DOĞUMU, EĞİTİMİ VE KİŞİLİĞİ
Muhammed Hamid Ebu’n-Nasr 25 Şubat 1913’te Mısır’ın orta kesimlerinde bulunan Asyut bölgesinin Menfelut şehrinde doğdu. Üstad Muhammed Hamid Ebun-Nasır’ın ailesi Mısır’da edebi hareketin öncülerinden olarak bilinen Şeyh Ali Ahmed Ebu’n-Nasr’ın soyundandır. Bu soy da Hz.Ali (r.a.)’a kadar uzanıyordu. Üstadın dedesi aynı zamanda Ezher şeyhlerindendi.
1879’da İngiltere ve Fransa, Mısır’da Arap devrimi adıyla 2. Abdülhamid’e ve Osmanlıya karşı bir ayaklanma başlatmışlardı. Bu ayaklanmanın amacı Osmanlı’nın Hidivlik makamını ve bu makamda bulunan Tevfik Paşa’yı zayıflatmaktı. Bu ayaklanmalara karşı Üstad’ın dedesi ve ailesi Hidiv Tevfik Paşa’nın yani Osmanlı’nın destekçilerinden olmuştu.
Üstad Ebu’n-Nasr 1933 yılına kadar ilk, orta ve lise öğrenimini Menfelut’ta tamamladı. Lisansını da Ezher Üniversitesi’nin tarım bölümünde tamamladı. Muhammed Hamid Ebu’n-Nasr daha gençliğinin bu ilk yıllarında İslami ve toplumsal olaylara katıldı. Genç yaşta Menfelut’ta Toplumsal Islah Cemiyeti ve Müslüman Gençler Cemiyeti’nin üyesi olmuştu. Onu anlatanlar Ebu’n-Nasr’ın çok cesur, kararlı, hikmet sahibi bir kişilik olduğunu, yanındakilere alçak gönüllü ve sevecen davrandığını, konuşmaktan çok dinlemeye meyilli olduğunu ifade ediyorlardı.
ÜSTAD MUHAMMED HAMİD
EBU’N-NASR’IN ŞEHİT İMAM HASAN EL- BENNA İLE TANIŞMASI
Üstad Ebu’n-Nasr’ın Şehit İmam el-Benna ile tanışması Ezher Üniversitesi’nde okuyan arkadaşı vaiz Şeyh Mahmut Suleym aracılığı ile olmuştu. Arkadaşı ona el-Benna’dan çokça söz etmiş, İslam’a ve Müslümanlara hizmet eden gayretlerini ve cihadını anlatmıştı. Onların arkadaşlarından biri olan Muhammed Abdülkerim de Asyut’un Menfelut kasabasındaki Müslüman Gençler Cemiyeti’nden Şehit İmam Hasan el-Benna’ya bahsetmişti. Ve ertesi gün orada bir konferans vermesi için onu telefonla arayarak Menfelut’a davet etmişti. Üstad Ebu’n-Nasr’ın Şehit İmam el-Benna ile ilk görüşmesi burada verdiği konferansta olmuştu. Şehit İmam El Benna’nın konferansı bittikten sonra Üstad Ebun-Nasır onu evine davet ederek, misafir eder. 1934 yılında gerçekleşen bu olayla Üstad Ebu’n-Nasr beraberindeki bir grup ile birlikte kendi evinde Şehit İmam el-Benna’ya biat eder ve 21 yaşında iken Müslüman Kardeşlerin üyesi olur. Üstad Ebu’n-Nasr kısa bir süre sonra Müslüman Kardeşlerin genel irşad bürosu üyeliğine seçilir.
