İşgal Hükümetinin Çökmesi
İsrail işgal rejiminde, düşünce ve zihniyet olarak birbirinden çok uzak siyasi partilerin ve oluşumların ittifakıyla kurulan koalisyon hükümeti bir yılını tamamlamasının hemen ardından, işgal rejiminin parlamentosu durumundaki Knesset’i feshederek erken seçime gitme kararı aldı.

Koalisyonun başını çeken Başbakan Naftali Bennett ile Dış İşleri Bakanı Yair Lapid 20 Haziran 2022 Pazartesi akşamı yaptıkları görüşmenin ardından Knesset’in feshedilerek erken seçime gidilmesi konusunda aralarında anlaştıklarını duyurdular.

İşgal hükümetinin böyle bir karar almasının en önemli sebebi ise parlamentodaki desteğinin yüzde elli düzeyine düşmüş olmasıydı. Çünkü koalisyon birçok siyasi grubu bir araya getirmesine rağmen parlamentodan sadece bir oy farkıyla güvenoyu alabilmişti. Bir süre önce hükümete destek veren milletvekillerinden birinin daha desteğini çekmesi üzerine hükümet taraftarı milletvekilleriyle muhalif kanadın sandalye sayısı eşitlendi. O yüzden herhangi bir gensoru önergesi verilmesi durumunda hükümetin düşmesi ihtimali vardı. Netanyahu işin garantili olması için bir milletvekilinin daha desteğini çekmesini bekliyordu.
Koalisyon hükümeti Netanyahu’ya bu fırsatı vermemek için kendi isteğiyle iktidarına son vererek yeniden erken seçime gitme kararı aldı.

Yapılacak seçim ise işgal rejiminde bir seçim döneminde gerçekleştirilecek beşinci erken genel seçim olacak.
Muhalefetin başını çeken Netanyahu bu seçimlerden daha güçlü çıkacağı beklentisi içinde. Ancak seçimlerde yine sandalyelerin geniş bir yelpazede dağıtılması ve yine hükümet krizi yaşanması ihtimali de bulunuyor.

Mescidi Aksa’ya Yönelik Tuzaklar
Siyonist işgalciler Mescidi Aksa’nın tümünü yıkma ve yerine Siyon Mabedi veya Süleyman Tapınağı adını verdikleri yahudi mabedini inşa etme planlarının çok fazla tepkiye ve yankıya sebep olacağını düşündüklerinden son dönemde, burayı Müslümanlarla yahudiler arasında paylaştırma planına daha fazla odaklandılar. Ancak uzun vadede bunun da amacının burayı tamamen yahudi mabedine dönüştürmek veya yıkıp yerine Süleyman Tapınağı adını verdikleri yahudi mabedi inşa etmek olduğunu özellikle hatırlatmakta yarar görüyorum.
Siyonist işgal rejimi Mescidi Aksa’yı paylaştırma planlarını hayata geçirme amaçlı stratejilerinde ve taktiklerinde kendilerini Tapınak cemaatleri olarak isimlendiren birtakım fanatik yahudi gruplarını kullanıyorlar.


Ramazan ayında buranın içinde kurban kesme iddiasıyla gürültü çıkarmalarının, 29 Mayıs 2022 tarihinde de Bayrak Yürüyüşü adını verdikleri yürüyüşlerinde Eski Kudüs ve bu arada Mescidi Aksa’nın içine kadar yürümek istemelerinin amacı da buydu.

Tunus’ta Sivil Direniş
Tunus’ta tek adam diktatörlüğünü geri getirmek için adım adım ilerlemeye çalışan Cumhurbaşkanı Kays Said son dönemde yargı kurumlarının da tamamen kendi talimatlarına göre hareket etmesini sağlamak ve böylece bu kurumları muhaliflerini susturmada bir sopa olarak kullanabilmek için bu kurumlarda çalışanları sıkıştırma yoluna gitti.

Ancak Kays Said’in bu amaçla attığı adımlar ve son olarak 57 hakimin, tamamen kendi kişisel ithamlarından hareketle görevlerine son vermesi tepkilere neden oldu. Yargı kurumlarında çalışanlar buna tepkilerini bir haftalık grev kararı alarak ortaya koydular. Sonra bu grevlerini yine bir haftalık sürelerle iki kez uzattılar.

