Davet Mektebi Dergisi olarak Mısır Eski Enformasyon Bakanı Salah Abdulmaksud Bey ile şehit lider Muhammed Mursi hakkındaki röportajımızı istifadenize sunuyoruz:
1. Şehâdeti riyasete tercih eden şehit lider Muhammed Mursi ve davası özelde Mısır, genelde de İslâm coğrafyası için ne ifade ediyordu?
Şehit Muhammed Mursi, Mısır’da halkın seçtiği ilk cumhurbaşkanı idi. Bütün dünya, bu son seçimdeki dürüstlüğe şahit oldu. Mursi, halkı 30 yıl boyunca zorbalıkla ve fakirleştirerek yöneten Hüsnü Mübarek rejimine karşı yapılan devrim sonrasında seçildi. Bu yüzden Hüsnü Mübarek’e karşı yapılan 25 Ocak devriminin sloganları şunlardı: Yaşam… Özgürlük… Sosyal adalet… İnsana saygı…
Reis Muhammed Mursi, hoşgörüsüyle birçok Mısırlıya, Mısır’ın devrim ruhuna ve hatta bütün Araplara örnek oldu. Çalışmalarıyla halkın efendisi değil, hizmetkârı olduğunu ve görevinin, halkı gözeterek onlara hizmet etmek olduğunu gösterdi. Öyle ki kıymetli zevcesi Necla Hanım, Mısır başkanlarının eşlerine verilen Mısır’ın First Lady’si ünvanını almayı reddetti. Bunun yerine “Mısır’ın Hizmetkârı” lakabını almayı tercih etti.
Mısır tarihinde ilk defa bir cumhurbaşkanı ve ailesi, başkanlık sarayında kalmayı reddetti ve kiralık bir evde oturmayı tercih etti. Muhammed Mursi, seçilmeden önce yaptığı gibi cumhurbaşkanı olduktan sonra da her gün sabah namazını, evinin bulunduğu mahallenin camisinde kılardı.
2- Muhammed Mursi’ye yapılan darbenin gerçek nedeni neydi? Tahrir ve Rabia meydanlarından verilmek istenen mesajlar nelerdi?
Bana göre Mursi’ye yapılan darbenin birkaç sebebi var. Bunlardan birincisi, Mursi’nin halkın 25 Ocak devriminde talep ettiği hakları gerçekleştirmek istemesidir. Zira halk, iyi bir yaşam, özgürlük ve adalet istemekteydi. Mursi, halkının güçlü ve kararlarında tam bağımsız olmasını, ayrıca Amerika’nın iradesine de bağlı kalmamasını arzu etmekteydi. Bu yüzden şu sloganla yola çıktı: Gıda, ilaç ve silah hususlarında tam bağımsız Mısır…
Nitekim bu hedeflere ulaşabilmek için çalışmalar yapmaya da başlamıştı. Başkanlığa seçildiği senenin ertesinde buğday üretimi arttı. Bunun yanı sıra buğday ve tahıl ekilecek arazilerin alanını artırarak gıda yeterliliğini sağlayacağına söz verdi.
Mısır’ın su ihtiyacının yüzde 95’ini karşılayan Nil Nehri sularındaki haklarını savundu. Bu konuda Etiyopya’yı şöyle tehdit etmişti: Nil’in suyundan bir damla bile eksilecek olursa, bedelini kanlarımızla ödetiriz.
Özellikle Gazze başta olmak üzere Siyonistlerin Filistin halkı üzerindeki baskı ve ambargolarına karşı çıktı. Mısır ve Filistin taraflarından gelenler için Refah sınır kapısını açtı.
Suriye halkına ve İslâm âlemindeki mazlumlara destek oldu.
Peygamber Efendimiz (s.a.s.) hakkında söylenen çirkin söz ve benzetmelere şiddetle karşı çıktı. BM toplantısında dünyaya seslenerek, Peygamberimize hürmet gösterene bizim de hürmet göstereceğimizi, ona dil uzatıp kötülük yapanlar ile de yüzleşeceğimizi söyledi.