Menfelut’ta İslami çalışma yayıldıktan belli bir süre sonra bir grup genç Menfelut’ta Şehit İmam el-Benna’nın yolundan ayrıldığını Üstad Ebu’n-Nasr’a bildirdi. Üstad Ebu’n-Nasr üzgün ve tedirgin bir şekilde el-Benna’yı ziyaret ederek durumu ona aktardı. Şehit İmam El-Benna o gün onlara tarihe geçecek şu ifadeleri kullandı: “Davamız Kur’an-ı Kerim’in kıssalarından bir kıssadır. Ve onda ibret, izzet, hidayet ve nur vardır. Bugün insanların ağızlarıyla söylediklerinin yarın onların geleceği olacağını bilmesi gerekir. Tıpkı Erkam b. Ebi’l-Erkam’ın evinde olduğu gibi. O ev ki İslam davasının yeşerdiği ve Peygamber Efendimizin hayatına, siyere konu olan ilk yerdir. “Allah’ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. Ama inkâr edenler istemese de Allah nurunu mutlaka tamamlayacaktır.” (Tevbe suresi, 32) Bu sözler Ebu’n-Nasr’ı rahatlatmıştı. Bu meseleden sonra Üstad Ebu’n-Nasr Menfelut kasabasının naibi olur. Daha sonra Üstad Ebu’n-Nasr cemaatin genel şura üyeliğine kadar yükselecektir.
ÜSTAD MUHAMMED HAMİD
EBU’N-NASR’IN TUTUKLANMASI
Üstad Ebu’n-Nasr Müslüman Kardeşler’le tanıştığı 20 yılını İslam’a çok bereketli hizmetlerle geçirdikten sonra 1954’te Mısır’ın o dönemdeki lideri Cemal Abdülnasır’a karşı İskenderiye’de düzenlenen ama başarısız kalan suikast girişiminin tertipçileri arasında yer aldığı iddiası ile tutuklandı. Zindana atıldığında ikinci mürşit Hasan el-Hudeybi ve ileride üçüncü mürşit olacak olan Ömer Tilmisani ile aynı hücrede kaldı. Sonraki senelerde Cemal Abdülnasır’ın ardından Mısır’ın başına geçecek olan Enver Sedat’ın başkanlık ettiği bir mahkemede müebbet hapis cezasına çarptırılan Muhammed Hamid Ebu’n-Nasr, 20 sene zindanda kaldı ve ağır hastalığı sebebiyle 1974’de serbest bırakıldı. Tahliyesinin ardından cemaatte yeniden aktif görev alan Muhammed Hamid Ebu’n-Nasr, uzun seneler üçüncü mürşit Ömer Tilmisani’nin yardımcılığını yaparak Müslüman Kardeşlerin “ikinci adamı” olarak faaliyet gösterdi. Cemaatin önemli ve efsanevî liderlerinden olan Ömer Tilmisani’nin 1986’daki vefatının ardından genel mürşit olarak liderliğe seçildi.
ÜSTAD EBU’N-NASR MÜSLÜMAN KARDEŞLER LİDERİ İKEN MISIR’IN DURUMU
Cumhurbaşkanı Enver Sedat döneminde İsrail ile Mısır’ın yakınlaşmasının zirve yaptığı yıllar olmasına rağmen Mısır-İsrail savaşının yıl dönümü bir gelenek halinde törenle kutlanıyordu. 6 Ekim 1981’de sekizincisi düzenlenen bir törende Enver Sedat, silahlı saldırıya uğrayarak öldürüldü. Resmi geçit töreni sırasında askeri konvoy içinde bulunan Yüzbaşı Halit el-İslambuli tarafından önce el bombaları atılmak suretiyle Sedat’a ve üst düzey komutanlara saldırılmış, daha sonra ise otomatik silahlarla platformun önünden taranmıştı. Bu saldırı sırasında Enver Sedat 72 kurşunla öldürülmüştü. Bu dönemde Kara Kuvvetleri