Şeyh Ahmet Yasin’in Doğumu ve Çocukluğu

Ahmet Yasin 28 Haziran 1936 yılında Filistin’in Askalan şehrinin El-Cevre köyünde doğdu. Beş yaşında iken babası vefat etti. Annesinin himayesinde büyüdü. İlkokulu beşinci sınıfa kadar kendi köyünde tamamladı. Yahudilerin 1948’de Filistin’i işgal etmesinin ardından başlayan felaket üzerine Ahmet Yasin’in ailesi Gazze şehrine göç edip bir muhacir kampına yerleşti. Hayatın tüm acılarının yaşandığı bu kampta yaşamak zorunda kalan Ahmet Yasin, Mısır ordusunun yemekhanelerinden askerlerin arttırdığı yemekleri alıp hem kendi ailesine hem de ihtiyaç sahibi ailelere dağıtmaya başladı. Daha küçük yaşlarda yaşadığı toplumun sorunlarına çare aramaya başlayan Ahmet Yasin ailesine bakabilmek için 1949 – 1950 yılında eğitime ara vererek bir lokanta da çalışmaya başladı.

Ahmet Yasin 1952 yılında orta öğretimini tamamladığı yıl 16 yaşında bazı arkadaşlarına Gazze denizinde yüzme dersi verirken boynunda bir kırılma yaşadı. O günkü Gazze şartlarında 45 gün tedavi gördükten sonra tüm vücudunun felç kaldığı anlaşıldı. Bundan sonraki geriye kalan yaşantısını tüm bu zorluklara rağmen felçli olarak sürdürdü.

Şeyh Ahmet Yasin’in Eğitimi ve Yetişmesi
Ahmet Yasin zorlu bir coğrafya da ve zorlu fiziki şartlarda 1958’de lise öğretimini bitirdiği aynı yıl okullarda Arap dili ve İslam eğitimi alanında öğretmenliğe de başladı. Ahmet Yasin, normal eğitimin yanı sıra İslam âlimlerinden özel dersler alarak İslam’ın şer’i ilimleri alanında da dersler aldı. Daha sonra ilmi seviyesini artırmak için Mısır’ın başkenti Kahire’ye de gitti. Ahmet Yasin Mısır’daki Ezher Üniversitesinden de mezun olarak ilmini tamamladı.

Şeyh Ahmet Yasin’in Kişiliği
Şeyh Ahmet Yasin’in Rabbine olan imanı, İslam’a olan tevekkülü tamdı. Küçük yaşlardan itibaren Allah’a ibadet etmeyi seviyordu. Onun için ibadet kavramı genişti, çünkü ‘O, Allah’ı memnun etmeye ve itaat etmeye niyet ettiğiniz her hareket, diğer tüm ibadetler gibi ibadettir’ Derdi. Oruçta, namazda, duada ve zikirde sabırlı olduğu gibi, cesur, cömert, işinde gayretli ve zorluklara karşı da sebatkârdı. Fedakârlık, cömertlik ve yüce gönüllülük onun en güzel vasıflarındandı. Para, rahatlık ve zaman konusunda asla cimri olmadı. İşlerinde ilkeli ve hukuka riayet ederdi. 16 yaşından beri tüm bedeninde yaşadığı felçli hali onu İslam’ı yaşamak ve yaşatmak için alı koymamıştı. Düşmana karşı amaç belirleyen, planlı hareket eden ve sakin davranış sergileyen bir tavrı vardı. Psikolojik ve zihinsel kapasiteyi aşan, insanları etkileyen güçlü bir hafızaya sahipti. Kendini siyasi ve politik yönden de fazlasıyla geliştirmişti.

Şeyh Ahmet Yasin’in Müslüman Kardeşlerle Tanışması
Müslüman Kardeşler hareketinin Filistin ile ilişkisi 1935 yılında kurucu lideri Hasan el-Benna’nın, kardeşi Abdurrahman Benna’yı cemaatin şubesini açması için Filistin topraklarına göndermesiyle başlamıştı. 1945 yılında hareket Kudüs’teki ilk şubesini açmıştı. 1947 yılına gelindiğinde hareketin Filistin’deki şube sayısı 27’ye ve üye sayısı ise 20 bine ulaşmıştı. Müslüman Kardeşler hareketi Filistin’in işgal edildiğini anladığı andan itibaren bu topraklarda İngilizlere ve Yahudi çetelere karşı fiili cihadı başlatmıştı. Bu cihat 1948’de İsrail devletinin ilanına ve Arap devleti ordularının Filistin’den çıkarılmasına kadar sürdü.