Ülkenin en büyük işçi sendikası durumundaki Tunus Genel İşçi Sendikası da 16 Haziran 2022 tarihinde bir genel grev gerçekleştirerek Kays Said’in uygulamalarına, politikalarına ve diktatörlüğe götüren kararlarına tepkisini ortaya koydu.

Tunus diktatörü şimdi 25 Temmuz’da Anayasa referandumu gerçekleştirmek istiyor. Ancak ülkedeki siyasi partiler ve sivil toplum kuruluşları halktan sandıkları boykot ederek tavrını ortaya koymasını istiyor. Çünkü diktatörlüğün gölgesinde gerçekleştirilecek bir referandumun halkın iradesini yansıtmayacağı bilinen bir gerçektir.

Not: Tunus’taki gelişmeleri Vuslat dergisinin Temmuz 2022 sayısı için yazdığımız dosyada ayrıntılı bir şekilde tahlil etmeye çalıştık. Daha geniş bilgi sahibi olmak isteyen okuyucularımıza bu yazımızı okumalarını öneririz.

İran’la Nükleer Pazarlıkta Yine Tıkanma
ABD’de Biden’ın başkanlığa geçmesinden sonra, İran’la nükleer teknolojinin denetime açılması karşılığında boykotun kaldırılması konusunda 2015’te imzalanmış ama 2018’de Trump tarafından iptal edilmiş olan anlaşmanın yeniden hayata geçirilmesi için başlatılan pazarlıklar sürüyor. Ancak şimdiye kadar yapılan görüşmelerde bir ittifak sağlanamadı.

Son olarak Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın (IAEA) İran’ın nükleer teknolojinin kullanıldığı tespit edilen üç yer hakkında teşkilatı yeterince bilgilendirmediğini iddia etmesi bu konudaki pazarlıkların yeniden tıkanma sürecine girmesine neden oldu. İran’ın kendisine yöneltilen ithamları reddetmesine rağmen kararın IAEA Yönetim Kurulu’nda 30 üyenin onayıyla kabul edilmesi Tahran’ı zor durumda bıraktı.


İran yönetimi karara, nükleer santrallerindeki IAEA kameralarını kaldırarak gösterdi. Ancak uzun vadede İran’ın maruz kaldığı ambargonun son bulmasını sağlamak için yeniden pazarlık masasına oturmak zorunda kalacağı tahmin ediliyor.

Not: Nükleer teknolojinin silah üretiminde kullanılmasının yaygınlaşmasını önleme amacıyla uluslararası alanda yapılan çalışmalar ve İran’a yönelik politikalar hakkında Ribat dergisinin Temmuz 2022 sayısı için hazırladığımız yazıda ayrıntılı bilgi vermeye çalıştık.

Hindistan’da Müslümanlara Yönelik Şiddet
Hindistan’da İngiliz işgalinden bu yana Müslümanlar büyük sıkıntılar yaşıyor. Son dönemde özellikle Hinduizmden İslam’a geçişlerin artmasından rahatsız olan Hindistan hükümetinin Müslümanlara yönelik baskıları artırması da daha önce gündeme gelmişti. Bu süreçte iktidar partisinin bazı ileri gelenlerinin sosyal medyada Hz. Peygamber’e hakaret içerikli mesajlar yayınlaması ise tüm ülkedeki Müslümanlar arasında geniş çaplı tepkilere neden oldu.

İktidar partisi göstermelik olarak söz konusu hakaret mesajları yayınlayan elemanlarının parti içindeki görevlerine son verdiğini ve kendilerini partiden ihraç ettiğini açıklasa da Müslümanların tepkilerine ve tamamen sivil nitelikli gösterilerine karşı da polis şiddetine başvurarak Müslümanları sindirmeye çalıştı. Polis şiddeti yüzünden gösterilere katılan Müslümanlardan ölenler ve yaralananlar oldu. Ayrıca güvenlik güçleri aynen İsrail işgal rejiminin yöntemine başvurarak gösterilere katılanlardan bazılarının evlerini yıktı.

Hindistan’daki hükümetin Müslümanlara yönelik politikaları tamamen ırkçı bir anlayışı yansıtmasına rağmen uluslararası alanda bu hükümetin uygulamalarına karşı söze gelir bir tepkinin olmaması ve hükümeti ırkçı politikalarından vazgeçmeye zorlayacak herhangi bir uygulamaya başvurulmaması dikkat çekti.

