Osmanlı Devleti, bütün çabalara rağmen devletin çöküşünü önleyemedi. Gerek içteki çöküntü gerekse dışta alınan mağlubiyetler ve büyük toprak kayıpları yıkılma sürecini hızlandırdı. Osmanlı Devleti kendi ayakları üzerinde duramayacak kadar güçsüzleştiği sırada 1914-18 yılları arasında Birinci Dünya Savaşı çıktı. Osmanlı Devleti bu savaşta mağlup tarafta yer alınca, İngilizler öncülüğündeki Avrupalı devletler (İtilaf Dev.) İslam topraklarını tek tek işgal etmeye başladı. İlk işgal edilen İslam toprağı ise; 1917’de Filistin toprakları olmuştu. Böylece Osmanlı Devleti 401 yıl 3 ay boyunca himaye ettiği Kudüs’ü kaybetmişti. Bundan sonra hızlı bir şekilde, 1918’de Osmanlı Devleti’nin başkenti İstanbul dahi işgal edildi, 1922’de Saltanat kaldırıldı, 1923’te de Türkiye Cumhuriyeti’nin de ilan edilmesi ile Osmanlı Devleti hukuken ve fiilen yıkıldı. 1924’te hilafetin kaldırılması ile de her anlamda İslam âlemi darmadağın oldu. Müslümanlar başsız ve çaresiz kaldı. Bu yüzden de Müslümanlar bu durumdan kurtulmak için birçok bölgeden çeşitli çabalar içerisine girdiler.
Hiç şüphesiz bu çabalardan en kapsamlı olanı ve en önemlisi 1928 yılında İmam Hasan El Benna’nın Mısır’da kurmuş olduğu Müslüman Kardeşler Cemaati’dir. Çünkü Müslüman Kardeşler Cemaati’nin kurulmasının asıl gayesi; yeniden bir İslam devletinin ihyası, hilafet makamının iadesi, Kudüs’ün özgürlüğüne kavuşturulması ve Müslümanların izzetinin tesis edilmesidir. Bu yüzden İmam Hasan el-Benna’nın çalışmasının merkezinde genelde bütün bir İslami âlemi, özelde ise; Kudüs en başta olmuştur.
Filistin’deki işgalci İngilizler belirli sürelerle Avrupa’daki dağınık Yahudileri gemilerle buraya getirerek, kendi birliklerinin yanına silahlandırdığı Yahudi çetelerini kurdu. Bunlara karşı Suriyeli Âlim Şeyh İzzettin el-Kassam 1931 yılında Filistin’in Yafa şehrinden Kudüs’e kadar, bütün şehirlerde çetin bir cihad başlattı. İmam Hasan el-Benna’da Mısır’dan, Filistin cihadının ilk ve en büyük destekçisi oldu. Filistin cihadı için bir yandan mücahitlere silah, para, gıda ve her türlü yardımda bulunurken, öte yandan İslam âlemini bu konuda canlandırmaya çalıştı. Müslümanları diri tutmak için Kudüs’ün önemini anlatan konferanslar verdi. Kitaplar-makaleler yazıp dağıttı. Boykotlar ve mitingler düzenledi. İzci kamplarında mücahitlere askeri eğitim kampları kurdu.
1935 yılında Şeyh İzzettin el-Kassam şehit edilince Filistin’de cihat bayrağını Kudüs müftüsü Şeyh Âlim Hacı Emin el-Hüseyni devraldı. İmam el-Benna Bu kez Filistin cihadına desteklerini Hacı Emin el-Hüseyni ile birlikte sürdürdü. İmam el-Benna Filistin’in içerisindeki hareketliliği teşkilatlı bir yapıya dönüştürmek istedi ve Müslüman Kardeşler’in bir şubesini buraya açtı.
