İnsan, pek çok özelliği üzerinde toplayan kapsamlı yapısı itibarıyla, varlıkların ekseriyetiyle alakadardır. Hem insanın pek çok özelliği üzerinde toplama yapısında, sonsuz bir sevme kabiliyeti derc edilmiştir. Onun için insan da varlıkların geneline karşı bir muhabbet besliyor. Koca dünyayı bir hanesi gibi sever. Ebedi Cennete bahçesi gibi muhabbet eder. Öyledir insan, sağlıklı olmayı arzular, bitmeyen bir ömür ister, daimi genç kalmayı arzular, karşı cinse muhabbet besler, vuslatı sever, firaklardan nefret eder. Bağları bahçeleri severiz, çok mal sahibi olmayı severiz, evlat sahibi olmayı severiz, sosyal çevrede sevmeyi ve sevilmeyi çok severiz de yine de tükenmez fıtratımızdaki sonsuz sevme kaabiliyeti… Tam bu noktada Üstad Said Nursi uyuyanların uyanmasına vesile şu sözleri sarfediyor.  “Halbuki, muhabbet ettiği mevcudat (varlıklar) durmuyorlar, gidiyorlar. Firaktan (ayrılıktan) daima azap çekiyor. Onun o hadsiz muhabbeti, (sonsuz sevme kabiliyeti) hadsiz bir manevi azaba medar (sebep) oluyor. O azabı çekmekle kabahat, kusur ona aittir.” Çünkü esasında insana verilen sonsuz sevme kaabiliyeti, sonsuz ve kalıcı güzelliğe malik bir Zata yöneltmek için verilmiş. Fakat insan bu durumu suiistimal ederek o muhabbeti fani varlık ve eşyalara sarfettiği cihetle kusur ediyor, kusurunun cezasını  firakın (ayrılık) azabıyla çekiyor. Özellikle tam bu noktada gençliğe hitap etmek istiyorum. Lise ve üniversite hayatı ciddi bir şekilde imtihanlarla geçiyor. Karma eğitim ortamı ve kimi zamanda üniversiteyi başka bir memlekette okumak, insanı haram sevdalara meyletmeye yöneltir. Ve genellikle bu haram sevdaların neticesi elem dolu ayrılıklarla sonuçlanır. İnsan, haramlarla kendini tüketir de tüketir. Ve birde bakar gençlik elden gitmiş, dünya sabit durmamış, bulutlar gibi geçip gitmiştir zaman… En verimli gençlik çağını haram şeylerle geçirmekle büyük pişmanlıklara sebep olacak bir gençlik bırakmıştır ardında. Oysa İslam’ın yayılmasına öncü ve öğretmenlik yapan İslam’ın izzetini korumak pahasına canını feda eden hayat nizamları Allah tarafından onaylanmış birçok genç sahabe efendilerimizin muazzam hayat örnekleri önümüzde dururken biz gençliğimizi haram sevdalar ve haram mekanlarda veya haram dizilerin önünde beynimizi öldürmekle geçiriyoruz. Bu halimize rağmen cenneti arzulamaktan da vazgeçmiyoruz aslında. Çünkü kimi genç kardeşler, dindar olduklarından dolayı haram sevdalarını diğer gençlerden farklı olarak birbirlerini sabah namazlarına uyandırmakla, birbirlerine nasihat etmekle, birbirlerine ilmi kitap tavsiye etmek ve birbirlerine “seni Allah için seviyorum(!) demekle günah işlemediklerini hatta salih amel işlediklerini zannetmekle kendilerini aldatırlar. Esasında bu, kendi nefislerine ve birbirlerinin haram işlemesine sebep olmakla iki defa zulmetmek oluyor. Unutmayın ki, aileniz size karşı iyi olmasa da zaman zaman kendinizi yalnız da hissetseniz, kimi zaman konuşacak, dertleşecek, omzunda ağlayacak birine ihtiyaç duysanız da yine de haram sevdalara kaçma ruhsatınız yoktur. Zaten haramda huzur arayana huzur hep haram olmuştur. Ve kişi bu haramlara iradesiyle girdiğinden dolayı merhametsiz bir azaba duçar olur. Zira birçok gencin kendi tercihi ile girdiği haramlar, bazen öyle acılara medar olur ki, aydınlığa çıkamadan hayatlarına son verirler. Tabii ki bu, haram ve günahlardan hasıl olan azabın dünyaya bakan yönü böyle. Yine maalesef  masivayı kalplerinden tecrid edemeden masiva üzerine ölüm ile yüzleşerek ahiretin hayatını da heba eden nice gençler var. Kalplerindeki sonsuz sevme kabiliyetini doğru bir şekilde yönetemeyen ve bu muazzam özelliği İblisin davetine uymakla kötü yerlerde sarf eden gençler var. Bu sadece haram sevgililere bağlanmakla heba edilmiyor. Modayı tapınırcasına sevmekle, bu uğurda adeta kapitalizme kul olmakla, kumar masalarında zaman tüketmeyi çok sevmekle ve ibadetlerinin tamamını ihmal etmekle, aşırı mal sahibi olmak adına haksız kazanç yollarına zevkle girmekle, üniversiteyi dininden daha çok önemsemekle, makam sahibi olmayı mümin olmanın önüne geçirmekle, insanlar tarafından beğenilmek, alkışlanmak  ve ün kazanmak adına adeta iştahla şu akım bu akım deyip rezil hallerini zevkle sosyal medyaya sunmakla, sonsuz sevme kabiliyetlerini dünyanın aldatıcı yüzüne sarf ederek dünya ve ahiretlerini kendi elleriyle yaptıkları fiillerle heba ediyorlar. Ancak onlar ibret almıyorlar. Oysa zaman geçtikçe  uğruna Allah’ı unuttukları bu acaip zevkleri onları bir bir terkedecek ve onlar rızasıyla girdikleri bu kötü yoldan ayrılmadıkları müddetçe merhamete muhatap olmayacaklar. Ancak, tahrim suresi 8. Ayetin serinliğinden yararlanmakla tevbe ile kurtuluş ve aydınlık yolunu seçenler müstesna… Tahrim 8 de şöyle buyuruyor Rabbimiz; “Ey iman edenler! Allah’a etkili, yürekten bir tövbe ile tövbe edin. Böylelikle Rabbiniz kabahatlerinizi örter, sizleri altından ırmaklar akan cennetlere koyar…” 