Bu sıralarda Filistin’deki Müslüman Kardeşler hareketinin önde gelen davetçileriyle tanışan Şeyh Ahmet Yasin, 1960 yılında, ilmini geliştirmek için Kahire’ye geçti. El-Ezher Üniversitesi ve Kahire’deki ilim merkezlerinden istifade etmeye devam ettiği sırada Mısır’daki Müslüman kardeşlerle de bağlantısını sürdürdü. İmam Hasan el-Benna’nın risalelerini ve Müslüman Kardeşlerin diğer kaynaklarını burada okudu. Müslüman Kardeşlerin âlim ve mütefekkirlerinden etkilendi. Kahire’deki eğitiminin ardından Gazze’ye döndükten sonra Müslüman Kardeşler çalışmasının Gazze şubesinde hareketli bir genç olarak yerini aldı.

Şeyh Ahmet Yasin’in İlk Faaliyetleri ve Hamas’ın Kuruluşuna Giden Yol
Filistinli direniş gruplarının örgütlenmesi Birinci Dünya Savaşı öncesi bölgenin İngiliz işgaline uğraması ve ardından da Yahudilerin yoğun bir şekilde Filistin’e göç etmesi ile birlikte başlamıştı. Filistin’de büyük çaplı fiili cihadın sona ermesiyle Müslüman Kardeşler hareketinin buradaki çalışmaları 1970’lere kadar ilim, eğitim ve örgütlenme çalışmaları ile devam etti. Bu minvalde Müslüman Kardeşler hareketi Filistinli örgütlerin aksine silahlı bir direniş başlatmak yerine öncelikli olarak sosyal ve dini alanlarda halkı bilinçlendirme yöntemiyle bağımsız bir İslami Filistin devleti kurmayı amaçlamaktaydı.

Şeyh Ahmet Yasin artık Müslüman Kardeşlerin Gazze’deki önemli liderlerinden biri olarak 1973’te Gazze’de kurulan ‘İslam Birliği’nin’ (Mücemma El-İslami) kurucuları arasında yer aldı. Bu çerçevede 1973’te Gazze İslam Merkezi’nin açılması, hareketin toplumsal tabana yayılmasında önemli bir başlangıçtır. Merkez bir cami olarak kurulmasına karşın, bünyesinde bir sağlık kliniği, spor salonu ve kadın çalışmaları merkezi bulunmaktaydı. İslam Merkezi, ayrıca zekât ve diğer yardımların toplanmasını ve dağıtımını üstlenmişti. Merkez bünyesinde yoğun bir dini eğitimin yanı sıra Filistinli mülteciler için yeni hastaneler, anaokulları, ilköğretim okulları ve yardım kuruluşları bulunmaktaydı. Merkez kurulduktan kısa bir süre sonra farklı alanlarda hizmet yürüten şubeler açıldı. İşgalci İsrail yönetimi 1978 yılında Şeyh Ahmet Yasin’in başlattığı merkezi bir hayır kurumu olarak tanıdı ve merkeze yasal çalışma izni verdi. İsrail tarafından tanınan merkez aynı yıl Gazze İslam Üniversitesi’ni kurdu. 1985 yılında merkeze bağlı kuruluşlarda çalışan kişilerin sayısı iki bin civarına ulaşmıştı. İsrail tarafından bir hayır kurumu olarak resmi çalışma izninin alınmasından sonra, Filistinli Müslüman Kardeşler faaliyetlerini kısa sürede genişletti.1980-1987 arası dönemde hareket, hem içeride toplanan hem de dışarıdan Filistin’e gönderilen İslami fonların önemli bir kısmını yönetti. Gelen fonlar sayesinde yeni camilerin, hastanelerin, okulların yanı sıra yoksul halka doğrudan yardımların verilmesi Müslüman Kardeşlerin işgal altındaki topraklarda etkisinin genişlemesine yol açtı.

Hamas’ın Kuruluşu ve Şeyh Ahmet Yasin’in Liderliği
Bazı kaynaklarda Hamas’ın 1987 yılında kurulduğu ifade edilse de bu tarih kuruluş tarihi değil, ilan etme tarihidir. Şeyh Ahmet Yasin ve beraberindeki dava kardeşleri gençlerin yetiştiğine ve direnişin ağır yükünü taşıyacaklarına kanaat getirdikleri zaman 1982’de Hamas’ı kurup tedbirli bir şekilde gizli çalışmalarına başladılar.
Hamas askeri bölüğünün ortaya çıkışı 1980 yılında kadrolarının bir kısmını yurtdışına askeri eğitim için göndermesiyle başladı. Hamas’ın kurucu liderlerinden Şeyh Ahmet Yasin askeri bölüğünü Gazze’de kurdu. Askeri bölüğün oluşturulması özellikle silah ve eğitim personelinin toplanmasıyla başladı. 1981’de askeri eylemin bir parçası olarak Gazze’de Kardeşlik güvenlik birliğinin kurulmasıyla devam etti. 1985’te güvenlik birliği alanı genişletildi. 1987 ayaklanmasından önce ise faaliyete geçmişti.