1940’ta İkinci Dünya Savaşı’nın patlak vermesi ile eğitim kamplarındaki mücahitler hep bir ağızdan tekbir çekerek bu savaşa hazır olduklarını ilan edince, İmam el-Benna hepsini kampta toplayarak şöyle bir konuşma yaptı: “Ey kardeşlerim! Ben, sizleri birbirlerine düşen batılıların bu savaşı için hazırlamadım. Aksine ben sizleri İslam ümmeti için daha büyük ve daha mühim olan bir savaş için hazırlıyorum.” diyerek, itaat ve sabır göstermelerini istedi. 1944 yılında İkinci Dünya Savaşı bitmiş ve bütün dünya, yeniden Filistin’de olacaklara gözünü dikmişti. Başını İngiltere’nin çektiği İtilaf Devletleri’nin 1920’de oluşturduğu Milletler Cemiyeti, 1945 yılında Birleşmiş Milletler (BM) adını alarak sözde barışı ve güvenliği sağlamak adına Filistin’de bir Yahudi devletini gizli gündemine almıştı. Bunun farkına varan İmam el-Benna o dönem Mısır’ın başbakanlığını yürüten en-Nakraşi’ye bu durumu bir mektupla şöyle bildirdi: “İhvan’ın, yalnız başına Yahudiler karşısında savaşmasına müsaade edilmesini, eğer Yahudiler İhvan’ı mağlup ederlerse Mısır’ın istediği gerçekleşmiş olur. İhvan’dan dolayı içerisinde bulundukları sıkıntıdan rahata kavuşurlar, eğer İhvan, Yahudileri mağlup ederse bu kez bütün Araplar, Yahudi belasından kurtulurlar.” Bu sırada Kudüs ile cemaatin yakınlığını da arttırmak için Hacı Emin el-Hüseyni’nin kızı ile cemaatinden bir kardeşinin evlenmesini istedi. Bu evliliğin nikahı da İmam Hasan el-Benna’nın kızı Vefa el-Benna’nın evinde damadı Sait Ramazan tarafından kıyıldı. Böylece İmam el-Benna bir kere daha cemaatinin Kudüs’e sürekli yakın olmasını sağladı. 1945’te damadı Said Ramazan’ı Filistin’e göndererek Müslüman Kardeşler’in şube sayısını 35’e çıkardı.
İmam el-Benna aslında yaptığı çalışmalar ile İngilizlerin ve BM’nin 1946 yılında gizli bir plan ile ilan edecekleri Yahudi devletini tam 2 yıl geciktirmişti. İngiltere, Filistin’in toprak meselesinin çözümünü BM’ye bırakmıştı. BM, 1947 yılında Filistin’in bölünmesi ile ilgili kararı açıktan ilan edince Müslüman Kardeşler de Filistin’de cihat için harekete geçti. İmam el Benna, Arap Birliği’ne gönderdiği mektupta; “el-İhvanı Müslümin, Filistin’de Yahudilere karşı savaşmak üzere ilk etapta on bin silahlı birlik çıkarmaya hazırdır.” Diye yazdı. Ama Arap Birliği’nin mücahitlere engel olabileceklerini de bildiğinden dolayı onların bu savaşa girmelerini de istemiyordu. Ancak Arap Birliği de Filistin’de savaşa katılma kararı almıştı. Bu yüzden İmam el-Benna, ‘Nizam’ül Has’ adını verdiği Müslüman Kardeşler’in mücahitlerini, Arap Birliği ordularına katmak durumunda kaldı. Aynı zamanda Suriye’deki Müslüman Kardeşler’in Genel Murakıbı Mustafa Sıbai, Irak Müslüman Kardeşler Genel Murakıbı M. Mahmud es-Savvaf, Ürdün Müslüman Kardeşler Genel Murakıbı Abdüllatif Ebu Kavra ile de irtibata geçerek Filistin’e yönelik birer birlik çıkarmalarını emretti.