Türkiye, Pakistan ve Suudi Arabistan gibi büyük İslâm devletleri ile ilişkilerini güçlendirmeye çalıştı. Uluslararası alanda söz sahibi olabilmek için İslâm devletlerini birlik olmaya davet etti.
Tam da bu noktada İsrail ve Amerika, Mısır’ı etkili bir güç hâline getirebilecek bir lider ile karşı karşıya olduklarını idrak ettiler. Nitekim bu lider, bölgedeki güç dengelerini değiştirebilir ve Siyonist projelerini olumsuz yönde etkileyebilirdi.
Ayrıca bazı körfez ülkeleri, Mısır halkının kazandığı özgürlüğün kendi ülkelerine de sıçramasından korktular. Bu yüzden korku ve endişe içinde olan bütün ülkeler Mısır’daki askeri yönetim üzerinde ittifak ettiler. Seçilmiş cumhurbaşkanına, demokrasiye ve halkın iradesine yapılan askeri darbeye destek oldular.
3. Mısır’ın iç dinamiklerini ve istikrarsız atmosferini göz önünde bulunduracak olursak, Mursi göreve geldikten sonra ülkeyi nasıl yönetti? Ülkede Neler değişti?
Cumhurbaşkanı Mursi, yönetimdeyken birtakım yeni kurallar getirdi. Yüzyıllar boyunca baskı ve zulüm ile yönetilen Mısır’ı demokrasi ve özgürlük çağına ulaştırdı. Başkanlık makamını, herkesin ve her kesimin sahipleneceği bir kuruma çevirdi. Cumhurbaşkanının, aralarında kadınların ve Hristiyanların da bulunduğu dört danışmanı vardı.
Aynı zamanda Mursi, Mısır’ın faklı fikir ve siyaset çevrelerini temsil eden 17 kişiden oluşan bir istişare heyeti kurdu. Yolsuzlukla savaştı, halkın çalınan paralarını geri almak için çaba harcadı.
Yürüttüğü vazife için para almayı reddetti. Umreye gideceği zaman yanında gelecek eşinin masraflarını kendi cebinden verdi. Eşini ve oğlunu başkanlık uçağına almadı, onları Mısır Hava Yolları’na ait tarifeli uçak ile gönderdi.
Rahatlıkla diyebilirim ki Cumhurbaşkanı Mursi, âdil halife Ömer b. Hattab’ın yolundan gitmeye çalıştı. Fakat ne yazık ki içerdeki ve dışardaki düşmanlar ona karşı birlik oldular.
4. Mursi’nin cumhurbaşkanlığı görevini devraldıktan sonra Filistin meselesiyle özel olarak ilgilendiğini biliyoruz. Mursi’nin Filistin davasına ne gibi katkıları oldu? Aynı zamanda İslâm coğrafyasıyla olan ilişkilerinde nasıl bir yol izledi?
Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi, Filistin meselesini ümmetin temel meselelerinden biri olarak kabul ediyordu. Filistin’i, onun mazlum halkını, Kudüs’ü, Mescid-i Aksâ’yı ve Kudüs’teki İslâmî değerleri savunmayı ise tüm Mısırlıların, Arapların ve Müslümanların temel görevi olarak görüyordu.
Muhammed Mursi, cumhurbaşkanı seçildikten sonra Mübarek’in İsrail ile iş birliği içinde Gazze ve halkına uyguladığı ambargoyu kaldırarak ilk icraatlarına başlamış oldu. Daha sonra Mısır ile Filistin arasındaki sınır kapılarını açarak icraatlarına devam etti.
Akabinde Mursi, Filistin Devlet Başkanı ve Hamas Liderini Cumhurbaşkanlığı Sarayında kabul etti ve onlara iş birliği ve yardım kapılarını tamamen açtı.