Komutanı ve Cumhurbaşkanı yardımcısı olan Hüsnü Mübarek, Enver Sedat’tan sonra Mısır’ın başına geldi. Cumhurbaşkanlığına geldikten sonra ilk icraat olarak olağanüstü hal yasasını çıkarmış ve Sedat’ı öldüren Yüzbaşı Halit el-İslambuli ise 1982 yılında idam edilerek şehit edilmişti. Bu yasayı hem kendi başkanlığını teminat altına almak hem de ülkedeki muhalif hareketleri sindirmek için çıkarmıştı. Daha sonra Enver Sedat döneminde Arap dünyası ile bozulan ilişkileri yeniden inşa etme yoluna gitmişti. Enver Sedat izlediği batı yanlısı tutum yüzünden eleştirilmiş ve kabul görmemişti. Ancak Mübarek de aynı tutumu sergilemekten geri kalmamıştı. Hüsnü Mübarek, Arap ülkeleriyle ilişkileri geliştirmeye çalıştı ve 1982’de Lübnan‘ı işgal eden İsrail’le yakınlaşma politikasından uzaklaştı. 1987’de altı yıllık ikinci bir dönem için, oyların yüzde 97’sini alarak devlet başkanlığına yeniden seçildi. 1988 İran-Irak savaşında Irak’ı destekledi. Bu sayede 1989’da, Enver Sedat döneminde İsrail’le yaptığı barış antlaşması yüzünden Arap Birliği’nden çıkarılmış olan Mısır tekrar birliğe kabul edildi, Arap birliği merkezi de Kahire’ye taşındı. Mısır, 1990-91’deki Körfez krizi ve onu izleyen Körfez Savaşı sırasında Arap ülkeleri arasında Irak’ın Kuveyt işgaline karşı Amerika ile anlaşarak körfeze asker yollayan ilk Arap ülkelerinden biri olmuş; bu sayede ABD tarafından borçları silinmişti. İsrail ve Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) arasında aracılık görevini üstlenen Mübarek, Suudi Arabistan‘ın, uluslararası kuvvetlerin desteğine başvuru kararının desteklenmesinde öteki Arap ülkelerine öncülük etti.
Enver Sedat‘a yapılan suikastın ardından Mısır Devlet Başkanlığına ve Ulusal Demokratik Parti’nin liderliğine seçilen Mübarek, 1987, 1993, 1999 ve 2005 yıllarında sözde seçimlerde hile ile her seferinde %90 oy ile seçildi. Mübarek, görevi süresince 6 kez suikast girişimine maruz kaldı ve sonuncusu 1995’te Afrika zirvesine katılmak üzere Etiyopya’nın başkenti Addis Ababa’ya vardığı sırada düzenlendi.
Hüsnü Mübarek, Enver Sedat’ın öldürülmesi olayında Müslüman Kardeşlerin bir dahlinin olmadığını bildiği halde her zaman onları sorumlu tuttu ve siyasi faaliyetlerde bulunmalarını yasakladı. Müslüman Kardeşlerin liderlerini ve 40 bin civarında üyesini ise ya hapisle cezalandırdı ya da sürgüne gönderdi.
ÜSTAD EBU’N-NASR LİDERLİĞİNDE MÜSLÜMAN KARDEŞLER
1980’li yıllar Ömer Tilmisani ile Müslüman Kardeşlerin yeniden canlanma dönemi olmuştu.
Üstad Ebun-Nasır, Müslüman Kardeşlerin hem bu canlılığını sürdürmeli hem de bu canlılığı sürdürecek faaliyetleri ortaya koymalıydı. Aynı zamanda Mısır hükümetinin Müslüman Kardeşler üzerindeki baskısına karşı ve düşmanların İslam alemi üzerinde oynadıkları oyunlara karşı mücadelesini sürdürmeli idi.