8 Aralık 1987 tarihinde Ayaklanmaya sebep olan bir Yahudi kamyonetiyle Filistinli işçileri taşıyan bir arabaya çarparak dört Filistinlinin ölümüne dokuz Filistinlinin de yaralanmasına sebep oldu. Bu saldırı olaydan bir gün önce Gazze Taksi Meydanı’nda bıçaklanan başka bir Yahudi’nin intikamını almak amacıyla yapılmıştı. Bunun üzerine, olayda ölen ve yaralanan Filistinliler Gazze Şifa Hastanesi’ne getirildi. Üyelerinin tamamı İslami Hareket Hamas mensubu olan Gazze İslam Üniversitesi Öğrenci Meclisi de Şifa Hastanesi’ne giderek yaralılarla ve ölenlerin aileleriyle ilgilendi. Halkı da Şifa Hastanesi’nde toplanmaya çağırdı. Halk, bu çağrıya uyarak 9 Aralık sabahı Şifa Hastanesi’nin etrafına toplandı. İşgalci İsrail askerleri olay yerine gelerek kalabalığın dağılmasını istediler ve kalabalık dağılmamakta direnince sivil halkın üzerlerine ateş açtılar. Ancak halk yine de dağılmayıp işgalci askerlere taşlarla karşılık verdi. Bu olaydan sonra halkın tüm Filistin’de ve özellikle Gazze bölgesinin her tarafında işgalci askerlere taşlarla saldırmasıyla intifada (ayaklanma) hareketi başladı.
1987 İntifadası, Filistin davasını yeniden merkezileştirmeye ve kaybettiği dikkati yeniden üzerine çekmeye yaradı. Bu ilk kıvılcım neticesinde bir etkinlik gecesi düzenlenerek Müslüman Kardeşler liderliği Gazze’de bir araya geldi. Ertesi gün, sabah namazından sonra, Gazze’nin farklı bölgelerinde çatışmalar artmaya başladı. İntifada aslında, Filistin uğruna İsrail işgaline karşı silahlı mücadeleye giren İslami akımların yükselişinde bir tepkimeydi.
Şeyh Ahmet Yasin hareket içinde eski ve daha yaşlı kuşağın bir üyesi olmasına rağmen değişen koşullarla birlikte hareketin birinci intifada sırasında direnişi benimsemesine öncülük etti. Bu hareketle beraber, halk Filistin Kurtuluş Örgütü’nün politikalarında başarısız olduğuna ve işgalci İsrail’e karşı daha etkin ve somut mücadele edilmesi gerektiği sonucuna vardı. İslami hareketleri yeniden canlandırmak için doğru zamanın geldiğini anlayan Şeyh Ahmet Yasin ve yanındaki kurmayları tarafından tam bir gizlilik içinde faaliyetlerini sürdüren Hamas’ın ilanı için toplantı yapıldı.

1987 İntifadasında Hamas’ın, etkin faaliyet gösterdiği halk arasında duyuldu ve giderek benimsendi. Müslüman Kardeşlerin idari organı (Gazze Ofisi) Şeyh Ahmet Yasin’in evinde bir toplantı yaptı ve Hamas hareketinin ilk görüşmesi yapıldı. Bu toplantı Hamas’ın kuruluş toplantısı olarak kabul edildi. Hareketin kurucuları ise Ahmet Yasin, Abdülaziz Al-Rantisi, Salah Şehadeh, Muhammed Şame, İsa Al-Naşşar, Abdül Fettah Dukhan, İbrahim Al-Yazuri’ydi. Toplantıdan sonra halka dağıtılan bildiride, bu ayaklanmanın tüm işgalin ve baskılarının reddi olduğunu belirterek işgal karşısında durma çağrısı yapıldı.
Şeyh Ahmet Yasin’in evinde toplanan kurucular Hamas’ı ilan etmeyi, lideri tayin etmeyi ve silahlı cihadı aleni başlatmayı kararlaştırdı. Kurucular arasında Müslüman Kardeşlerle bağlantıyı sağlayan ilklerden olan ve yaşça daha büyük olan Abdül Fettah Hasan Dukhan’a biat ettiler. Ancak Abdül Fettah Dukhan ayağa kalkarak; ‘Peki bana her hal ve durumda itaat edeceğinize söz veriyor musunuz?’ Diye sordu. Hepsi bir ağızdan ‘evet’ deyince, O da; ‘Bende sıdk ve takva sahibi olan kardeşim Şeyh Ahmet Yasin’e biat ediyorum. Şimdi sizde bana verdiğiniz sözde durarak ona biat ediniz.’ Dedi. Böylece hepsi biat etti ve Şeyh Ahmet Yasin Hamas’ın lideri seçildi.