Mursi, İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarına karşı çıkarak bu saldırıların devam etmesi hâlinde Mısır, Araplar ve Müslümanların boş durmayacağı tehdidinde bulundu. İsrail’e karşı sert bir dil kullanarak; “Bu savaşı derhal durdurun!” “Mısır halkının öfkesinden sakının!” ifadelerini kullandı.
Bu süreçte Mursi, başta Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Katar Emiri Şeyh Hamed bin Halife olmak üzere bazı liderlerle iş birliği yaparak Gazze’ye yönelik saldırıların son bulmasına ilişkin büyük çaba sarf etti. Böylece, Filistinlilerin büyük kazançlar elde ettiği bir ateşkes anlaşması imzalandı.
Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi döneminde Hamas ve Filistin direniş grupları, savunma güçlerini geliştirme noktasında ciddi başarılar elde ettiler. Nitekim İsrail, Mursi’ye yönelik yapılan askeri darbeden sonra Gazze’ye girmek istediğinde, askeri güçleri ağır kayıplar verdi ve askerlerinin bir kısmı direniş tarafından esir alındı.
5. Suriye meselesinin İslâm âleminin kanayan yarası olduğu malumdur. Mursi dönemindeki Suriye politikası nasıldı?
Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi, Suriye meselesine büyük bir hassasiyetle bakıyordu. Tüm uluslararası ve bölgesel kongre ve toplantılarda onların özgürlük, onur ve adalet taleplerini içeren haklarını savunuyordu.
Mursi, Suriye meselesinde etkili ülkeler olan Mısır, Türkiye, İran ve Suudi Arabistan’dan oluşan dörtlü bir komisyon oluşturmak için Cumhurbaşkanı Erdoğan ile iş birliği yaparak meseleye İslâm ve Arap ülkeleri çerçevesinde çözüm bulma çağrısında bulundu.
Mısır ayrıca ülkeye sığınan Suriyelilere eğitim, sağlık, çalışma özgürlüğü, yatırım vb. tüm olası hizmetleri sağlayarak kapılarını onlara ardına kadar açtı.
6. Özellikle Türkiye, Batı devletleri ve Körfez ülkeleri bağlamında değerlendirecek olursak, Mursi’nin cumhurbaşkanlığı dönemindeki dış siyaset anlayışı nasıldı?
Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi, öncelikle Mısır’ı Amerika’ya bağımlılıktan kurtarmak ve dünyadaki tüm ülkelerle dengeli ve eşit ilişkiler kurmak noktasında çok istekliydi. Nitekim Mursi, Cumhurbaşkanlığı döneminde Suudi Arabistan, Türkiye, Pakistan, Katar, Çin, Rusya, Hindistan, Almanya, Fransa, Brezilya, Etiyopya ve Sudan’ı ziyaret ederek bu niyetini açık bir şekilde ortaya koymuştu.
Mursi, özellikle büyük bir İslâm ülkesi olması ve Mısır ile asırlar öncesine uzanan tarihi bağlarının bulunması nedeniyle Türkiye ile ilişkilerini geliştirmek için çok istekliydi. Mısır ile Türkiye arasındaki stratejik ortaklığın İslâm dünyasının kalkınmasına ve ilerlemesine liderlik yapabileceğine inanıyordu. Mursi, Mısır ve Türkiye’yi bir uçağın kanatlarına benzetiyordu. Uçak, kanatları olmadan uçamadığı gibi, İslâm dünyasının da Türkiye ve Mısır olmadan kalkınamayacağını savunuyordu.
Körfez ülkeleri düzeyinde Mursi’nin ilk dış ziyareti Suudi Arabistan’a oldu. Bu ziyareti sırasında Kral Abdullah ve o zamanki veliaht prensi olan Kral Selman ile görüşmeler yaptı. Cumhurbaşkanı Mursi, Körfez ülkelerinin Mısır, Türkiye ve Pakistan ile iş birliği yapması durumunda, herkesin ortak çıkarlarını geliştirme noktasında başarılı olabileceğine ve böyle bir şeyin herkese fayda sağlayacağına inanıyordu.