1946’nın sonunda, 1947’de ve 1948’de mücahitler her yerden akın akın Filistin’e girmeye başladı. İmam el-Benna defalarca Kudüs’e, Gazze’ye giderek Filistin’deki mücahitlerin birliklerini yerinde ziyaret etti. Bu savaşta gönüllü Filistin birliklerinin başkomutanı Kudüs Müftüsünün kardeşi Abdulkadir el-Huseyni idi. Arap Birliği ordularının ve Müslüman Kardeşlerin ‘Nizam’ül Hassı’nın’ komutanlığı Abdurrahman Azzam’da idi. Filistin cephesinin Müslüman Kardeşler vekilliği ise mücahit Şeyh Muhammed Ferğali’de idi.
1948’in başında Filistin’deki savaş daha da şiddetlendi. Müslüman Kardeşler’in mücahitleri aslanlar gibi cihat ederek Yahudilerin işgal ettiği köyleri ve şehirleri onlardan tek tek geri aldı. Ancak BM ile Arap Birliği’nin gizli ve açık görüşmeleri de devam ediyordu. Bu sırada İmam el-Benna bütün ülkelerdeki Müslüman Kardeşler’e Arap liderlerinin BM ile görüşmesine karşı çıkmak için mitingler düzenlenmesini emretti. Filistin’de, Mısır’da, Irak’ta, Suriye’de, Ürdün’de ve Cezayir’de yüzbinlerce Müslüman bu durumu protesto etmek için sokaklara döküldü. Buna rağmen Yahudiler, BM güvencesinde 14 Mayıs 1948’de Filistin’i ikiye bölerek bir İsrail devletinin kurulduğunu ilan etti. Arap Birliği dahi Müslümanlardan kimse bu kararı kabul etmedi. Bu devleti tanıyan ilk ülke Amerika oldu. Ardından diğer büyük devletler bu kararı tanımaya başladı. Bunun üzerine Filistin’de Müslüman Kardeşler’in mücahitleri ve Arap orduları, Yahudilere göz açtırmadı. Yahudilerin isteği ile Amerika 11 Haziran 1948’de Arap ülkelerine birinci ateşkes anlaşmasını zorla kabul ettirdi. Dört hafta süren bu anlaşmadan sonra Yahudiler yeniden güç topladı. Arap liderlerinin zoraki ve haince imzaladıkları ikinci-üçüncü anlaşmalar ile artık askerlerini de çekmeleri gerekti. Arap Birliği ülkeleri, Filistin’deki askerlerini bir süre beklettikten sonra çekilme emirlerini ordularına iletti. Bu karar Arap Birliği ordularının bir parçası olarak Filistin’de olan bütün Müslüman Kardeşler mücahitlerini de kapsıyordu. Ancak Müslüman Kardeşler bu kararlara uymayacağını belirterek cihada devam etti. Yahudilerin ilk Savunma Bakanı ve Haganah çetesinin lideri Moşe Dayan bir kez daha mücahitlerin elinden kurtulamayacaklarını anlayınca durumu yine Amerika’ya, İngiltere’ye ve Fransa’ya şu şekilde bildirerek: “Biz Arap ordularına karşı durmak için silah istemiyoruz. Onların hakkından gelmemiz kolaydır. Biz vahşi İhvan-ı Müslümin’e karşı durmak için silah istiyoruz.” deyince, Amerika ve BM’nin Arap Birliği’ne mücahitleri durdurmaları yönündeki baskıları daha da arttı.