Kim işlediği günahlardan kurtulmak istiyorsa ve Allah’ın fıtratına koyduğu özellikleri iman istikametinde kullanmak istiyorsa takvaya sarılsın. Bakın Ebu Zer anlatıyor: Rasulullah Aleyhisselam bir gün: “Ben öyle bir ayet biliyorum ki, şayet insanların tamamı onunla amel etseydi, hepsine de kafi gelirdi.” Buyurmuştu. Ashabı Kiram: “Ey Allah’ın Resulü, bu hangi ayettir? Diye sordular. Allah Resulü: “Kim Allah’a karşı takva sahibi olursa, Allah ona bir çıkış yolu ihsan eder” ayetini tilavet buyurdu. (ibni mace, zühd,24)…

Öyleyse sonsuz sevme kabiliyetini haramın her türlüsünden geri çekmekle yani önce günah ve haramları izale etmekle tertemiz bir hayata yeniden başlayabiliriz. “Ey iman edenler!… İman edin” Nisa suresi 136. Ayetin rehberliğinde, imanlarımızı tazelemeye çalışarak, günah ve menhiyatı hayatımızdan çıkararak ve o günah ve menhiyatların yerini kuran okuyarak, anlamaya ve yaşamaya çalışarak düzenli bir ibadet hayatı ile kulluk adına ciddi değişimler yaşayabiliriz. En çokta Allah’ın her an her yerde her halinizi gözetleyen olduğunu bilmeniz ve bu bilinçle yaşamanız sizi ilahi rızaya daha hızlı ulaştırır Allah’ın izniyle. Artık bu noktadan sonra izlemeniz gereken yol şudur; her şeyden evvel Allah’ı sevin. Sonra helal dairede Allah’tan ötürü sevin, seveceğiniz insanları ve eşyaları… Haram sevgiliden kurtulun, helal eş arayışında olun helal yöntemlerle. Kötü arkadaşlıkları terk edin, Allah için seveceğiniz mütedeyyin, güzel ahlaklı ve tertemiz imanları olan arkadaşlarınız olsun. Sevginiz bereket kazanır. Birliğiniz artar. Güven duygunuz pekişir. İman bağı ile kardeş olmanın lezzetine varırsınız. Sevginizi buna harcayın Allah için… İşte israfı olmayan sevgi budur. Sonra kumar masalarında, dünyanızı ve ahiretinizi heba etmeyi terk edin. Allah yolunda hizmetkar olun. Sadaka vermeyi sevin, mazlum halklarla alakadar olmayı ve ümmetin derdiyle dertlenmeyi sevin. Yetimlerle ilgilenmeyi sevin. Önemli bir detay “Kudüs’ü sevin mesela… Hatta gördüğünüz her çocuğa Beyt’ül  Makdis’ten dem vurun. Zira belki de yarın Kudüs’ten dem vurduğunuz çocuklardan birisi o kutlu beldenin fatihi olacaktır. Ve bu da çok önemlidir kardeşler, kendinizi yetiştirmeyi sevin en çok. Allah’a ibadet etmeyi sevin. Onun dinini tebliğ etmeyi sevin. Kısacası İslam’ı sevin. Haram ve menhiyattan nefret edin. Zira huzur İslam’da. Mutluluğun tarifini bana soracak olsalar, günahı terk etmek ve düzenli ibadet hayatına sahip olmak ve Emri bil maruf nehyi ani-l münker yapmak derim… Velhasıl-ı kelam, sonsuz sevme kabiliyetimizi iman ile yönetelim ve şu sözlerle yeni bir başlangıca bismillah diyelim. “Ey Rabbim! Tecrübe ettim ki, fani olan, elbette baki muhabbete ve ezeli ve ebedi aşka ve ebed için yaratılan bir kalbin alakasına medar olamaz. Ben onları “YA BAKİ ENTEL BAKİ”  baki kalan ancak Sensin demekle bırakıyorum. Zira varlıklar ve eşya ancak Senin sevginle sevilir. Öyleyse madem sınırsız sevgimle, sevdiklerim fanidirler, beni bırakıp gidiyorlar. Öyleyse onlar beni bırakmadan evvel ben onları seni sevmekle bırakıyorum. Zira varlıklar ve eşya ancak Senin sevginle sevilir. Deneyin kardeşler eminim şifa bulur günahlarla yara almış kalpleriniz ve ruhlarınız… Delilim kalbimin merkezine koyduğum şu ayettir: “Onlar, inananlar ve kalpleri Allah’ı anmakla huzura kavuşanlardır. Biliniz ki, kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur. (Rad, 28)

Şehadet TAŞ

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?