Üstad Ebu’n-Nasr,Müslüman Kardeşlerin kuruluşundan beri önemli bir geleneği olan köylere ve şehirlere, davet ve tebliğ metodunu tren seyahatleri yapmak suretiyle sürdürdü. Yine Üstad’ın ilk yılında önem verdiği işlerden biri de birçok derneğin ve sendikanın birleştirilmesinde, kulüpler ve üniversite öğretim üyelerinin Müslüman Kardeşler ile birlikte hareket etmesinde ve birçok cemiyetin üyelerini bir araya toplamasında dava adına önemli bir rol almıştı. 1987 yılında Mısır’da yapılacak seçimler için kamuoyu yoklamasında bulunduktan sonra Mısır’da liberalleri temsil eden özgürlük ve Amel Partisi ile ittifak kurarak parlamento seçimlerine girdi. Bu seçimlerde Müslüman Kardeşler 36 sandalye kazanarak mecliste ilk defa ana muhalefet kanadında önemli roller üstlendi. Siyasi partiler içinde İslami çizgiye en yakın olan Amel Partisi idi. Bu parti daha önce sosyalist fikirlerin savunucusuydu. Ancak genel başkan İbrahim Şükri’nin İslami fikirleri benimsemesi ile parti de İslami çizgiye kaymaya başladı. Bu kayma esnasında partide bazı çalkantılar yaşandı ve kopmalar oldu. O tarihlerde bu parti İslami mücadelenin içinde sayılabiliyordu. Söz konusu kopmalara rağmen Amel Partisi’nin İslami çizgiye kaydıktan sonra daha da güçlendiği ifade ediliyordu. Müslüman Kardeşlerin 1990’lı yıllarda Hristiyan Kıptilere karşı başlayan saldırılara ve cinayetlere tepki göstererek bunları terör eylemleri olarak nitelemesi, dış dünyada harekete karşı sempatinin oluşmasını sağlamıştı. Bununla birlikte Müslüman Kardeşlerin oluşturduğu sivil toplum kuruluşları, protesto eylemlerinde hiçbir zaman şiddeti araç olarak kullanmamıştı. 1992 yılında ilk defa yerel seçimlere girdi. 1993 yılında Hüsnü Mübarek’in bir dönem daha seçilmesine açıkça karşı bir duruş sergiledi. Bu karşı duruşun sonucu olarak lider kadrodan 82 kişi, askeri mahkemelerde yargılanarak verilen hapis cezalarıyla zindanlara atıldı.
Üstad Ebu’n-Nasr Mısır’daki çalışmalarının yanı sıra Arap ve İslam aleminde de aktif roller üstlendi. Irak’ta Saddam Hüseyin zulmü ve Kuveyt işgali başladığında Üstad Ebu’n-Nasr Saddam’ın yanlış yaptığını ilan ederek Kuveyt işgalini kınadı.
Yine bu dönemde Afganistan’da cihat eden mücahit gruplar arasında arabuluculuk yaparak kendi naibi olan Üstad Mustafa Meşhur’u bu iş için görevlendirdi. Üstad Mustafa Meşhur, Müslüman Kardeşlerden Üstad İbrahim Şerif’i, Pakistan Cemaat-i İslami’nin sekreteri Emir Şeyh Halil Hamdi’yi ve diğer arabulucu konumunda bulunan Suudi Arabistan Kralının Müsteşarı olan Müslüman Kardeşlerin Irak Murakıbı Üstad Muhammed Mahmud Savvaf’tan oluşan bir heyetle Afganistan’a gönderildi. Allah bu gayretlerinde onları başarılı kılarak nimetlendirdi. Cihat eden gençlerin ve bütün Afgan halkının arasına davanın tohumları ekildi, davayı taşıma sorumluluğu teşvik edildi.
Üstad Ebu’n-Nasr Müslüman Kardeşlerin her mürşidinin yaptığı gibi Filistin davası ile özel olarak ilgilendi. Filistin’in bağımsız bir devlet olması için bütün gücü ve kuvveti ile çaba harcadı. İslami direniş hareketlerinin yanı sıra Filistin Kurtuluş Örgütü’nün kurucusu ve Filistin hükümetinin lideri Yasir Arafat ile yakın ilişki içerisinde oldu ve birçok görüşmelerde bulundu. Üstad Ebu’n-Nasr, “Filistin’in kurtuluşu için tek çıkar yol Siyonist düşmana karşı cihadın bütün çeşitlerine başvurmaktır. Düşman bizim toprağımızı gasp etmiş, namusumuza saldırmış, kutsal varlıklarımızı yıkmış” diyordu. Mücahit bir ruha sahip olan Üstad Ebu’n-Nasr, Müslüman’ın cihadının sadece belli bir alana özel olmaması, hayatı bütünüyle kuşatacak şekilde kapsamlı olması gerektiğini söylüyordu.
