Esselâmüaleyküm aziz kardeşim,

Davet Mektebi, yeni heyecanların, umut dolu bitmez tükenmez hayallerin peşinde koşmaya devam ediyor. Bir sayımızla daha karşınızdayız. Bilinsin ki, her sayımızı dolu dolu yaşayarak okuyacağınız bir şekilde hazırlamaya çalışıyoruz. Bundaki beşer planında en büyük katkı, şüphesiz ki, değerli okuyucularımızın ve pek muhterem yazarlarımızındır. Hepsine ayrı ayrı teşekkür etmeyi borç biliriz.

İslâm coğrafyası, yüzyılların iğdiş edilmiş tutuk süreçlerinin içinden bir çıkış yolu bulmaya çalışıyor. Çıkış çabasını, yeni bir süreçmiş gibi algılamamak gerekiyor. Ümmetin şanlı bir sayfası olan Osmanlı döneminde Tanzimat Fermanıyla ete kemiğe bürünen “yenileşme, zamana yetişme, direnme, ayakta kalma, muasırlaşma, batı karşısında diz çökmeme” süreci, sonraki yıllarda birçok düşünce akımının doğmasıyla neticelenmiştir.

İslâm coğrafyasının yüzyıllar boyunca idarî ve kültür başkenti olan İstanbul merkezli dergiler, tüzel kişilikler ve gazeteler etrafında gelişen ya da ortaya çıkan düşünce akımları, Osmanlının özellikle batı karşısında içine düştüğü krizlerden pratik çıkış yolları olarak düşünülmüştür. Ancak nihaî noktada Osmanlı’nın yıkılışının maalesef önüne geçilememiştir.

Yıkılıştan sonra kurulan yeni Cumhuriyet’in ideolojisinin ne olacağı düşünülmüş, tartışılmış ve neticede karar kılınan ideolojinin oturtulması için halifeliğin de kaldırılmasını öngören bir dizi önlemler ve değişiklikler süreci başlatılmıştır. Hilafetin lağvedilmesiyle ümmetin dağılışı başlamış ve nihayette başsız bir İslâm coğrafyası ortaya çıkmıştır.

Osmanlı’nın da son dönemlerini içeren zaman diliminde ortaya çıkan Batıcılık, Osmanlıcılık, Türkçülük, Ümmetçilik/İslâmcılık gibi düşünceler, tartışmaların ötesine geçememiş ve doğmadan ölen düşünceler haline gelmişlerdir. Bunlar arasında Türkçülük, kurulan yeni Cumhuriyetin temel paradigmalarından biri olmuş, bir süre sonra da yapılacak olan milliyetçiliğin renginin “Türk” olacağı ilan edilmiştir.

Tarihte Nisan ayına bakıldığında hem bizleri sevindiren hem de üzen birçok olaya şahitlik edilmiştir. Hz. Hasan’ın doğumu ve ölümü bu aya denk gelmektedir. Hudeybiye Gazvesi büyük bir fethin müjdecisi olarak bu ayda gerçekleşmiştir. Fatih’in donanması bir Nisan sabahı İstanbul önlerine demirlemiştir.

Mimar Sinan, Turgut Özal, Muhammed İkbal, Cehar Dudayev gibi şahsiyetlerin ölümü, sadece bizleri değil bütün ümmet coğrafyasının büyük bir kısmını üzmüştür. 31 Mart Vakasının gerçekleşmesi, İttihat ve Terakki zihniyetinin Türk İdarî Devlet yapısında yerini daha da sağlamlaştırmasıyla sonuçlanmıştır. Müslüman düşüncenin de bu hareketle beraber tasfiye süreci başlamıştır. Şer’iye Mahkemelerinin lağvedilmesi, 1924 yılında gerçekleşmiş, böylece hukuk artık beşerî bir nizamın bekçiliğini yapar pozisyona gelmiştir.

Tarihler 1949’u gösterirken NATO kurulmuş, Avrupa kendi coğrafyasını artık yurt edineceğini dünyaya fiilî olarak ilan etmiştir. NATO’nun kurulması, paramparça olmuş Avrupa’nın büyük bir kısmının tekrar toparlanma çabalarının neticesidir. İslâm dünyası, böylece sürekli kendisine saldırma potansiyeline sahip olan bir engelle daha karşı karşıya kalmıştır.

Sevgili kardeşim,

Davet Mektebi‘nin önümüzdeki Mayıs ayı dosya konusu RAMAZAN olarak belirlenmiştir. Dosya konumuzla ilgili sizlerden özgün yazılar, güzel makale ve denemeler yanında öyküler, şiirler ve anlamlı çizgiler bekliyoruz. Coronavirüsün bizleri zor durumda bıraktığı bir zamandan geçiyoruz. Bu ayın maddi ve manevi salgınlardan kurtulup manevi olarak uyanışımıza, dirilişimize, ayağa kalkışımıza bir zafer işareti olacağına inancımız tamdır. İslâm coğrafyasında kanın durması, gözyaşlarının dinmesi, Ege Denizinin Müslüman mültecilerden temizlenmesi, şanlı cihadımızın zafer sancağının yeniden dalgalanması ve Ramazan ayının tam manasıyla idrak edilmesinden geçmektedir.

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?