“Orada Zekeriya Rabbine dua edip dedi ki: Rabbim! Bana tarafından temiz bir nesil ihsan eyle kuşkusuz sen duayı işitmektesin.”
Temiz ve sağlıklı bir nesil yetiştirmenin yolu, manevi huzur Kur’an-ı Kerim’in emirlerini uygulamak ve sünneti seniyyeyi yaşamakla mümkün olur. Kalpleri, İslam’la ve imanla doldurup sürekli beslemek gerekiyor. Vücudumuzun diri olması için su ve yemeğe ihtiyaç vardır. Nasıl ki bedenimizin su yemek gibi ihtiyaçları varsa imanın da kalpte kalması için beslenmeye ihtiyacı vardır. Beslenmemiz gerekiyor; çünkü beslenme de süreklilik esastır. Nasıl ki toprağın suya, bedenin gıdaya ihtiyacı varsa kalplerin de sekinet bulması için Allah’ın zikrine, İslam’ın nuruna ihtiyacı vardır ve kalp buna muhtaçtır. Allahu Teala Ra’d Suresi 28. ayette şöyle buyuruyor: “Bunlar, iman edenler ve Allah’ı zikrederek gönülleri huzura kavuşanlardır bilesiniz ki gönüller ancak Allah’ı zikrederek huzura kavuşur.” İçinde Allah’ın sevgisinin olmadığı bir kalbin mutlu olamayacağını, sekinete kavuşamayacağını ayeti kerime iyi bir şekilde bize anlatıyor.
Son zamanlarda insanların yoğun çalışmaları, sosyal ortamlardan sanal ortamlara geçmeleri, beraberinde telafisi zor olan ruh hastalıklarını getirmiştir. Tam da bu noktada çocuklarımızın bu hastalıklara duçar olduklarını görüyoruz ve onları iyileştirmenin peşine düşüyoruz ve keşkeler keşkeler… Ve diyoruz ki: “Şunu yapmasaydım şu olmayacaktı. Keşke şöyle yapsaydım da şöyle olsaydı…” Bunun gibi temenniler başını alıp gidiyor.
Ruhi boşluk oluşmadan “Ruhun gıdası Kur’an-i Kerim’dir” düsturu ile yola çıkmamız gerekiyor. Bakara Suresi 129. ayette Allahu Teala: “Soyumuz içinden onlara senin ayetlerini okuyacak kitabı ve hikmeti öğretecek onları temizleyecek bir elçi çıkar. Rabbimiz! Çünkü yalnız sensin kudret ve hikmet sahibi.” Kitabı ve hikmeti öğretecek bir nesil için daha küçük yaşta iken onları Kur’an-ı Kerim’in feyzi ve bereketi ile eğitmeliyiz, daha da ileri giderek anne karnındayken bunu yapmaya başlamalıyız. İslami eğitim almış bir anne ile işe başlamalıyız. Anne karnında iken ona Kur’an-ı Kerim’i okumalı ya da dinletmeliyiz. Konuşmaya başladığı zaman da çocuklarımıza bazı kısa ayetleri ezberletmeye çalışmalıyız. Bu onların hem zekasını geliştirir hem de gelecekte yetişmesi için ön bilgi olur. Bunun yanında sevgimizi onlardan esirgememeliyiz. Çünkü çocuklarımızın sevgiye, şefkate ve merhamete ihtiyaçları vardır. Çiçeklerin suya ihtiyaç duyduğu gibi çocuklar da sevgiye ihtiyaç duymaktadır. Tüm konularda olduğu gibi bu konuda da Resûlullah (s.a.s) en büyük örneğimizdir. Resûlullah (s.a.s) çocuklarla her fırsatta ilgilenmiş, şakalaşmış, selam vermiştir. Kuşu ölen Zeyd’e taziyeye gitmiş, onu öpmüş saçlarını okşamıştır. Torunları Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin için deve olmuş onları sırtına bindirmiştir.