Irak’ta Mukteda Es-Sadr’ın Milletvekillerinin İstifası
Irak’ta 10 Ekim 2021 tarihinde gerçekleştirilen seçimlerin üzerinden dokuz ay geçmesine rağmen hükümet kurulması için bir formül oluşturulması konusunda bir anlaşma sağlanamadı. Bunun sebebi ise seçimde 75 sandalye alarak parlamentoda birinci olan Mukteda Es-Sadr’ın grubuyla İran yanlısı Şii gruplar arasında bir ittifak sağlanamamasıydı.
Bu iki Şii kesim, aralarında anlaşamadıkları için siyasi iktidarı ele geçirme konusunda da birbirlerine ayak bağı oldular.


Sonunda Mukteda Es-Sadr, milletvekillerine istifa etmeleri talimatı vererek tamamen parlamentonun dışına çıkma yoluna gitti. Onun bu tavrıyla ilgili çeşitli yorumlar oldu. Bazılarına göre amacı sahayı tamamen muhaliflerine terk ederek çözüm üretmelerine fırsat vermekti. Ancak onun sahadan çekilmesiyle ortaya çıkacak manzaranın bir hükümet formülü oluşturulmasına ne kadar imkan sağlayacağı şimdilik belirsiz görünüyor. O yüzden Irak’ta da parlamentonun feshedilmesine ve erken genel seçim gerçekleştirilmesine ihtiyaç duyulabilir.

Lübnan ile İsrail Arasında Deniz Sınırı Tartışması
Filistin toprakları üzerindeki İsrail işgali esas itibariyle gayri meşru olduğu için onun herhangi bir “meşru” sınırından söz edilmesi de söz konusu olamaz. Ancak ne yazık ki küresel emperyalizm Filistin topraklarına bu yılanı yerleştirdi ve yönlendirdiği devletlerin de onu “resmen” tanımalarını sağladı. Sonra da onun birtakım “meşru” sınırlarından söz edilmeye başlandı. Gerçi işgalci hiçbir zaman küresel emperyalizmin belirlediği sınırlara riayet etmediği ve bu sınırların dışına çıkarak işgalci olduğu halde emperyalizm ona yine sessiz kaldı.

İşte bu yılan şimdi de denizde Lübnan’ın alanına girerek doğal gaz aramaya başladı. Lübnan’ın buna itiraz etmesi üzerine de kendisinin doğal gaz arama çalışması yaptığı alanın Lübnan’la tartışmalı bölgede olmadığını ileri sürdü. Lübnan ise işgalci siyonistin iddialarını reddederek tartışmalı alanın işgal rejiminin ileri sürdüğü gibi 860 km2 değil 2 bin 290 km2 olduğunu dile getirdi.
ABD yönetimi güya meselenin çözümü için arabuluculuk etmek amacıyla devreye girdi. Ama sergilediği tavırda işgal rejiminin iddiasını esas aldığı ve Lübnan’ı razı etme çabası içinde olduğu çok belirgin.

Cezayir’in İspanya’ya Karşı Tavrı
Ne yazık ki uluslararası emperyalizm İslam coğrafyasından çekilirken ürettiği devletçikleri yeri geldiğinde birbirine düşürmek ve bunların kendi aralarında işbirliği içine girmelerini engellemek için muhtelif sınır sorunları bıraktığından Cezayir ile Fas arasında da, Cezayir’in kuruluşu ile başlayan ve bugüne kadar kapanmayan sınır meseleleri var. Bu meselelerden dolayı bu iki ülke birbirlerine karşı aynı zamanda ayrılıkçı grupları destekliyor.

Cezayir, Fas’a karşı Batı Sahra’nın bağımsızlığını kabul ediyor ve buradaki Polisaryo Cephesi’ne destek veriyor. O yüzden yıllardan beri Batı Sahra meselesini Fas’a yönelik siyasi baskıların aracı olarak kullanan İspanya’nın Fas hükümetinin bu konuda sunduğu özerk yönetim formülünün kabul edilebilir nitelikte olduğunu açıklaması Cezayir’i kızdırdı ve cumhurbaşkanı Abdülmecid Tebbun, bu ülkeyle 20 yıl önce imzalanmış Dostluk ve İşbirliği Anlaşması’nı askıya aldığını, ticaretini durdurduğunu açıkladı.
Cezayir’in İspanya’ya karşı tavrı onun emperyalist politikalarına karşı olsaydı gerçekten övgüye değer bulacaktık. Ama emperyalizm tarafından güdülen meselelerle ilgili olması hiç de övülecek türden değil.

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?