Müslüman’ın anlayışında boş vakit diye bir kavram yoktur. Zira hayat hep vakitlerden ibarettir ve hayatın ta kendisidir. Müslüman için bir işin bitişi ve yeni bir işin başlaması söz konusudur. Onun yaptığı her iş tamamıyla hayır içerir ve bunda hem kendisine hem de başkasına faydalı olma hedefi vardır. O açıdan yaz tatili ya da boş vakit kavramlarının şuurlu Müslüman’ın anlayışında pek de yeri olmayan kavramlar olarak bilmek gerekir.

Müslüman açısından değişen sadece işlerin niteliğidir. Mevsimler değişir, insanlar değişir, ortam değişir; fakat anlayış, hizmet, hayırlı amellere koşma, manevi cihetimizi kuvvetlendirme, az değerli olanlardan çok değerli olana yönelme gibi durumlar Müslüman’ın zihnini meşgul eder ve “Vakti daha güzel bir şekilde nasıl değerlendirebilirim?” düşüncesi onda zuhur eder. Yaz aylarını da biraz böyle düşünmek gerekir. Bu aylar toplumun her kesimi için başka bir anlam ifade eder. Mesela bir öğrenci, yaz aylarında ailesinin yanında tarlada çalışırken bir diğer öğrenci öğrenmekte olduğu yabancı dili geliştirme çabasını taşır. Öğretmenler açısından durumu ele alacak olursak, bir öğretmen akraba ziyafetlerini hedeflerken bir diğeri iki aylık yaz kurslarında öğrencilere Kur’ân dersleri vermeyi hedefler. Bir akademisyen de akrabalarını ziyaret etmeyi düşünürken bir diğeri yurt dışında araştırma yapmayı bu aylarda fırsat bilir. Bir esnaf için durum daha farklıdır. Belki onun açısından yaz ile kış arasında pek fark yoktur. Ama o da en azından akrabalarını ziyaret etme açısından bu ayları fırsat bilir. Esnafın yaptığı işe göre yaz ya da kış aylarında işler yoğunluk kazanabilir. Ama onun da yaptığı iş neticede rızık peşinde olma şeklinde başından sonuna kadar hayırlı bir iştir. Müslüman’a düşen vazife yaz aylarını en hayırlı şekilde değerlendirmektir. Bir öğrencim yaz aylarında, yaptığı iki cüzlük ezberi tekrar edeceğini, daha başka sureler ezberleyeceğini söyledi. Kendisini takdir ettim. Bunun yanında kitap okuyacağını söyledi. Kendisini ilmi olarak bir alanda geliştirmek istediğini söyleyince okuması gereken kitapları, ana kaynakları ve dil hususunda ne yapması gerektiğini izah ettim.

Şayet davet mektebinde yetişmiş bir İslâm davetçisiyseniz iki aylık yaz mevsiminde ya da en azından bir aylık yıllık izni olan memur bir davetçi için ifade etmiş olalım; farklı beldelerdeki davet erlerini ziyaret edebilir, onlara davet yolunda ruh ve canlılık kazandırma konusunda ziyaretler gerçekleştirebilir, ziyaretlerde açılım, yayılma, İslâm’ın sedasının farklı beldelere ulaştırılması hususunda etkili bir dil kullanma, teşvik, tahrik ve tevcih yapılabilir, bilincin bilenmesi açısından vicdana dokunmaya dair konuşmalar gerçekleştirilebilir.

Dava adamının en kıymetli varlığını, yani zamanını en kıymetli işe, yani İslâmî davete tahsis etmesi kaçınılmazdır. Çünkü o, insanları hayırlı olana davet için yola çıkmış hayırlı bir yolcudur. Bu yolculuk için yaz aylarını fırsat bilecek, onlarca, yüzlerce insana ulaşmaya çalışacak, bunun Rabbinden bir emir olduğu şuuruyla hareket edecektir. “Yaz aylarında ne yapabilirim?” sorusuna onun vereceği cevap, “Uzaklara götürmem gereken bir davam, her bir ferdinin elinden tutmam gereken bir ümmetim, insanına dokunmam gereken bir coğrafyam var; yazın sıcak günlerini, sıcaklığına asla aldırmadan, bu ulvi dava için kullanmalıyım.” şeklinde olacaktır. İşte yaz aylarında yapılacak en hayırlı iş bu olsa gerek.
Resûlullah’ın (s.a.s.) toplumun her kesiminden ziyaret ettiği kimseler vardı. Bunlar yaşlı teyzeler olabildiği gibi gençler de olabiliyordu. Şuurlu bir Müslüman da uzakta kalmış bir akrabayı, dara düşmüş bir Müslüman’ı sırf rızâ-ı Bârî için ziyaret eder, zamanının bir kısmını buna tahsis ederse sâlih bir amel gerçekleştirmiş olur. Özellikle memur kardeşlerimiz için yaz ayları, bu cihetle büyük fırsat olarak durmaktadır.

Dernek ve vakıf çalışmalarını yaz aylarında daha da sıklaştırmak, gençlere verilecek olan eğitimi sosyal faaliyetlerle iç içe geçmiş bir program dâhilinde sunmak daha da verim elde etmeye vesile olacaktır. Çünkü gençler okuldaki eğitimden azad olmuş vaziyette dernek ve vakıflara yönelmekteler ya da aileleri tarafından biraz da ısrarla bu yerlere gönderilmekteler. Onlara yapılacak şey, hareketli bir ortamı temin etmek, günde yarım saat da olsa kitap okuma ortamı oluşturmak, koşu, gezi, yüzme, yarış vb. etkinliklerle gencin ruhuna hitap etme imkânını oluşturmaktır. Bu manada kenar mahallelerde yaşayan gençlere el uzatmak ciddi verim elde etmek için bakir alanlar olarak gözükmektedir. Cüzi bir maliyetle orta öğretim nesline yönelmek yaz aylarının değerlendirilmesi açısından önemlidir. Bu gibi faaliyetlere katılmak istemeyen gençleri, alternatif bir program olarak bir temiz esnafın yanına vermek o gencin yaz mevsimini verimli şekilde değerlendirmesinde yardımcı olacaktır. Bu sayede insanları tanıma noktasında maharet kesbedecek olan gençler esnaflık ortamından geçecek ve ileriki zamanda bu birikimi ona fayda sağlayacaktır.

Hayat yazıyla ve kışıyla devam ederken bize düşen vazife Rabbimizin rızasına muvafık olarak hareket etmek, zamanı en güzel şekilde değerlendirmektir. Hangi öğrencimiz Kur’ân mealini okumamışsa bu yaz okuyacak. İçimizde Kütüb-i Sitte’yi okuyamayanlarımız da muhakkak vardır. Onlar da bu yaz mevsimini hadîs okumaya ayırabilirler. Bu arada Riyâzu’s-Sâlihîn’i de tavsiye edelim. Gençlerimiz bu yaz bol şekilde Nebevi kaynaktan beslemek için çaba sarf edecekler.

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?