Çocuklarımız, İslam toplumunun tohumları, tomurcuklarıdır. Bizler birer ağaç, onlar da bizim dallarımız, kollarımız, kanatlarımızdır. İslami terbiye verirsek dallarla meyveye duracak, kanatlarla da uçacağız inşallah. İslami terbiye vermezsek korkulur geleceğimizden. Allah’ı bilen, O’nu tanıyan, maneviyatı kuvvetli çocuklar İslam’ın bayraktarlığını yapar; ancak kalbi boş, cebi para dolu çocuklar dünya sınavının en ağır soruları olarak karşımıza çıkar. Teğabun suresi 15. ayette Allahu Teala şöyle buyuruyor: “Mallarınız ve çocuklarınız sizin için ancak bir imtihandır, büyük mükafat ise Allah’ın yanındadır.”
Sınavın kolay geçmesi için İslami eğitim ile eğitip öğretmek gerekir. Çocukların sorularına doğru ve sağlıklı cevaplar vermek, onlara örnek olmak, en kolay ve en verimli metottur. Yok yere kızmamak ve onların bazı şeyler yapabileceklerine dair onlara güvenmek gerekir. Hz. Enes (r.anh) anlatıyor: “Allah’ın Resulü’ne 9- 10 yıl hizmet ettim. Bir kere bana öf! demedi. Yaptığım bir iş hakkında hiçbir zaman niçin böyle yaptın yapmadığım iş hakkında işte şöyle yapsaydın ya! Ya da beceremedin ne kötü yaptın dediğini duymadım. 10 yıl boyunca bir kere zorlanacağım bir iş vermedi, bir işi beceremeyip zayi ettiğimde de bana kızmadı, beni kınamadı. Hatta ailesinden biri bir konuda beni kınamak istediğinde onları engellerdi, eğer onu yapması takdir edilseydi mutlaka yapardı”.
Çocuklarımızla oynamalı, onları sevmeli ve onlara danışmalıyız. Aradıklarını bizde bulmalılar ki başka mercilerde aramasınlar. Anne ve baba olarak yetinmeliyiz. Yetinemiyorsak onları İslami eğitimin verildiği alanlara ve merkezlere yönlendirmeliyiz, takibini de yapmalıyız. Bizler onların sığınacağı güvenilir limanlar olmalıyız ki bizim limanımıza demir atsınlar.
Onların yaşamının manevi huzur, sevgi ve kalplerinin doyurulmasına bağlı olduğunu unutmamalıyız, su gibi, ekmek gibi onların kalplerini Allah’ın sevgisi ile doldurmalıyız ki o tohumlar baharda kuvvetli bir şekilde çatlasın uzunluğu göklere varsın, genişliği dünyayı sarsın, İslam’ın gitmediği yaşamadığı tek bir toprak parçası kalmasın. Eğitmeli, donatmalı ve yeryüzünün yürüyen Kuranları, yaşayan şehitleri olmalılar. Birer Mus’ab Bin Ümeyr olmalılar, Medine gibi bir şehri imanla inşa etmeliler.
Dünyadaki insanların İslam’a girmesi gerektiğini, kurtuluşun ve mutluluğun anahtarının İslam’ı yaşamak ve yaşatmak olduğunu çocuklarımıza öğretmeliyiz. Yedi yaşında iken çocuklarımızı namazla buluşturmalıyız. Bunu etkinliklerle yapabiliriz. Çocuklarımızı namaza alıştırırken onların zevk almalarını sağlamalıyız. Hiçbir şekilde başka bir çocukla karşılaştırmamalıyız. Çocukların bireysel farklılıklarının olduğunu her çocuğun kendine has özellikleri olduğunu göz ardı etmemeliyiz. Yapamadıkları için onlara kızmamalıyız. Onlara karşı sevecen ve yumuşak olmalıyız. Resûlullah (s.a.s) çocukların eğitimleri ve güzel ahlak ile terbiye edilmeleri konusunda şöyle buyurmaktadır: “Bir baba çocuğuna güzel ahlaktan daha üstün bir miras bırakamaz.” (Tirmizî) “Çocuklarınıza iyi bakınız, onları güzel terbiye ediniz.” (İbn Mace)
“Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun onun başında acımasız, güçlü, Allah’ın kendilerine buyurduğuna karşı gelmeyen ve kendilerine emredileni yerine getiren melekler vardır.” (Tahrim, 6)
Son olarak: “Rabbim beni ve soyumdan gelecek olanları namazı devamlı kılanlardan eyle. Rabbimiz! Duamı kabul et.” (İbrahim, 40)

MEHMET ŞENATEŞ

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?