Yedi Güzel Adam’ın son halkası, Gül Yetiştiren Adam Üstad Rasim Özdenören “çok sesli bir ölümle” değil, “hayatın sadık yoldaşı” “önünde sonunda çalacağımız hakikat kapısı” olarak tanımladığı sessiz bir ölümle usulca emanetini teslim etti.

20 Mayıs 1940 yılında Kahramanmaraş’ta dünyaya gözlerini açtı. Memur bir babanın oğlu olduğu için Anadolu’nun bazı şehirlerinde ilk ve ortaokulu okudu. Yedi Güzel Adam’dan biri olarak Maraş Lisesi’nde dergicilik ve edebiyatla ilgilendi. Hikâye, deneme ve şiir türlerinde birçok eser verdi.

Müslümanca düşünme ve analiz etme üzerine fikir inşasının son dönem münşilerinden, hikmet ve irfan ehli biriydi. Zihin ve gönül dünyamızda önemli kapılar açtı. Müslümanca düşünüp müslümanca düşündürdü. İslam’a çağın gözüyle bakmadı. Bilakis çağa İslamı’ın gözüyle baktı ve Müslümanların çağa bu gözle bakması gayret etti. Müslümanca düşündü, Müslümanca yazdı ve Müslümanca yaşadı.

İslam’a göre yaşama tarzını elde edebilmek için İslami normlara göre düşünmekle mümkün olabileceğini ifade etmiş, İslam hakkında bilgisi olan herkesin İslami normlara göre düşünemeyeceğini belirtmiş ve İslami bilinçle düşünme gerektiğini şöyle izah etmiştir: “Müslüman bir yandan namazını kılar, orucunu tutarken, bir yandan da küfrün ve zulmün aleti olmaya bilerekbilmeyerek devam ederse onda elbette belli bir bilincin bulunduğundan bahsedilemez. Bir yandan ibadetlerini hiç sektirmedenyerine getirirkenbir yandan da İslam düşmanlarının emeline hizmet ederse, küfür saflarında yer alırsa onda elbet bir bilincin bulunduğundan bahsedilemez. Sıcak sobanın yanında yahut güneş altında tatilini geçirirken, ezan okunduğu zaman da gevşek gevşek namaz kılmaya kalkarken, dünyanın başka yerlerindeki Müslümanların başına geldiğinden habersiz kalırsa, onda elbette bir bilinç bulunduğu söylenemez.” (Müslümanca Düşünme Üzerine Denemeler, s. 96)

Yukarıdaki açıklamalardan sonra bilinçli Müslümanın özelliklerini sıralar. Hepsini buraya almak mümkün değil ama şunlarla iktifa etmek gerekir: “Bilinçli Müslüman dünyada edilgin bir durum alışı reddeder. İstismar edilmesine göz yummaz. En önemlisi nerede, nasıl istismar edildiğini veya edilebileceğini bilir. Bu yüzden etkendir. Çağdaş mekanizmaların kendisine sağlamak istediği rahatlıklardan hoşlanmaz. Bu türrahatlıkların kendisinin bilincini köreltmeye yönelik tuzaklar olduğunu bilir. Rızk endişesi çekmez. Rızk endişesiyle kafirlerle işbirliği yapmaz. Çünkü bilir ki rızkın vericisi, Rezzak olan Allah’tır. Allah’tan korkanın kalbinde Allah korkusundan başka hiçbir korkunun yer tutmayacağını bilir. Hayrın ve şerrin Allah’tan geldiğine iman eder…” (Müslümanca Düşünme Üzerine Denemeler, s. 97)

Üstad Özdenören başka bir yazısında ise dinin sınanamayacağını ancak yaşanabileceğini ifade etmiştir. Günümüz insanları -hatta bazı Müslümanlar dâhil- kendilerinin sınanmak için dünyaya geldiğini unutup Allah’ı ve dini sınamaya başladılar. Bunun bir zaaf olduğunu söyledikten sonra şöyle açıkllamada bulunur: “Müslümanların, hissettiğim zaaflarının başında dinin hükümlerine riayet hususnda gösterdikleri çekingenlik geliyor. Müslüman imanından kuşku duymaz. Dolayısıyla, onun imanıyla ameli bütünlük gösterir. Fakat günümüzün bazı Müslümanlarında çoğu kez söz konusu bütünlüğü gözlemlemek güçleşmiştir. Müslümanın en etkin tebliğ aracı yaşayışıdır. “ (Müslümanca Yaşamak, s.41)