İntifadanın başlangıcından altı gün sonra 14 Aralık 1987’de Hamas adına işgalci İsrail’e karşı düzenlenen gösterilere destek veren bir bildiri dağıtılarak ‘İslami Direniş hareketi (Hareketul Mukavemetul İslamiyye) Hamas’ tüm dünyaya resmen ilan edildi.
1988 yılında Gazze’de işgal güçleri ile çatışmaların devam etmesi ve bu çatışmaların Batı Şeria’ya hızlı bir şekilde sıçraması neticesinde, Şeyh Ahmet Yasin (Cemil Hamami’yi), Hamas’ın Batı Şeria’da bir şubesini kurmak üzere, dava arkadaşlarıyla birlikte çalışmak üzere görevlendirdi. Hareket, halk gösterilerinin sürdüğü 18 Ağustos 1988’de Müslüman Kardeşlerle organik bağını açıkça vurgulayan, işgalci İsrail’in yok edilmesini ve Filistin topraklarında bir Filistin İslam Devletinin kurulmasını içeren misakını (tüzüğünü) yayınladı. Silahlı cihadın başlamasıyla birinci İntifada 1993 yılına kadar devam etti.

Şeyh Ahmet Yasin’in Tutuklanması ve Suikasta Uğraması
Şeyh Ahmet Yasin’in Filistin’in her yerinde yankı bulan çalışmaları İşgalci İsrail’i çokça rahatsız etti. Defalarca sorgulanan Şeyh Ahmet Yasin 1984 yılında Yahudilere karşı silah bulundurmak ve onları kullanacak gençleri eğitmek suçlamasıyla on üç yıl hapis cezası aldı. Şeyh Ahmet Yasin, 1985 yılında Filistin Halk Kurtuluş Cephesinin elinde esir tutulan işgal askerleri ile işgalci İsrail arasında gerçekleşen esir değişimi neticesinde on bir ay sonra hapisten çıkarıldı. Şeyh Ahmet Yasin büyük bir gizlilik içerisinde sessizce çalışmaya kaldığı yerden devam etti. Vaktinin hiçbir anını boşa harcamadı. Ta ki 1987’de ilk intifada eylemleri başlayınca kadar.

Şeyh Ahmet Yasin bu tarihten sonra İşgalci İsrail’in MOSSAD ajanları tarafından daha sıkı takibe alındı. 1988’in Ağustos sonunda evi basılarak iyice arandı ve tekerli sandalyesi ile birlikte Lübnan sınırına sürgüne gönderilme tehdidi yapıldı. 18 Mayıs 1989’da işgalciler tarafından silahlı direniş başlattıkları gerekçesi ile yüzlerce Hamas üyesiyle birlikte tutuklandı. Felçli haline rağmen gözaltında çeşitli işkencelere maruz kaldı. Fakat bu duruma sabırla dayandı.
Bu olaylar üzerine intifada daha da şiddetlenince Şeyh Ahmed Yasin, 3 Ocak 1990 yılında işgalciler tarafından mahkeme önüne çıkarıldı ve 15 ayrı suçlamadan yargılandı. Ahmet Yasin’in mahkeme mensuplarına söylediği söz şu olmuştu: ‘Bu mahkeme kanuni olarak beni yargılama hak ve yetkisine sahip değildir. Çünkü bu mahkeme işgalciler tarafından kurulmuştur. Dolayısıyla tamamen gayri meşru ve kanun dışıdır.’
Bu İslami ve onurlu duruş karşısında Siyonist mahkeme tekerlekli sandalye kullanmak mecburiyetinde olan bir insanı, Siyonist askerleri öldürme ve kaçırmaya teşebbüs ve dahi Hamas’ın askeri kanadını oluşturma gibi gerekçelerle 16 Ekim 1991 yılında müebbet hapse mahkûm etti .