Mursi’nin sunduğu iş birliği teklifi ve gösterdiği iyi niyete rağmen, başta Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) olmak üzere bazı Körfez ülkeleri ona düşmanca davrandılar. Mursi’ye karşı komplocularla iş birliği yaparak birçok anarşik hareketleri, yıkıcı gösterileri, üretimi kesintiye uğratmayı hedefleyen ve istikrarı bozmayı amaçlayan eylemleri finanse ettiler. Ayrıca Cumhurbaşkanı Mursi’nin çalışmalarını baltalamak ve onu kötülemek için birçok televizyon kanalı, gazete ve haber sitelerini de finanse ettiler.
7. Şehit Muhammed Mursi’ye darbe yapılmasının akabinde görevden alınmasından sonra Mısır’da neler değişti? Mursi sonrası dönem hakkında neler söylemek istersiniz?
Cumhurbaşkanı Mursi’ye yapılan darbeden sonra Mısır’da ciddi değişiklikler meydana geldi. Bir yandan özgürlükler kısıtlanarak onlarca gazete ve televizyon kanalı kapatılırken diğer yandan da hapishaneler 65.000’den fazla tutukluyla dolup taştı.
Yargı artık siyasallaşmaya başladı ve Cumhurbaşkanı Mursi’nin destekçileri keyfi kararlar sonucunda haksız yere hapsedilmeye başlandı. Şu anda mahkemeler tarafından verilen yüzlerce idam cezası var. Bunların yanı sıra Cumhurbaşkanı Mursi’nin destekçilerinin çoğunun mal varlıklarına da el konuldu.
Mısır’ın iç ve dış borçları üç kattan fazla arttı. Mısır’ın sadece dış borcu geçen ay itibariyle 130 milyar doları aşarken iç borçlar ise beş trilyon Cüneyh’e dayandı.
Mursi döneminde bir dolar 6,5 Cüneyh iken, darbeden sonra dolar 16 Cüneyh’e yükseldi.
Darbeden sonra Mısır’da ifade özgürlükleri engellenirken eski destekçileri de dâhil Sisi’nin politikalarına muhalefet eden herkes tutuklanmaya başlandı.
Etiyopya Rönesans Barajı nedeniyle Nil nehrinin suyunun azalması riski, Mısırlıların yaşamı ve varlığı için ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. Çünkü Mısır’ın içme suyu ve tarım ihtiyaçlarının yaklaşık % 95’ini Nil nehri karşılamaktadır. Bu payın azalması demek, geniş toprak alanlarındaki ekimlerin kesintiye uğraması ve çölleşmenin artması anlamına gelmektedir. Çünkü Mısır, coğrafik olarak yağmurun az yağdığı bir bölgede yer almaktadır.
Mısır halkı, yüksek fiyatlar ve kötüleşen sağlık, eğitim ve sosyal hizmetler gibi birçok sorunla karşı karşıya bulunmaktadır. Dünya Bankası politikalarının uygulanmasıyla yaşanan ekonomik kriz, devalüasyon ve bazı mallar, hizmet, elektrik ve enerji noktasında devlet desteklerinin geri çekilmesinden sonra Mısır’da yoksulluk oranı önemli ölçüde arttı.
Son olarak, Mısır halkının eski özgür ve demokratik sistemine yeniden kavuşmasını, bolluk ve refah içinde huzurlu bir hayat yaşamalarını diliyorum. Çünkü Mısır halkı, her şeyin en iyisini hak eden büyük ve değerli bir halktır.
Mısır, Arap toplumu ve İslâm’ın kalbidir. O kalkınırsa etkisi tüm Arap ve Müslüman kardeşlerine de yansır.
Selam ve dua ile…
Salah Abdulmaksud, Mısır Eski Enformasyon Bakanı

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?