Hz. Peygamber (s.a.s.), Allah’ın emriyle davetini Mekke’de başlatmıştır. Ancak Mekke halkının büyük bir kısmı onun çağrısına icabet etmek yerine ona ve müminlere karşı şiddete başvurmuş ve onun diğer insanlara ulaşmasını engellemeye çalışmışlardır. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.s.) Medîne’ye hicret ederek yeni bir medeniyetin ve devletin temelini atmıştır.

Şüphesiz bu medeniyetin ilk öncüleri Ensar ve Muhacirlerdi. Onların birliği ve beraberliği yeni medeniyetin geleceği açısından çok önemliydi. Bundan dolayı inananların kardeşliği, İslam dininin en çok önem verdiği konuların başında gelmektedir. Bu bağlamda gerek Kur’an-ı Kerim’de gerekse Hz. Peygamber’in (s.a.s.) hadislerinde bu hakikate net bir şekilde vurgu yapılmaktadır. 1

Hz. Peygamber (s.a.s.), kardeşlik konusunda sözlü nasihatle yetinmemiş, Müslümanların birlik ve beraberliklerini fiili olarak sağlamak için muâhât sistemine de başvurmuştur. Sahabe arasında inşa edilen bu uhuvvetin birçok fayda barındırdığı bilinen bir hakikattir. Arapça uhuvve kökünden türeyen muâhât, “biriyle kardeş olmak, birini kardeş edinmek” anlamına gelmektedir. Hz. Peygamber (s.a.s.) Medîne’ye hicret ettikten sonra birçok sosyal faydalar içeren muâhât sistemine başvurmuştur. Bazı Mekkeli sahâbîlerin önce kendi aralarında, daha sonra Ensar’dan bazı kimselerle kardeş ilân edilmesi bu doğrultudaki icraatın en önemlilerinden birisi olarak kabul edilmiştir. Muâhât gereğince birbirine bağlananlardan biri de Sa‘d b. Rebî’ ve Abdurrahman b. Avf’dır.

Kaynaklarda geçtiği üzere Hz. Peygamber (s.a.s.) Sa‘d b. Rebî’ ve Abdurrahman b. Avf’ı kardeş kılmıştır. Elimizdeki hadis kaynaklarına göre, maddi olarak zengin olup iki kadınla evli olan Sa‘d b. Rebî’, kardeşi kılınan İbn Avf’a, malını bölüşmeyi ve hanımlarından birini boşayıp onunla evlendirmeyi teklif etmiştir. Ancak Abdurrahman b. Avf bunlardan hiçbirisini kabul etmeyip ondan ticaret yapmak üzere pazarın yolunu tarif etmesini istemiştir. 2

Rivayetin Sened Açısından Tahlili
Söz konusu rivayet temel hadis kaynakları başta olmak üzere birçok eserde yer almaktadır. Ayrıca bu rivayetin az da olsa farklı lafızlarla nakledildiği; ancak içerik olarak belirgin farkların olmadığı görülmektedir. Mesela rivayet Buhârî’nin eserinde altı farklı senedle tahric edilmektedir. Her altı rivayet de içerik olarak birbirine çok yakındır. Bunun yanı sıra rivayetin etbâü’t-tâbiîn tabakasında ise Süfyân es-Sevrî, Züheyr b. Harb, Leys b. Sa‘d, İsmail b. Cafer, Yahyâ b. Saîd gibi hadis ilminde meşhur âlimler yer almaktadır. Dolayısıyla söz konusu rivayetin, senedinde yer alan râvilerin gayet güvenilir olduğu görülmektedir.

Muâhât/Kardeşlik Sistemi
Muâhât; Müminlerin, Hz. Peygamber (s.a.s.) tarafından İslam ve iman kardeşliği üzerine kardeş kılınması anlamında kullanılmaktadır. Hz. Peygamber (s.a.s.) tarafından inşa edilen bu muâhâtın ne zaman, kaç defa ve kimler arasında olduğu meselesi âlimler arasında tartışılmıştır. 3 Bazılarına göre Hz. Peygamber (s.a.s.) iki defa Müslümanlar arasında kardeşlik uygulamasına başvurmuştur. Birincisi Mekke’de sadece Muhacirler; ikincisi ise Medîne’de hem Ensar ve Muhacirler hem de sadece Muhacirler arasında olmuştur. Tespit edebildiğimiz kadarıyla Hz. Peygamber’in (s.a.s.), Mekke’de Muhacirler arasında kardeşlik müessesine başvurduğunu gösteren en eski kaynak Muhammed b. Habîb’in (ö. 245/860) el-Muhabber adlı eserinde yer almaktadır. Müellif, konuyu “Mekke’deki Kardeşlik” ve “Medîne’deki Kardeşlik” şeklinde iki ayrı başlıkta ele almıştır. 4 Muhammed b. Habîb’e göre Mekke’deki kardeşlik, Hz. Peygamber’in (s.a.s.) hicretten önce, hak ve eşitlik üzerinde ashabını birbirlerine kardeş kılmasıyla gerçekleşmiştir. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.s.), Hz. Ali’yi kendine kardeş yapmış; aynı şekilde Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer, Hz. Osman ve Abdurrahman b. Avf, Zübeyr b. Avvâm ve Abdullah b. Mes‘ûd, ‘Ubeyde b. el-Hâris ve Bilal el-Habeşî, Mus‘ab b. ‘Umeyr ve Sa‘d b. Ebî Vakkâs, Ebû ‘Ubeyde b. el-Cerrâh ve Sâlim, Saîd b. Zeyd ve Talha b. ‘Ubeydullah’ı kardeş kılmıştır. 5