Üstad Ebu’n-Nasr bu dönemde dünyada olan bitenlerin yanı sıra Türkiye’yi de yakından takip etmişti. Türkiye’nin yine bir gün İslam’ın merkezi olacağını dile getiriyordu.
Türkiye’den de dönemin Hürriyet Gazetesi yazarı Murat Bardakçı 18 Ağustos 1987 yılında Üstad Ebu’n-Nasr ile Müslüman Kardeşlerin Kahire’deki merkezinde bir röportaj yaparak yayınlamıştı.Gazetenin manşetine taşınan haberin spotunda sanki hiç ziyaret edilemeyecek bir yere girilmiş gibi, “Hürriyet Müslüman Kardeşlerin Kahire’deki merkezine girdi” denilmiş, Ebu’n-Nasr hakkında da ‘örgütün lideri’ şeklinde kötü çağrışımlar uyandıracak ifadeler kullanılmıştı. Türkiye’nin özüne, İslami ilkelere döneceğine dair verilen cevabı da ana başlık olarak ‘Türkiye İslam Devleti olacak’ şeklinde adeta o dönemde insanları ürkütecek bir manşet atmışlardı. Röportajın içeriğinde ise Mısır’ın geleceği, Türkiye’nin geleceği, Müslüman Kardeşlerin Atatürk hakkındaki düşünceleri, İslam dünyasının geri kalmışlığı ve hilafet meselesi öne çıkarılarak doğru- yanlış iç içe sunulmuştu.
2013 Temmuzunda seçilmiş cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’ye yapılan darbeden sonra Murat Bardakçı 1987’de yapmış olduğu röportajı rötuş yaparak yeniden bir ön söz ve ihvanın kısaca bahsi ile tekrar yayınladı. Bu kez de ön sözde Müslüman Kardeşlerin merkezinden karargâh olarak bahsetmiş ve sanki bir Müslüman Kardeşler lideri ile röportaj yapan ilk kişi kendisiymiş gibi övünmüştü. Hâlbuki Türkiye’den 1952’de Müslüman Kardeşlerin ikinci mürşidi Hasan el-Hudeybi ile Akşam gazetesi yazarı Hıfzı Topuz ilk röportajı yapan kişi idi. Türkiye’den Üstad Ebu’n-Nasr ile bir röportajı da 1991’in Temmuz ayında değerli hocalarımızdan Ahmet Varol yapmıştı.

VEFATI
Üstad Ebu’n-Nasr’ın cezaevinde gördüğü işkenceler ve çektiği cefalar ağır hastalıklara yakalanmasına sebep olmuştu. Son dönemlerde yatağa düşmüş ve cemaatin işlerinin aksamaması için naibi Üstad Mustafa Meşhur’a yetki vermişti. Hastalığının daha da ağırlaşması sebebiyle 20 Ocak 1996 Cumartesi günü yatağında vefat etti. Kabri Kahire’ye bağlı Katamiyye Nasır Kasabası’ndaki mezarlıkta Üstad Ömer Tilmisani’nin yakınına defnedildi. Üstad Ebu’n-Nasr’ın cenaze namazına çok büyük bir kalabalık katılmıştı. Mısır güvenlik güçlerinin insanı bezdiren yoğun ve caydırıcı önlemler almasına rağmen on binlerce kişi cenazesine katılmıştı. Allah ona ve bu dava uğrunda hizmet edip canını feda edenlere rahmet etsin.

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?