Bunun üzerine 8 Aralık 1948’de Mısır Başbakanı en-Nakraşi, Müslüman Kardeşler’i yasa dışı bir örgüt ilan ederek feshetti. Cemaatin İmam el-Benna dışındaki bütün üyelerini tutuklattı ve mal varlığına el koydu. Filistin’deki mücahitlerin bir an aklı Mısır’da olanlara yönelince, İmam el-Benna onlara şöyle bir mektup gönderdi: “Ey kardeşler! Mısır toprakları üzerinde cereyan eden olaylar sizde olumsuz etki yapmasın. Sizin göreviniz Filistin’i Yahudilerin elinden kurtarmaktır. Filistin’in üzerinde bir tek Yahudi kaldığı sürece sizin göreviniz bitmiş olmaz.” diyerek cihada teşvik etmeye devam etti. Bundan sonra Gazze, Kudüs, el-Halil şehirleri ve arasındaki bölgelerde kamp kurmuş Yahudiler ile Müslüman Kardeşler’in mücahitleri arasında şiddetli çarpışmalar meydana geldi. Buradakiler mücahit gençliğin kanlarıyla yazdığı çetin cihada şahit oldu. Yahudiler o günden bu yana anladılar ki buralara bu kadar kolay sahip olamayacaklar. Bugün Gazze’de İslami direniş var ve Gazze özgür ise, Yahudiler Kudüs’e, Mescid-i Aksa’ya, el-Halil’e tam bir hâkimiyet sağlayamamışlar ise; O gün canlarını, kanlarını buralar için feda eden Müslüman Kardeşler mücahitlerinin cihadı ile olmuştur. Allah onlardan razı olsun. Allah onlara rahmet etsin.
Ne yapsalar da Müslüman Kardeşleri durduramayacaklarını anlayan Arap liderleri, Mısır, İşgalci İsrail, Amerika, İngiltere ve yardakçıları 1948’in aralık ayında uluslararası bir gizli toplantı ile İmam Hasan el-Benna’yı öldürme kararı aldılar. Bu sırada Mısır’da on yedi bin İhvan üyesi tutuklandı. İmam el-Benna, yalnız ve güçsüz bırakıldı. Hatta kendisi de emniyete gidip asıl tutuklanacak biri varsa; “O da benim! Beni tutuklayın.” dedi. Ancak kasıtlı olarak onu dışarıda tuttular. 12 Şubat 1949’da İmam Hasan el-Benna ve bir arkadaşı Müslüman gençlerin düzenli bir programı olan Salı sohbeti çıkışında kurşunlandılar. İki mermi ile hafif yara alan İmam el-Benna hastaneye de kendi ayakları üzerinde gitti. Ancak Mısır Kralı, bu iş için görevlendirdiği generali Mahmut Abdulmecid’i hastaneye göndererek tıbbi müdahalesine engel oldu. Kan kaybetmesini sağladı ve ameliyatta işi bitirmesi talimatını vererek oracıkta İmam el-Benna’yı uluslararası büyük bir komplo ile şehit ettiler.
İmam el-Benna’nın şehit edilmesinin ikinci günü yani 13 Şubat’ta Mısır Kralı ve Hükümeti işgalci İsrail’i tanıyacak Rudes anlaşması için görüşmelere başladı. Anlaşma maddesi olan Yahudilerin, Filistin topraklarında güvenilir sınırlar içerisinde yaşamasına dair kararı 24 Şubat’ta imzaladı. Bu sırada Irak, Suriye, Ürdün ve Mısır’ın Müslüman Kardeşlerine bağlı mücahitleri, Filistin’deki cihattan zorla alı konularak, eli-kolu bağlı bir vaziyette ülkelerine getirildiler. Yahudilere karşı savaşta emre itaatsizlik suçundan tutuklanarak mahkemelerde yargılandılar. İngilizlerin, siyonistlerin ve BM’nin baş edemediği aslan gibi İhvan mücahitleri, kendi ülkelerinin kukla yönetimleri tarafından işkence gördü, esir edildi ve idam cezası verilmek suretiyle şehit edildiler.
İşte bu yüzden Şehit İmam Hasan el-Benna, İslam âlemi içerisinde Kudüs için canını vermiş, bir âlim, bir imam, bir öğretmen, bir dava adamı, bir hareket adamı, bir mücahit, bir komutan ve bir liderdi. Allahu ekber ve lillahilhamd.

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?