelişine ve ruhani yönüne bakarsan, Nübüvvet kandilinden bir parça olduğunu görürsün. Şayet onun çalışmasına ve gayretine bakarsan, büyük bir lider ve dahi bir öğretici olduğunu görürsün. Şayet onun hakka dair kahramanlığına ve onunla alaka kuran kimselerin kalbinde meydana getirdiği heybete bakarsan, Allah’ın aslanlarından bir aslan olduğuna şahit olursun. Onun fesahati, hikmetli oluşu, edep ve sabrı sana yeter. Allah ona merhamet etsin.

Şeyh Hasaneyn Mahluf: Hasan el-Benna, asrımızda Müslüman şahsiyetlerin en büyüklerindendir. Hakkıyla cihad eden Müslüman bir liderdir. Hak davetinde Kur’ân ve sünnetten, İslam’ın ruhundan elde ettiği iyi bir metoda sahiptir. O, apaçık bir yol edinmiş ve bunu gerçekleştirmek için hikmet, doğruluk, sabır ve azimetle hareket etmiştir. Onun İslami daveti Mısır’ın ufuklarında ve daha başka İslam ülkelerinde yayıldı. Bu davetin sancağı altında çok sayıda insan toplandı.

Kudus Müftüsü Muhammed Emin Hüseyni: Muhidler, her şeyi mübah görenler ve milliyetçilik fikrini yüceltmek isteyenler çalışırlarken, zehir ve sapıklıklarını Arap Mısır’da farklı ortam ve muhitlerde yayarlarken, özellikle de üniversite ve yüksekokullarda bunu ortaya koyarlarken imanlı Mısır halkının içinden tıpkı karanlık bulutların arasından zuhur eden güneş misali Hasan el-Benna zuhur etti. İslam ümmetini ve ülkesini Kur’ân’la amel etmeye, onun yüce ahkâmını, yüce ahlakını tatbik etmeye, her durumda Resûlullah (s.a.v)’in sünnetine sarılmaya davet etti.

Muhaddis Nasır Elbani: Şayet Hasan el-Benna’nın gençler üzerinde hiçbir iyiliği olmasaydı, onun gençleri eğlence yerlerinden ve sinemalardan çekip almış olması ona üstünlük olarak yeterdi. Onları tek bir dava uğrunda bir tek kitle hâline getirdi. O da ancak İslam davasıdır. Başka bir iyiliği olmasaydı dahi bu yaptığı ona şeref ve fazilet olarak yeterdi. Bunu inanarak söylüyoruz. Gösteriş ya da dalkavukluk olsun diye söylemiyoruz.

Ömer Tilmisani: Onun şehadeti üzerinden zaman ilerledikçe şahsiyeti, ortaya koyduğu nur ve aydınlık daha da kıymet kazanmakta ve değeri artmaktadır. O eşsiz ve sanatkârane yapılmış bir lehva misalidir. Geçen hiçbir yıl yoktur ki Hasan el-Benna’nın İslami davet sahasındaki parlaklığını daha da arttırmasın. Allah’ın İslam ve Müslümanlar için onun eliyle gerçekleştirdiği hayır ortadadır.

Şehid Seyyid Kutup: Bazı zamanlarda meydana gelen hadiseler kaderin bir tecellisi, satırlara dökülmüş kitapta düzenli bir hikmet şeklinde zuhur eder. “El-Benna” isminin onun soyadı olması tamamen bir tesadüftür. Fakat insanlar her ne kadar “bu bir tesadüftür” derlerse de hakikat şudur ki, o gerçekten de çokça şeyler “bina etmiş” ve binayı da iyi şekilde yapmıştır. Hatta o, bina edenlerin en dâhisidir. İslam akidesi çok sayıda davetçiyle karşılaşmıştır. Fakat bunlar bir bina ortaya koymayan davetçiler olmuşlardır. Her davetçi çokça inşa eden/bina yapan bir kişiliğe sahip olamamıştır. Her davetçi de büyük bir yapı ortaya koyma imkânına sahip olmamıştır. İşte onun ortaya koyduğu büyük yapı: Müslüman Kardeşler.

Gazeteci Mustafa Emin, İmam el-Benna hakkında şunları yazmıştır: Onun beni en çok etkileyen yönü, kendi fikrine olan imanıydı. Çok etkileyici bir tarzda ona iman ediyordu. İstikbalin o fikre ait olacağını görüyordu. Bu da onun yol alışında kendisini göstermişti. Başkasını bu fikre ikna etmede büyük bir güce sahipti. Binlerce insanı etkilemede yetenekli bir hatipti. Fikri ne olursa olsun yanında oturan bir kimseyi son derece etkilerdi. İşçi kimseyi ikna eder ve onun üslubuyla konuşurdu. Aynı şekilde öğrenciyle de bunu yapardı. Büyük-küçük, fakir-zengin, şehirli-köylü, toplumun her tabakasından kim olursa olsun onun diliyle konuşurdu.

Prof. D
Merhum Mısırlı Şair Kamil Şennavi: Kaybettiğimiz faziletli adam Hasan el-Benna’nın tek hedefi vardı. Bu hedef de kültürlü, iman sahibi ve güçlü gençlerden tam bir nesil meydana getirmekti. Bu gerçekleşti. Kaybettiğimiz bu şahsiyetin tek gayesi vardı. Bu gaye de Allah yolunda ölmekti. Bu, ebedi adanış örneklerinden bir örnekti, üstün bir yaradılış ve dillere destan olmuş bir hikmetti. Hasan el-Benna iman ettiği fikir uğruna mücadele veren benzersiz bir liderdi. O, askerlerin safında dikkat çeken benzeri olmayan bir komutandı. İşte Hasan el-Benna, her yüzyılın başında benzerine ancak rastlanılabilen ender bir şahsiyet!
İşte böyle bir şahsiyet, “Allah yolunda ölmek en büyük gayemizdir” diyen bir teşkilat meydana getirmiştir. Doksan üç yıllık bu hareket, bu gayeyi bizzat göstermiş ve yaşamıştır. Nice fertleri Allah uğrunda şehit düşmüş ve en büyük saadetin bu yolda şehit olmaktan geçtiğini haykırmıştır. Hasan el-Benna, şehadetin en büyük saadet olduğunu ifade etmiş ve Rabbine bu derece üstün bir amelle ulaşmıştır. Rabbim ruhunu şad eylesin.

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?