Mekke’de, Muhacirler arasında kardeşliğin inşa edildiğini söyleyen âlimlerden birisi de el-Belâzürî’dir (ö. 279/892-93). Kendisi, Hz. Peygamber’in Muhacirleri kardeş kıldığını zikretmiş, örnek olarak da Hz. Hamza ve Zeyd b. Hârise, Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer, Hz. Osman ve Abdurrahman b. Avf başta olmak üzere bazılarının ismini vermiştir. İbn Abilber, (ö. 463/1071), İbn Seyyidünnâs (ö. 734/1334), İbn Kayyim el-Cevziyye (ö.751/1350), İbn Kesîr (ö. 774/1373), İbn Hacer (ö. 852/1449) ve Bedrüddin el-Aynî (ö.855/1451) gibi âlimler de Hz. Peygamber’in (s.a.s.) ilki Mekke’de, ikincisi Medîne’de olmak üzere iki defa kardeşlik uygulamasına başvurduğunu söylemişlerdir. 6

Medîne’de kurulan kardeşlik müessesi ise Hz. Peygamber (s.a.s.) Medîne’ye geldiğinde hak, eşitlik ve birbirlerine varis olmak üzere Ensar ve Muhacirleri kardeş yapmak şeklinde olmuştur. Ancak bu kardeşlikten kaynaklanan miras hakkını nesh eden Enfâl Suresi inmeden önce hiç kimse vefat etmemiştir. Sure nazil olduktan sonra miras hakkı, nesepten kaynaklanan akrabalarla sınırlandırılmıştır. Hz. Peygamber (s.a.s.) tarafından kurulan kardeşlik müessesinin Medîne’de daha çok uygulandığı söylenebilir. Bu bağlamda Sa‘d b. Rebî‘ ve Abdurrahman b. Avf’ın dışında Ensardan ve Muhacirden olan birçok kişinin kardeş kılındığı kaynaklarda yer almaktadır. Mesela Hz. Ömer ve ‘Umeyr b. Sâide, Selman ve Ebû’d-Derda, Hz. Ömer’in abisi Zeyd b. Hattâb ve Ma‘n b. Adiyy, Bilal ve ‘Ubeyde b. el-Hâris, Zübeyir b. el-Avvâm ve Abdullah b. Mes‘ûd, ‘Ammâr b. Yâsır ve Huzeyfe b. el-Yemân, Ebû Eyyûb el-Ensarî ve Mus‘ab b. ‘Umeyr ve Muattıb b. el-Marâ’ ve Sa‘lebe b. Hâtıb kardeş kılınmıştır. 7

İlk dönemde Hz. Peygamber (s.a.s.) tarafından inşa edilen bu kardeşlik, nesep kardeşliği gibi değerlendirilmiş ve bu sistemle kardeş olanlar birbirlerinin varisi olarak bile addedilmişlerdir. Abdullah b. Abbâs’ın nakline göre Muhâcirler, Medîne’ye geldiklerinde Hz. Peygamber’in emriyle kardeş olanlar, akrabalarından önce birbirlerine mirasçı olabilmekteydi. Bu uygulama şu ayetle son buldu: “(Erkek ve kadından) her biri için ana-babanın ve akrabanın bıraktıklarından (pay alan) varisler kıldık. Yeminlerinizin bağladığı (ahitleştiğiniz) kimselere de kendi hisselerini verin. Şüphesiz Allah her şeye şahittir.” (Nisa, 4/33.)

Muâhât sisteminin etkisini, sosyal hayatın birçok alanında görmek mümkündür. Mesela Ebû’d-Derdâ’nın hanımı Ümmü’d-Derdâ, eşinin kendisi ve ailesiyle ilgilenmediklerini açık bir şekilde Ebû’d-Derdâ’nın kardeşi tayin edilen Selmân’a anlatmıştır. Muâhât ile ilgili nakledilen rivayetler bağlamında Sa‘d ve Abdurrahman’ın kardeşliğini diğerlerinden farklı kılan en önemli husus, Sa‘d’ın, kardeşine yaptığı bu dikkat çekici tekliftir. Ayrıca diğer sahabiler arasında var olan kardeşliğin detayları rivayetlerde pek yer almamış ve diğer sahabiler arasında bu gibi tekliflerin yapıldığına dair kaynaklarda malumat tespit edilmemiştir.