Hamas’ın askeri kanadını oluşturan İzzeddin El Kassam Tugayları onu çıkarmak için bazı girişimlerde bulundu. Kassam Tugayları 13 Aralık 1992’de bir işgalci İsrail askerini kaçırdı ve Siyonist işgalcilere onu tutsak Şeyh Ahmet Yasin ile takas etme teklifinde bulundu. İşgalciler bu teklifi kabul etmediler. 3 Eylül 1997’de bir grup MOSSAD ajanı, Ürdün’ün başkenti Amman’da Hamas’ın siyasi büro başkanı Halid Meşal’e suikast girişiminde bulundu ve girişim başarısız oldu. Ürdünlü yetkililer, başarısız operasyonun faili ajanlarından ikisini tutukladı. 1 Ekim 1997’de Ürdün Devletinin Siyonist işgalcilerle yaptığı pazarlık sonucu Şeyh Ahmet Yasin, Ürdün’de tutuklanan iki MOSSAD ajanına karşılık takasla serbest bırakıldı.

Şeyh Ahmet Yasin, sağlık durumunun kötüleşmesine, maruz kaldığı kötü uygulamalara ve bedensel özürlü olması dolayısıyla zindanda çektiği sıkıntılara rağmen işgalciler karşısında hiçbir taviz vermedi. Onun şu sözü davası ve inancı konusunda ne kadar kararlı olduğunu açıkça ortaya koymaktadır: ‘Benim için hapiste 100 yıl kalmak, karşılığında birtakım tavizler vererek çıkmaktan daha hayırlıdır.’
Şeyh Ahmed Yasin, sekiz yıl süren zindan hayatı boyunca kararlılığından hiç bir şey kaybetmedi ve Siyonist yönetimi muhatap kabul etmeme konusundaki tutumunu değiştirmedi. Tedavi edilmek için Ürdün’ün başkenti Amman’a götürüldü. Amman’da bir süre tedavi gördükten sonra vatanı Filistin’e ve ailesinin ikamet ettiği Gazze’ye döndü. Zindan hayatı boyunca çektiği sıkıntılar, eziyetler onu yıldırmamıştı. Çünkü Gazze’ye dönüşünün ardından hemen Filistin direnişindeki manevi lider mevkiine yeniden oturarak mücadelesini kaldığı yerden devam ettirmeye başladı.

Sadece işgal güçleri değil Filistin’in o dönemlerdeki yönetimini elinde bulunduran Yasir Arafat da Şeyh Ahmet Yasin’in durdurulması gerektiği görüşündeydi. 24 Haziran 2002’de Şeyh Ahmet Yasin Filistin Yönetimi tarafından Gazze’deki evinde göz hapsine alındı. Bir yetkili, ‘Şeyh Yasin’in, Filistin halkının ulusal çıkarlarını korumak için önceki günden başlayarak evinde göz hapsine alınmasına karar verildi’ dedi. Yetkili, kararın Yasir Arafat tarafından alındığını kaydetti.

İşgalci İsrail hala onun kendileri için ciddi bir tehlike oluşturduğu görüşündeydi. Öyle ki Şeyh Ahmet Yasin’e karşı suikast girişimleri oldu. 6 Eylül 2003’te Şeyh Ahmet Yasin, öğrencisi, yol arkadaşı İsmail Heniyye ile beraber kaldığı apartman dairesinde apachi helikopteriyle saldırıya uğradı. Ancak sağ kolundan hafif yara alarak kurtuldu.

Şeyh Ahmet Yasin’in Şehadeti
Şeyh Ahmet Yasin’e suikastın üzerinden bir yıl geçmeden 21 Mart 2004 Pazar günü Gazze üzerinde Yahudi casus uçuşlarının yoğunlaştığı bildirildi. Bunun üzerine Şeyh’in o gece evden ayrı bir yerde kalması kararlaştırıldı. Yatsı namazını kılması için İslam merkezi camisine götürüldü. Namazdan sonra güvenlik nedeniyle camiden ayrılması istendi. Fakat Şeyh o gece camide kalıp geceyi itikâfta geçirmekte ısrar etti. Böylece fani dünyada geçirdiği son gecesini de ibadet ve itikâfla geçirdi.

Şeyh Ahmet Yasin 22 Mart 2004 pazartesi günü sabah namazı sonrası cami çıkışında F16 savaş uçağından atılan 3 füzeyle şehit düştü. Atılan füzelerden Şeyh Ahmet Yasin ve iki koruması dışında, çevreden geçmekte olan dokuz kişi de olay yerinde şehit oldu. İddialara göre bu saldırıda aralarında Yasin’in iki oğlunun da olduğu ondan fazla kişi de yaralandı.

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?