İslam’ın doğruları vardır ve bu doğrular hayata tatbik edildiğinde yanlışlar kendiğinden ortaya çıkacak ve doğrularla yanlışlar birbirinden ayrılacaktır. Başkasının yanlışını düzeltmeye çalışmak yerine Müslüman kendi doğrusunu ortaya koymalı ve ona göre tavır almalıdır. Başkasının yanlışını belirlemenin, bu çabanın sonucu olabileceğini belirten Üstad, Müslümanın tavrını şöyle belirler: “Bir kez ‘Allah’ dedikten sonra her çeşit putla, putçulukla mücadele etmek şarttır; fakat savaşın mücerret sebebi putlara karşı koymak değil, Allah’ın vaz ettiği dini, insanlar arasında yürürlüğe koymaktır. Putlara karşı savaşmaksa, savaşma sebebinin doğal bir sonucu olarak ortaya çıkar.” (Müslümanca Yaşamak, s.63)

Müslüman, olaylara hikmet gözüyle bakandır. Hikmetle baktığı zaman, perdenin arkasını da görebilir Müslüman. “Bakışından görme yeteneği alınmış biri ne yapsa nafiledir, o hiçbir şey göremez, sadece karanlığı çoğalır. O, gözüne indirilen perdeyi hidayet marifetiyle yırtıp atmadıkça, görmesi yasaklanmıştır.” (Müslümanca Yaşamak, s.21) diyerek Müslümanın dünyaya ve olaylara bakış açısının nasıl olması gerektiğini ifade etmiştir.

Üstad, İslam’ın Müslümanları nasıl izzetli kıldığını, sıradan insanların İslam’la hikmet ehline dönüştüğünü ve zihinsel aydınlığa dönüştüğünü şu şekilde izah eder: “İslam, alalade, vasat, sıradan insanları bile bir hikmet kaynağı haline dönüştürmektedir. Dolayısıyla onları, alelade olanın sınırından çıkarmakta, fevkaladenin alanına götürmektedir.” (Müslümanca Yaşamak, s.23)

Müslümanın önemli özelliklerinden biri de örnekliktir. Zira insanlar, insanları örnek alarak bazı şeyleri yapmaktadırlar. Yani bir öncü bir lider ilk adımı attığında insanlar da onu takip eder. Günümüz Müslümanlarının durumunu şöyle ifde etmiştir: “İnsanlar bu gün konuşulanı işitiyor fakat söz onları harekete geçirmeye yetmiyor. Onun aklını başına getirmek için yakasından tutup sarsmak da işe yaramayabilir. Ondan yapması beklenen şey neyse, onu “ben yapmalıyım” diye öne çıkmak gerekiyor.” (Müslümanca Yaşamak, s.30)

Değerli şahsiyetlerin kıymetini onları kaybettikten sonra anlıyoruz. Çünkü hayatımızda büyük boşluklara neden oluyor onların boşalttığı yerler. Ama eserleri aramızda ve elimizin altındadır. Başta, Müslümanca Düşünmek, Müslümanca Düşünme Üzerine Denemeler, Siyasi İstiareler, Yumurtayı Hangi Ucundan Kırmalı ve Gül Yetiştiren Adam adlı eserleri olmak üzere diğer eser ve yazılarından faydalanmayı diliyorum.
Merhuma Allah’tan rahmet diliyorum. Mekânı cennet, makamı âli olsun.
Üstadın bizlere birkaç nasihatiyle bitirmek istiyorum:
“Bol bol okuyun ve okumayı terk etmeyin. Derdi olan insan okur, derdi olmayan da okuyarak dert sahibi olur. Asıl mesele bir derdimizin olmasıdır.”
“İslam, bir zihin fantezisi olarak indirilmemiştir. Yaşansın diye indirilmiştir.”
“Müslüman çağın gözüyle İslam’a bakmaz İslam’ın gözüyle çağa bakar.”
“…İçinizdeki İslâm’ı gösterin. Çünkü İslâm, sizin üzerinizde görünmek ister. İman gizlidir, İslâm açık. İman kalptedir, İslâm zahirde.”
“Hem bu deveyi güdecek, hem bu diyarda kalacağız. Çünkü deve de bizim, diyar da.”
“Bugün çoğu Müslüman kendi tarihini, hatta dinini bile batının tuttuğu aynadan seyrediyor. Batının tuttuğu aynanın her şeyi “nesnel” olarak yansıtacağı hususundaki kör inanç, Müslümanları bu aynaya bakıp da kendini “Barbar” olarak gören, böylece Müslüman olduğundan utanç duyan insanlar haline getirmiştir.”

“Yapılacak şey, kendimizi ve dünyayı batının tuttuğu aynadan seyretmeyi reddetmekten ibaret olmalıdır. Ancak insanın reddettiği şeyi bilmesi gerekir. Batılı hayat tarzını reddediyorsak onu niçin reddettiğimizide bilebilmeliyiz. Kabul ediyorsak onun da hesabını vermek zorundayız.”

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?