Sonuç
Hz. Peygamber (s.a.s.) Müslümanların birlik ve beraberliklerini güçlendirmek amacıyla muâhât sistemine başvurmuş ve sahabileri birbirlerine kardeş kılmıştır. Hz. Peygamber (s.a.s.) Sa‘d b. Rebî’ ve Abdurrahman b. Avf’ı da kardeş kılmış, Sa‘d da kardeşi kılınan İbn Avf’a malını bölüşmeyi ve hanımlarından birisini boşayıp kendisiyle evlendirmeyi teklif etmiştir. Ancak Abdurrahman b. Avf bunlardan hiçbirisini kabul etmeyip ticaret yapmak üzere pazarın yolunu tarif etmesini istemiştir. Bu rivayet, âlimler tarafından sahih olarak kabul edilmektedir. Zira Hz. Peygamber’in (s.a.s.) risalete başladığı dönemde birden fazla kadınla evli olanlar bulunmaktaydı. Özellikle de toplum içerisinde belli bir statüye sahip olup zengin olanların çok evliliğe başvurduğu görülmekteydi. Sa‘d da Ensar içerisinde zenginliğiyle bilinen bir sahabidir. Dolayısıyla onun iki kadınla evli olması dönemin sosyo-kültürel yapısına ters düşmeyen bir durumdur.

Yukarıda değinildiği üzere sahabiler arasında muâhâtın var olduğu bilinen bir gerçektir. Bu da söz konusu rivayetin sıhhatini güçlendirmektedir. Ancak muâhât bağlamında Sa‘d b. Rebî’ ve Abdurrahman b. Avf arasında geçen diyaloğun sabit olduğu fakat uygulamaya yansımadığı da bir gerçektir. Dolayısıyla Sa‘d’ın bu teklifi sadece öneri olarak kalmış, pratikte uygulanmamıştır. Bundan dolayı Sa‘d’ın bu teklifi sahabenin, birbirine karşı eşsiz fedakârlığı açısından ele alınmalı, üzerine herhangi bir fıkhî hükmün inşa edilmesinin sağlıklı olamayacağı göz ardı edilmemelidir. Ayrıca tespit edebildiğimiz kadarıyla bu tarz teklifler diğer sahabiler tarafından da yapılmamıştır.

Netice olarak bu rivayetin, olayın yaşandığı dönemin şartlarında cereyan etmiş olağanüstü bir gerçeği bizlere aktardığı, iki muhterem sahabi arasında geçen bu diyalogun, zahiri itibariyle örnek alınabilecek veya günümüz perspektifinden değerlendirilip zemmedilecek bir olay olmadığı, bilakis hayret edilip ders ve ibretler çıkarılması gereken bir olay olarak okunması gerektiği aşikârdır. Zira bu olaydan çıkarılması gereken nice ders ve ibretler bulunmaktadır.

Kaynakça
Fikret Özçelik, “Ensar-Muhacir Kardeşliğinde Evlilik Meselesi: Sa‘d b. Rebî’ ve Abdurrahman b. Avf İle İlgili Rivayetin Tahlili”, Bingöl Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2019-14, ss. 175-193.
1) El-Hucurât 49/10; el-Haşr 59/9; Buhârî, “Mezâlim”, 6; Müslim, “Birr”, 2585-2586.
2) Buhârî, “Nikâh”, 7; “Buyû’”, 1; “Menâkibü’l-Ensâr”, 3; “Nikâh”, 70; Tirmizî, “el-Birr”, 22; Nesâî, “Menâkıb”, 64.
3) Geniş bilgi için bkz. Ahmed b. Ali Ebû’l-Abbâs Takiyuddîn el-Makrîzî, İmtâu’l-esmâ’ (Beyrut: Dâru’l-Kütübi’l-İlimiyye, 1999), 1: 69.
4) İbn Habîb, el-Muhabber, 70-71.
5) İbn Habîb, el-Muhabber, 70.
6) Belâzürî, Ensâbü’l-eşrâf (Beyrut: Dâru’l-Fikr, 1977), 1: 270; İbn Abilber, ed-Dürer fî ihtisâri’l-meğâzî ve’s-siyer (Kâhire: Dâru’l-Maârif, 1403): 92; İbn Seyyidünnâs, Uyûnu’l-eser (Beyrut: Dâru’l-Kalem, 1993), 1: 230; İbn Kayyim el-Cevziyye, Zâdü’l-meâd (Beyrut: Müessesetü’r-Risâle, 1994), 3: 333; İbn Kesîr, el-Bidâye ve’n-nihâye (Beyrut: Dâru İhyâi’t-Turâsi’l-Arabî, 1988), 4: 267; İbn Hacer, Fethü’l-bârî, 4: 210; Aynî, Umdetü’l-kârî, 11: 80.
7) Hâkim en-Nîsâbûrî, el-Müstedrek ‘alâ’s-sahîhayn (Beyrut: Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, 1990), 3: 319-434-518-578. Ayrıca geniş bilgi için bkz., İbn Hişâm, es-Sîretü’n-nebeviyye, 234-235.

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?